dikine dikine gitmelerin değil, dik duruşların insanı olmak zordur vesselam.
adalet, hakkaniyet, vicdani empati, inanç, merhamet, hoşgörü gerekir evvela.
bu sorunun cevabını bilmiyorsan, senin o koltukta ne işin var? denilesi sözdür. sorunları çözmek yerine, sorunları çözümsüzlüğe itenlerin düşüncesinin beyanıdır. bu zamana kadar çözülmediği için oy kapısı olarak kullandıkları türbanın sorun olmaktan çıkma endişesi ile hezeyana düşmüşlerin ortak iradesinin kanıtı olan sözdür.
eğer siyasi simge ise tabi ki, akp' nin siyasi simgesi değildir. akp' nin siyasi simgesi ampüldür. siyasi simgesi ampül olan bir parti başkasının siyasi simgesiyle uğraşıyorsa, o parti incir ağacının altına işiyordur.
siyasi sorunlara çözüm aramak yerine, siyasi sorunları çözümsüzlüğe iterek bu yoldan siyasi rant elde eden bir parti tabiki bu sorunun çözümünü istemiyordur.
türban siyasi simge ise, dini simge olmaktan çıkar. o yüzdendir ki, bu sözü sarf eden şahıs bu sözü soru şeklinde soruyor. dindar kesimin tepkisini çekmemek için bu soruyla gündemi meşgul etmek istiyor. ve her zaman ki gibi suni gündem oluşturuyor. yolsuzlukların, zamların, memurların, işçilerin sorunlarını çözmek yerine türban diyerek adeta türbanı tuvalet bezine benzetiyor.
işleri güçleri türban diyerek, bilakis kendi zatı muhteremleri kastetiyor olsa gerek, türbandan başka bir şey bilmedikleri ortada. zira kültür adına, siyaset adına, kadınlar adına yaptıkları açıklamalar ortada. ekonomi adına yaptığı açıklamalar ortada. ekonomiyi sürekli geçmişle karşılaştırarak irdelemektedir ve 6 yıl öncesiyle bugünü karşılamaktadır. oysa ekonomide ilerisi için gösterdikleri hedeflerin tutmadığını söyleyememektedir.
cari açık 5 yılda 5 kat büyüdü. özel kesim borcu 5 yılda 3 kat büyüdü. ithalat 5 yılda 3 kat büyüdü. ihracat artışını gösterirken bunun yüzde kaçının yerli ihracatçının olduğunu söylemeyi ve bu ihracatin yüzde kaçının dahilde işleme rejimiyle yapıldığı söylemeyi nedense söylememektedr. 22 çeyrektir büyüyen türkiye' nin hangi kesimlerinin büyüdüğü ortadadır. enflasyon oranının altında memura ve işcisine zam yapan bir hükümet bir de utanmadan borç yiğidin kamçısıdırdiyebiliyor. kredi kartı borçları 8 milyar dolardan, 70 milyar dolara çıktığını ve türkiye' nin yüzde 80 lik kısmının borçlu olduğunu söyleyemiyor.
elektriğe yapılan yüzde 25 lik zammı,
doğalgaza yapılan yüzde 25 lik zammı,
türk telekomun yaptığı yüzde 80 lik zammı söylemeyi nedense unutuyor.
fakat tek bildiği iş olan türban kelimesini utanmadan söyleyebiliyor. *
türban siyasi simge ise dini simge nedir? bakalım türban sorunu çözüldükten sonra ne diyecekler. mağdurdular, ezilendiler, yasaklıdılar, güçsüzdüler. ama şimdi ezen ve dayatmacılar.
adam daha başka nasıl diyecek Dini siyasete alet ediyorum diye?
Başbakana bir şey denmesi çok saçma. Adam amacının doğrultusunda ilerliyor Ve herkes gibi istediğini yapabilmek için bazı şeyleri kullanacak.
O hakaretlerin, sözlerin asıl muhatabı %47 gibi bir oy oranı ile bu partiyi ikinci defa iktidarda tutan kesimdir.
peşin edit: %47 nin % kaçı sözlük içindeymiş öğrenelim hadi..
kısa süreli metamorfoz geçiren sayın başbakanımızın, titreyip kendisine gelmesini takiben özüne dönmeye başladığının pek şahane bir göstergesidir. amma ve lakin yıllardan beri süregelen politikanın hiç şaşırtıcı olmayan izdüşümlerinden biri niteliğinde olan söylemdir, öncelikle var olmayan bir problem suni tartışma yaratılarak varmış gibi gösterilir. hemen ardından belli bir taban yaratılarak sırtlarını yaslayacakları dayanak oluşturulmaya çalışılır. arı kovanının yeterince kızıştığına inanıldığı vakit, hafiften nabız yoklanmaya başlanır. bakıldı ki kamuoyundan sert tepkiler geliyor, anında çark edilir, '' yok ben öyle demek istemedim, siz beni yanlış anladınız'' denir. ''siz beni yanlış anladınız'' demenin kurtarmayacağı noktalarda ise değiştim cümlesi görmemeye dünden hevesli gözlerin önüne perde çekmek amaçlı kullanılır. tabanın istenen kıvama geldiği bir kez görülsün, zayıf noktaya tüm güç ile yüklenilir, taa ki kapanması bir daha asla mümkün olmayacak bir gedik açılana kadar... bu arada ise kış uykusunda bulunan zihinlere hala '' tehlike yok'', sesini çıkaran kitleye ise '' çığırtkanlık yapmayın ulan'' denir.
bağışıklık sistemi artık tamamen çökmek üzeredir, zira bünye aids denen illete bir kez kapılmıştır, sistemin kendi kendine yarattığı hivvirüsleri kalan son antikorları da alt ettmek için var gücüyle çalışmaktadır. aranan tedavi yöntemi ise hala bulunamamış, ancak son ana kadar direncini kaybetmek istemeyen hasta tarafından umutla beklenmektedir.
bir baba kız diyaloğu olarak aksedebilirsek durum şundan ibarettir.
kız mağazaya girer ve kısa bir etek seçer. babasına yakışıp yakışmadığını sorar. babası ona yakıştığını ancak sadece yakıştığı için giymesinin doğru olduğunu söyler. türbanda öyledir. kalbe yakıştığı için giyilir , dini duygular çerçevesinde giyilir. ancak tutup onu bir siyasi araç olarak giyersen babanın kıza öğütünü dinlememiş olur orospuluk yaparsın. yani asıl amacından saparsın. kız o eteği ona yakıştığı için değilde etrafta ki erkekleri tahrik etmek için giyiyorsa orospuluk yapıyor demektir. ülkemizde türban takmak olarak bilinen ibare giymektir. takmak nedir ya geline beşi bir yerde mi takıyorsun. tutupta uslubun çok ağır gibi terennümlerle karşılaşmaktan sakınmam. dünyada herşeyi simgeledik bir din kaldı simgelemediğimiz. din insanların kalbindedir kafasındaki eşyada değil.
türbanı nasıl ve ne zaman siyasi simge olarak taşıdığın asıl önemli konudur..eğer ki meclise türbanla girip yeni tartışmalar yaratmak ülke bütünlüğünü bölmekse amaç suçtur..ama evinde taktığın türban kişisel siyasi görüşünü temsil ediyorsa suç değildir..yani önemli olan siyasi görüşünü hangi araçla ne zaman ve nasıl gösterdiğin ve senin toplumsal yaşamdaki kimliğindir..
başbakan ın sordugu sorudur. bu şekil de bir başlıga, cevap mı yazmak gerekir emin degilim.
komünist ve/ veya faşist baskıcı bir rejim de yasamamanın en önemli, belirgin özelligi, siyasi simgelerin serbest olmasıdır. demokrasi şekilcilige degil, düşünceye bakar, bundan dolayıdır ki, bir hintli sih ingiltere de polislik yapabilir ve inanışından dolayı sacını kesmek zorunda da degildir. yine ingiltere de bir başörtülü kadın polislik yapabilir ama, insan haklarına aykırı bir tutuklama yapamaz yada müdahale ettigi kişiye yaptıgı muamele ile yargılanır sadece, kişiyi inancı ile yargılamak, 3. dünya ülkeşerine has bir aptallıktır. geri kalmışlıgın simgesi, kişilerin inancını baskı altına almak, inancını yargılamaktır.
ancak türkiye gibi ülkeler de, inancımdan dolayı başımı örtüyorum diyen bir kadına, hayır islamda başörtüsü yok diyerek, ikna odaları kurulabilir. amerika gibi ülkeler de ise, kişi, uzaydan gelecek bir yaratıga işnanıyorum dese, kimse sacmalama geri zekalı demez, akli dengesi yerinde ise, kişi neye inanacagını kendisi tayin eder. ama türkiye de ittihatcılık ülkenin sahipligine, anadolu insanını da tebalıgına uygun gördügü için, bu despotluk sürmektedir.
basbakanin sonunda turbanin siyasi simge oldugunu kabul ettigini gosteren bir sorudur. yoksa neden "hadi kabul edelim ki siyasi simge olarak takiliyor" gibi bir tartismaya girsin ki. hani siyasi simge degil dinin buyrugu idi? peki bu yapilan siyasi degilse turban eylemleri neden akp iktidara gelince durdu? sorun cozuldugu icin mi durdu? sakin bu yapilan siyasi bir durus olmasin?
siyasal simge olarak türban takmak zaten suç değildir
başbakanımız gene 3 kuruşluk hümanistliğiyle demagoji yapmış
siyasal simge olarak kamu alanlarında türban takman suçtur.
çünkü türkiyede devletin tüzel kişilikleri dinsizdir laiktir ve devletin insanlara dini semboller(bu haç ta olabilir,türbanda,sarıkta,kipa da herşey olabilir),bir nüfus müdürlüğü binası oruç tutamayacağı,hacca gidemeyeceği gibi ,dini semboller dolayıısı ile insanlara karşı dini bir tutumda sergileyemez. türbanda siyasi düşünsel felsefi bir anlayışın analitik bir düşünce yapısının sembolü olarak kamu alanları içinde yasaktır.
geri kalan heryerde serbesttir isteyen çarşaf giyer isteyen sarık takar isteyen kukuleta takar buna kimse karışamaz hatta kamu kuruluşlarına da girebilirler ama bu sembollerle o kamu kuruluşunun mensubu olamazlar.
ince düşünülerek sorulmuş, yine gündem s.kme mahiyetiyle, direk devleti yöneten 1. ağızdan fırlamış soru.
bak dostum, tayyip.
siyasal simge olarak türban takmak suç mu? diye sorarsan, siyasal simge olarak türbanı meşrulaştırmış olursun. siyasal simge olarak türban suçtur ve suç olmaya devam etmesi gereklidir. ama siyasal değil inanç amaçlı takılırsa suç değildir, kişisel tercihtir. peki nasıl ayırırız? ayıramayız. başbakan kişisi kendi ağzı ile türbanın siyasi olduğunu meşrulaştırmıştır. burada devreye başörtüsü girer.
tek tip olan türban takma lan? dinin sana türban tak demiyor ki? başörtüsü tak, illa kafanı örteceksen. ha sana ne lan g.t? denebilir bana. ben karar veremem kimin ne giyeceğine, ama resmi kurumlara giremezsin, girmemen gerekir. devlet kurumlarında da çalışamazsın arkadaş. bu kadar basit.
ama baş örtüsü takarsın, istediğin yere de girersin. olmadı bere takarsın, kimse ağzını açamaz.
türban dini bir gereklilik olarak nitelendirilip takılıyorsa ve siz bunu siyasi olarak nitelendiriyorsanız, o zaman sizin siyasetinizde yada siyasete bakışınızda sorun var demektir.
din ve siyaset birbirine karışıyorsa bunun doğurduğu düşüncenin göstergesi olan ** türbanı sadece siyasi bir simge olarak kabul etmek ne derece doğrudur?
ha tabi bir de madalyonun diğer yüzü var ki bahsetmeden olmaz,bugün türban giyen yarın cübbe, şalvar, çarşaf bilumumkıyafet devrimiyle değişen ne varsa onları da giymek istemeyecek diye bir garanti var mıdır?
hayır efendim yoktur, hiçbir şeyin garntisi falan yoktur.
o zaman, hani çoğunun söylediği şu laf gelir akla: özgürlük demek, sınırsız özgürlük demek değildir, diye.
şimdi ben çıksam bikiniyle ya da pareoyla bir devlet dairesine girmek istesem ya da bu da benim özgürlük anlayışım kardeşim, demokrasi bunu gerektirir desem aynı kapıya çıkmaz mı? ya da fransa bizden daha mı az demokratiktir de baş örtüsünü yasak kılmıştır devlet kurumlarında?
tüm hanım bireyleri türban takan bir aileyle; hiç bir hanım bireyi türban takmayan iki aileyi alalım karşı karşıya.
ardından türbanlı aileden bir kız başımı açacağım diye aileye karşı gelsin, türban takmayan aileden bir kız da başımı örteceğim diye aileye karşı gelsin.
sonuç ne olur ?
türban takmak bir özgürlük değil, bir kısıtlamadır. özgürlük dilenirse çıplak olarak sokakta dolaşabilmektir.
simgelerin günah kılındığı bir dinden de simge çıkarmak da o dine mensup bir kişiyi de dinine daha bağlı kılmaz.
evet amerika'da ya da avrupa'da türban takan hanımlar diledikleri gibi gezinebilmektedir. peki çıplaklar kampına türbanlarıyla girebilirler mi? buyrun orada da dışlama var.
madem medeniyet ve özgürlük diyince yüzümüzü amerika'ya ve avrupa'ya dönüyoruz; o zaman aynı koşullarda islam deyince de yüzümüzü suudi arabistan'a, iran'a ve afganistan'a da dönebiliriz. türban takmayan kadınların islam ülkelerindeki özgürlükleri ne seviyededir?
tecavüze uğrayan hiç bir kadının 4 tane şahit bulup ispatlayamadığı için tecavüzün kültürün bir parçası olması bir özgürlük müdür? peki neden tecavüz kültürünün islam ülkelerinden bir anda bize sıçramasında nedense çözüm olarak nedense tekrar islam ülkelerinin rejim önerilmektedir?
bunların dışında; hiç bir erkek bir kadına hümanizmden falan bahsetmeye kalkmasın. hiç bir kadın hümanist olamaz. lakin insanlığın diğer yarısının ne kadar mal olduğunu bilirler.
kafanızda türban, üzerinde 666 yazan tişört, bir elinizde kuran diğerinde bir haçla sinagoga girip yüksek sesle şahadet getirmediginiz surece yeteri kadar bişey ifade etmeyen suçtur.
evet. bir din siyasal simge olarak kulanmak dini yanlis kulanmaktir. Din ne icin vardir? sorusunu cevapladiktan sonra bu soruda kendi kendine cevaplanilacagindan eminim.
