bir bütündür. her yönü ile bir bütündür ve kesinlikle birbirinden ayrılamaz. buna binlerce örnek verilebilir ama bunu genel başlıklarda toplar isek;
1-üretim siyaseti.
2-teknoloji.
3-eğitim.
4-askeri.
5-toplum.
6-bunları koruyan ve ileriye taşıyan genel siyaset.
+üretim siyaseti: ülkenin genel anlamda istihdam ve kendi kendini yürütecek şekilde bir siyasettir. tarım, besicilik ve genel anlamda kendi kendini ve bunu kontrol eden, dengeli üretimi sağlayan kurumların oluşturalacağı bir devlet kurumu ve bunların ilçelere açılacak şubelerin olması. şubeler yersel üretimde parasal odaklı tekel olması. bu düşüncenin paralelinde toprağı olmayan çiftçilerin topraklandırılması ve kredi verilmesi gerekmektedir.*bu toprağın dağıtılması belirli başlı kurallara göre yapılmalıdır;
bu toprak dağıtımının ksinlikle tüm yeni parsel sahiplerinin ortak ziraii kurumlarından hemen hemen aynı ölçüde destek ve yardım alabilmeleleri için oluşturulacak tarlaların mutlaka yanında yöresinde bu parsellerin ihtiyacı olan zirai ürünleri satacak kurumların açılması gerekmekte. ve bunlara paralel olan sulama ve drenaj kanalları mutlaka ve mutlaka açılmalıdır. sulama tarımsal üretimin can damarıdır. aslında son 30 yılda güdülen gap bunları oluşturmak için bir nevi ilk adımdır. mutlaka yapılmalı ve destek olunmalıdır. büyük önder mustafa kemal'in de dediği gibi ''köylü milletin efendisidir'' sözü bu büyük ve ülkenin can damarı olan tarımsal üretimin ne derecede önemli olduğunu bize göstermektedir.
+teknoloji siyaseti ülkenin genel anlamda hem eğitim hem de üretim siyasetinin bir ortak oluşumudur. eğitim olmadan, tarıma dayalı bir üretimin ve askeri ihtiyaçlarını ancak ve ancak bu siyaset ile doyurabiliriz. tam olarak tarım ülkesi değil ama mantıklı emin adımlar ile adım atan bir ülke düşünün.
teknoloji siyaseti, tamamı devlet ve üniversiteler içinde tamamıyla ülkenin çıkarları adı altında yapılması gereken ve uygulanması mutlak surette keisn olan bir siyasettir. yeni enerji kaynakları, yeni bakış açıları ve buluşları. ve bunlara tüm yönleri paralel olan fikirler mutlaka ve mutlaka uygulanmalıdır. siyasetin temeli açıkları olan sektörleri doyurmaktır. bilimsel ve topluma dayalı bir siyaset.
+eğitim geneli ile tek bir kurum altında toplanılmalıdır. tek bir okul ve tek bir tesis. mutlak ve insanların her konuyu ve bilgiyi tek bir odak noktada toplamak. sadece akademik eğitimin yürütüldüğü bir okul. tüm bölümlerin tüm odakların bir arada öğretildiği kompleks. kesinlikle sınavın olmadığı bir okul. kişilerin sınavdaki kelimeleri ile değil düşünceleri ile ortaya koymasıdır. tamamıyla ortak bir amacı gerçekleştirmek için yaratıcı bilim projelerinin üretildiği bir okul. bir sistemin kişiye bağlı seçimi ile aldığı mesleki bilgileri kendini ve ülkeyi geliştirmek adı altında yapılmış bir okul ve oluşturulmuş sistem. amacı geliştirilebilecek ve yeni sistemlere karşı kendini açık olan sistem. ilkokul eğitimi zorunlu olduğundan ve tamamıyla devlete bağlı olması çok normal ve olması gerekir. her öğrenciyi inceleyecek ve tek tek hakkında işlemleri takip bir kurulun olması gerekir. öğrencilerin ilgi alanları ve yetenekleri bunları kriterleri arasında tutmayı kendine hedef edinmiş bir kurul. nota dayalı bir sisteme değil kişiyi geliştirmeye dayalı bir sistem. tam bir demokrasinin olduğu bir sistem. adaletin olduğu bir eğitim sistemi.
+askeri siyaset ise teknolojik alt tabanlı bir sistemdir. teknolojik eğitimin ise muhtemel olarak eğitim sisteminden geçtiği için askeri siyasetin iyi olması ve ülkeler arası yurtta sulh cihanda sulh sözünden ilham alınıp bunları birleştiğinde bölge genelinde olan terörizm ve saldırılar adında komşu ülkelere sadece kendini geçindirmek ile uğraşan bir ülke değil aksine dışa dönük komşularınada huzur veren bir ülke konumuna getirir. barış ve bölge güvenliği ayrıca dünya barışı konusunda etkin olan bir ülke konumuna gün geçtikçe yaklaşılır. askeri buluşlar ve başarılar söz konusu siyaseti pekiştirip ve oluşturacak bir mihenk taşıdır.
+toplum siyaseti bireylerin nasıl geliştirileceği ve birey beyinlerinin toplumda aldıkları ve alması gerekenleri işleyip ve neticeye bağlayıp, birey beyni gelişimine önem veren bir siyasettir. insanların magazin izlemesinden ziyade toplumun eksik olduğu konuları gerekirse meydanda toplayıp toplumu bilinçlendirmek ve onların sorunlarını dinleyip ihtiyaçlarına göre yeniden siyaset planı ile tekrar toplumun ihtiyaçlarını karşılamak için oluşturulan bir siyasettir.
+genel siyasete ise bunları diğer nesillere devredecek siyasettir. bu siyaseti güdücek ve geliştirecek bir kurum oluşturup bu stratejileri tartışarak ve oluşturacak bir kurumun kurulması kesinlikle gerekir ve ülke siyasetinin genel ortak merkezidir.
yaşadığımız dünyanın bugün ki şartları nedeniyle herkesin biraz anlaması gereken ama gerçek mesleği siyaset olmayanların ise bulaşmaması gereken bir olgudur.
islâm dininin en belirgin ve temel niteliklerinden biri hem dünya hem âhiret dini oluşudur. Bundan dolayıdır ki Hz. Peygamber Medine'ye hicret eder etmez, yalnız dar anlamda bir din önderi değil, aynı zamanda siyasî bir lider olarak davranmış; din faaliyetleri yanında toplumsal ve siyasî işlerin düzenlenmesi ve yönlendirilmesi işini de üzerine almış; Medine'deki müslüman olan ve olmayan bütün unsurların benimsediği bir anayasal belge hazırlayarak dinin öngördüğü ilke ve hedeflerle uyumlu bir siyasî yapı oluşturmaya başlamıştır.
Siyaset mesleğinin zaman zaman bazı toplumlarda ahlâk ilkelerinin dışına saptırılarak değer aşınmasına uğratılmasını ârızî bir durum olarak değerlendirmek gerekir. Nitekim bizzat Hz. Peygamber ve ashabının önde gelenleri olan Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'nin de birer siyasî lider oldukları göz önüne alındığında islâm'da siyasetin ne kadar yüce bir meslek ve uğraşı olduğu açıkça ortaya çıkar. Bu durumu dikkate alan islâm bilgin ve düşünürleri, genellikle siyasete hem toplumsal faaliyet hem de bir bilim dalı olarak büyük bir önem vermişler ve onu mesleklerin en şereflisi saymışlardır.
islâmî ilimlerden fıkhın önemli bir kısmını siyaset konuları oluşturur. Genel fıkıh kitaplarından ayrı olarak islâm hukuk literatürü içinde "el-Ahkâmü's-sultâniyye" ve benzeri eser türlerinin yer alması, fıkıh bilginlerinin siyaset konusunu kendi ilgi alanları içinde görmüş olmalarının önemli bir delilidir. Özellikle Şîa mezhebinin devlet başkanının tayinini (nasb) itikadî bir konu olarak ele alması dolayısıyla, kelâm ilminde de siyasetle ilgili bazı konulara yer verilmiştir. Ayrıca islâm düşünürleri, özellikle Fârâbî'den itibaren islâm kültür tarihi bakımından büyük değer taşıyan, oldukça orijinal bir siyaset felsefesi geliştirmişlerdir.
Bütün islâm bilginleri siyaseti, insanın toplumsal bir varlık olmasının sonucu sayarlar. Bunlardan Gazzâlî, siyaseti özellikle iki açıdan gerekli görmüştür:
1. Önce siyaset doğal ve toplumsal zorunluluğun bir sonucudur. Şöyle ki: insanlar, yalnız başlarına altından kalkamayacakları çoklukta ihtiyaçlarla yüklüdürler. Bu durum, insanların birlikte yaşamalarını zorunlu kılar; ancak bu birliktelik sürtüşme ve çekişmelere de yol açar. işte ihtiyaçların çekişmelere yol açmayacak şekilde barış, güvenlik ve adalet içinde karşılanması ancak siyaset denilen yapılanmayla mümkün olur. Böylece Gazzâlî siyasetin ahlâkî boyutuna da işaret etmiş olur.
2. Siyaset, dinî hayatın sağlıklı yürütülmesi için de gereklidir. Çünkü dünya işlerinin düzgün ve sağlıklı işlemediği yerde dinî ödevler de aksar. Bu suretle toplumda huzur ve güvenliği sağlayan siyaset, bireylerin dinî yükümlülüklerini yerine getirebilmeleri için rahat bir ortam hazırlamış olur. Siyasetin din ve dünya hayatına bu hizmeti dolayısıyla islâm bilginleri, adaletle yürütülen siyaseti üstün bir ibadet saymışlardır (Gazzâlî, ihyâ, I, 12; III, 195-196).
Başta Fârâbî olmak üzere bütün islâm bilginleri siyaseti, yalnız dar anlamda hakları paylaştıran, sosyal birliği koruyan, sorumlulukları düzenleyen cismanî bir yönetim saymakla yetinmemiş, bunun yanında ve daha da önemlisi, islâm'ın itikadî ve ahlâkî boyutuna uygun olarak, toplumdaki herkesin mânevî gelişmesini ve en yüksek mutluluktan pay almasını sağlayıcı bütün imkânları araştıran bir disiplin olarak görmüşlerdir. Bu, siyasetin bir peygamber mesleği olmasının gereğidir.
yozlaşmış, kirlenmiş, üstlendikleri yüce görevleri hiçe sayıp paranın peşine düşmüş bir avuç insan öbeğinin nemalandığı siyasi ortam.
ne kadar çok cahil kitle yaratıp, onlara ne kadar yalan yutturabilirsen o derece başarılı atfedildilenlerin düzeni.
silah çıktı mertlik bozuldu değil, silahı yanlış kullanınca mertliği bozdunuz.
bir türlü anlayamadığım, akıl erdiremediğim şey. yapmak isteyip te nedense bir türlü yapamadığım şey. iki üç kitap geçer elime siyasetle alakalı, alırım elime, iki sayfa okur atarım. acaip sıkıyor arkadaş, hep fasa fiso. anlamadığım dilden yazılıyor bu siyaset kitapları sanırsam.
şöyle birşey var bazı girdiğim ortamlarda maşallah siyaset miri birçok insanla muhattap oluyorum. bu arkadaşlar bir güzel anlatıyorlar, biri atıyor, öbürküsü yakalıyor. bense mal mal bakıyorum. o konu hakkında hiçbir bilgim olmadığı için de fikrim de olmuyor ne yazık ki.
kısacası insanı martuza ediyor bu siyaset denen ne idüğü belirsiz olgu. insan ezik kıvamında büzüşüp kalıyor yapılan yerde.
bir çare bulmalı, ama nasıl.
empati kurup kendisinizi bir siyasetçi gibi gördüğünüz vakit ne denli birşey olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. inanılmaz güdüleyici bir tarafı var. cem uzan'a şimdi hak vermeye başladım. *
doğru kullanıldığında toplumları en iyi şekillendiren olgudur , bilimdir ama doğru kullanıldığı görülmemiştir .aldığınız elektronik eşyadan çıkan japonca kullanım kılavuzu gibi . ülkemizde ise dolandırıcılıkla paralel bir anlamı vardır en iyi haliyle ananıza babanıza yedi sülalenize günde bin posta küfür ettirme yollarından sadece biridir.
en büyük sıkıntısı, zaten iletişim sorunlarıyla, ki burda iletişim günlük konuşmalar kasıtlı kullanılmıştır, baş eden bir ülke de, bu sıkıntıyı es geçip siyaset tartışmaya kalkışırsanız elbette aynı döngü içinde dönüp durulması.. siyaseti, sağlı sollu düz çizgi gibi görüp, bu bundan daha sağ, öteki daha sol, diye sayı doğrusu yapan zihniyet bugün gelinen "iç boşalmış" tartışmaların sorumlusudur. bu yüzden, "muhalefeti güçlendirmek yerine, güçlü gibi duran muhalifi desteklemek" gibi bir ülkeye en hızlı bataklığa sürükleyebilecek yol nerdeyse her tartışmada gözlenmektedir.
çok örnek verilebilir elbette ama ilk önce en güncellerinden ve de edebiyat ilgili olmasından ötürü konunun genellemeye yapmaya müsait olmasından bugün sol kesimde yükselen "islami burjuvazinin edebiyattaki sembol isimlerden rahatsızlığı"nı diyelim.. elif şafak diye mırıldananları alkışlıyorum.. bundan on yıl evvel apolitik gençlik populist kitaplara yönleniyorken, bugün koltukaltında elif şafakla gezmesi, sadece elif şafak'ın yazarlık başarısı mıdır sorusundan yola çıkan bu eleştiriler, nihayetinde "dinciler-çok aydınlar" gibi aptallıktan daha öte bir yerde duran bölünmeyle son buluyor.. sol entelijansın "tasavvuf edebiyatını" tartışamıyor, dolayasıyla kelimelerine bu kadar hakim bir yazarın burdan okuyucu vuruyor olmasına karşı tarafa anlatmıyor, dolayısla yapılan savunamda aynı sığlıkta kalıyor.. siyaset bu kadar temelsiz, ayakları yere basmayan bir konudan dahi dallanıp çirkinleşebiliyor.. şimdi yapılan genellemeyi uyarlarsak, bu konunun çözümü ülkenin en üzücü sorunlarından birinin çözümü oluyor.. bir kez daha kürt meselesi diye mırıldanan yazarlarımızın gözlerinden öpüyorum.. yasını paylaşamayan, ortak aclarda buluşamayan aynı toprağın insanlarına, daha merhaba deyip dükkanından alış eriş yapamıyorken "yaşasın halkların kardeşliği" de, "hepsini sürmek gerek bu topraklardan" demek de sadece patlayan bombalara ve küçük yaşta ne olduğunu bilmeden inandığı bir terör örgütü ile çalışan daha fazla çocuğa neden oluyor. nedeni çok basit, bir fikrin ulaşamadığına başkası ulaşır.. düz basit iletişimini kurmadan siyasi olarak hiç bir zaman çözülemeyen kana bulanan bir konu olur.. "içindeki devrim ateşini sönmeyenleri" ağustos ayında doğu ya, hakkariye eğitim kampına çağırıyorum, üstelik ateşlerini büyük kentlerdeki bilgisayar başınd bırakmalarını isteyerek... ya da "halka inmek" gibi üstten bakan tavırlarını ofislerindeki dönen sandalyelerde bırakanlardan düz doğuya doğru, insanı tam karşıya alan anlayışla yardım bekliyoruz.. bir köprü olabilmek için.. edebiyattından sinemasına iletişimde bir temel yaratmak için.. hangi dilde olduğunu bi kenara bırakıp, karşılıklı anlaşabilmek için... ondan sonra, köprünün altında sular geçtikten sonra, oturup siyasetini de tartışabilmek için..
gelmiyorsanız bir yerinden tutup da destek olmuyorsanız, yozlaşmadan bahsetmemek gerek.. samimi değil inandığınız hiç bir ideoloji..
belli bir amacı gerçekleştirmek için izlenecek yoldur. bir devlet te hükümetin kendine göre uygun bulduğu hedeflere ulaşmak için kullandığı yöntemler, ve izledikleri yollardır.
beşiktaş, hakemin tarafsız olmasını ister maçı yönetebilmesi için. fenerbahçe öyle, galatasaray öyle... eğer hakem tarafsızsa maç güzel olur. ama siyasette bu yoktur. mutlaka bir taraf olur. ve bu taraf diğerinin kaybetmesi için, diğerinin destekçilerini ezer. maç çığırından çıkar. iktidar kazanır.