zamanında şehirliler beyaz köylüler siyah türk idi. fakat şimdi pek köylü şehirli ayrımı yok. siyah türk tanımı da değişmekte. içinde bulunduğumuz dönemde, atatürkçüler siyah türk oldu diyebiliriz. beyaz türk ise, liberal ve muhafazakar kesim.
ekşi sözlükte yazan sıradışı bir yazar. sıradışı dediysem ekşiye göre sıradışı. yoksa bu milletin içinden çıkmış bir arslan parçası. dün gece rastladım ismine, yazılarına baktım, şapka çıkarıyorum şapka. eline, beline, diline, yüreğine sağlık can kardeşim. keşke yazdıklarının tamamını okuyabilsem. bunun bir yolunu bilen varsa canı sağ olsun.
özellikle kendi rumuzu altında yazdığı yedi nolu girdi her şeyi özetliyor, çok sevdim ben bu asil vatan evladını. pekakalı piçlerin yuvalandığı ekşide umarım istediği sürece yazar. gidin, bakın, okuyun, okutturun derim.
burada yazar mı bilmem ama, ekşi'den tanırım kendisini ve beğenirim. milliyetçidir ama, müslüman olanlarından... ama daha önemlisi, kaliteli bir yazardır...
"olmadığım, olmayacağım ve olmaktan tiksineceğim her ne varsa oydu bu sözlük.
burada nefret edilen, nidasından değil, fısıltısından, nefes olup verilmesinden bile korkulan, susturulması için her türlü iftira ve yalanın söylendiği her ne kadar fikir varsa onun ete kemiğe bürünmüş, nefes alan haliyim ben."
"burada ayaklara paspas edilmeye çalışılan, en şerefsizce, en galiz küfürler edilenler ise benim ve dedelerimin uğrunda yaşadığı, uğrunda öldüğü değerler... "
"köyden çıkıp edirne'ye öğretmen okuluna gittiğinde siyaset hakkında babadan kalma karaoğlan ecevit sempatizanlığından başka pek bir şey bilmiyormuş.
okula kayıt yaptırırken babamın tabiriyle "saçı sakalı birbirine karışmış adamlar" ağzını aramışlar önce,
"namaz kılıyor musun, oruç tutuyor musun?" diye sormuşlar. vazifelerini yerine getirememenin verdiği eziklikle "işte elimizden geldiğince yapmaya çalışıyoruz" demiş.
bu sözlerinden sonra ülkücülüğün ne olduğunu bile bilmezken faşist damgası basılıp okula girişi yasaklanmış.
hani şu çemberimde gül oya'larda, hatırla sevgili'lerde gösterilen eli yüzü düzgün, şiir yazıp dergi çıkarmaktan başka amaçları olmayan komünistler var ya, onlar tarafından işte...
okula kaçak girmeye çalışmış ve solcular tarafından okula alınmayan bazı öğrencilerin hep birlikte toplanarak kavga ede ede okula girdiklerini görmüş ve okula girebilmek için onlara katılmış.
tabi bunun bedelini de çok sevgili eli yüzü düzgün, şiddetten uzak duran sevgili devrimcilerimiz tarafından bıçaklanarak ödemiş.
babamın sırtından sokulan o bıçak biraz daha derine girseydi ben burada bunları yazamıyor olacaktım belki de... bazılarınızın "keşke" dediğini şimdiden duyar gibiyim...
bu yıllar aşağı yukarı sol örgütler tarafından kaçırılan ülkücü işçilerin komünistlerce canlı halde burunları, kulakları ve sonra da kafaları kesildikten sonra arazilere atılmalarına,
istanbul üniversitesi'nde "muhammedin piçleri faşistler giremez" pankartlarının dalgalandığı yıllara rastlar.
akabinde bir zamanlar çok sevdiği ecevit hükümeti tarafından fişlenerek yıllarca ataması yapılmaz. öğretmen diplomasını bir kenara bırakıp babasının yanında inşaatlarda çalışır.
daha sonra "solcu" bir kasabaya atanır, zira ecevit döneminde ülkücü olarak fişlenen öğretmenler planlı olarak birer birer "solcu"ların hakimiyetinde olduğu kasabalara atanıp akabinde bakanlık tarafından o yörenin sol örgütçülerine oraya "faşist" bir öğretmenin geleceği önceden haber verilerek "gerekli karşılamaların" yapılması tembihlendiği çok sonra anlaşılır.
bu öğretmenlerin bazıları eğitim verip aydınlatmak için gittikleri bu kasabalarda öldürülür, bazıları sakatlanıp şanslı olanlar ise temiz bi meydan dayağı yiyip geldikleri otobüsle döner...
babam mı?
atandığı solcu kasaba kendi köyünün bağlı olduğu kasaba olduğu için kasabaya alınmamakla kurtulur. dolayısıyla öğretmenlik yapamamakla "yırtmış" olur."
"nesebim budur işte. siyahlık atadan... büyük ihtimalle dedelerimin dolu dizgin geldiği orta asya'da bile adsız sansız karabudun ahalisindendiler.
en önde gidip ilk ölenlerden olmayı bir görev, bir şeref saydılar.
onurlu ölümlerinin kendi nesillerini fakirliğe, isimsizliğe, siyahlığa mahkum edeceğini bilmeden...
bu yüzden arkadan gelenler yönetti dünyayı, kahramanlığı kahpeler yazdı, tarihi korkaklar..."