kısa tırnakta cici duran oje.-zaten tırnak uzun olmasın-
bu ojeyi sürmek bir sorun çıkarmak bir başka sorun.ama sürülüyor işte.her yere bulanıyor.
çıkardığınızda da o siyahlık ile doğal olarak görmediğinz tırnak arasına dolmuş pislikler uf çok kötü sevdiğin insan yanında çıkarma o ojeleri annen bile tiksinir senden.
staj yaparken genel müdürün beni görmesi ve ilk defa siyah bir oje gördüğünü söylemesi ve acıyarak bakması.o bir kişiye(bana)acıyarak bakarken ona 5 kişi(yanımdaki çalışanlar) acıyarak bakıyordu ama haberi yoktuki adamcağızın.görmemiş insan görmemiştir.
öncelikle sürmeden önce mutlaka ve mutlaka altına cila sürülmesi gereken ojedir, yoksa çıkarması tam bir eziyet halini alır ve kendi kendinize 'neden sürdüm lan ben bunu' diye küfürler edersiniz, şahsi kanaatimce en çok ne uzun ne de kısa tam orta boy tırnağa en çok yakışmaktadır. ayrıca her kıyafete uyması sebebiyle favori ojelerde başı çekmektedir. ama bu oje öyle çizilme, bozulma, tırnak uçlarından aşınma falan kaldırmaz, bu durumlardan herhangi birinde bile hemen silnmelidir aksi takdirde çok paçoz duruyor çünkü.
bu ve bunun gibi koyu renk ojeleri sürmeden önce tırnağa bir kat parlatıcı ya da tırnak besleyici yağlardan sürülmesi çıkarılmasını kolaylaştırır. tabi ojenin çıkarılma süresi de uzatılmamalıdır. on gün silinmeyen oje zaten artık o tırnakla bütünleşir.
Farklı ve cesaret gerektiren, kendi içinde barındırdığı tarz yüzünden pek az kişinin kabullenebileceği, sadece onu gerçekten bilenlerin sevebileceği, çok ısrar edilirse her ortama uydurulabilecek olan ama aslında hep aykırı hep ilk anda ya kapılıp gidilecek ya da yadırganıp uzak durulacak bir şey; siyah oje. Karşılaştırdığımda görüyorum ki seninle olmaktan pek bir farkı yok. Kendime farklı olduğumu başkalarına da farklı ve aykırı olabileceğimi göstermek için geçirdiğim zaman gibisin. Sana güvenmenin, sonucu bilinen ağırlığını, yaşadım bir süre. Bitene kadar bitmez nasıl olsa diye. Özlemekten gözlerim ağrıdı aslında ama yine de dayanıyorum bu uygunsuz gerçeğe. Çünkü gerçek benim işim. Sahteliklerle değil gerçeklerle başa çıkabildiğimden böyle yaşarım zaten ben. Gerçeklerin acılığı, sahteliklerin bıraktığı yaralar kadar acıtmıyor. Alerjin olduğunu bile bile o en sevdiğin şekerlemeden,her şeyi unutup sadece o anın sihrine kapılıp sınırsızca yemek gibi.
Seninle öğrendim ki, kızgınlık, öfke ve nefretin çok ötesinde bir duygu varmış. Kırgınlık ve bununla karışık özlem.
Karla karışık yağmur gibiydi zaten seninle olmak. Hangi an ne olacağını, ne zaman ne yaşatacağını bilemeden, sürprizlere hazırlıksız yakalanmayı göze almalı insan seninleyken. Bir gün artık olmayacağın fikrini aklından hiç çıkarmadan, ama artık olmadığında deli gibi özleyeceği gerçeğini de kabullenip başına geleceklere razı olmadan sana yaklaşmamalı insan. Göze almalı yani. insan ne kadar saçmalasa anlatamaz seni. Zaten seni anlatmak, mor rengi hakkında 7000 kelimelik kompozisyon yazmak gibi.
Siyah bu her şeyle uyum sağlar. Asildir, zariftir anladık ama oje olarak sürdürdüğü hayatında herkes tarafından benimsenme özelliğini birazcık yitirir. Cesaret ister çünkü. Farklılık, özgünlük ister. Hayatımdaki varlığın, bordo döpiyesle siyah ojenin uyumu gibiydi. Farkın cazibesi ve klasikliğin vazgeçilmezliği. Kaybeden kimdi bilemedim yokluğunun zamanında. Zaten evrensel bir soru işareti; giden mi acıtır kalan mı acır? Kimin gittiği kimin kaldığı bile belli olmadı ki. Bir gün konuşulabilecek mi tüm olanlar? Birbirlerine açıklama fırsatı verecek mi taraflar? Yüz yüze bakılabilecekten daha çok mu hata yapıldı? Affedilecek bir şey var mı ve affetmesi kolay mı? Hiçbir şey olmamış gibi yapılabilecek tüm durumlar tükenmiş gibi. Keşke sonuncu hata olsaydı bu ya da sondan bir önceki. “Her şeye rağmen seni çok seviyorum” denilebilecek durumlardan biri olsaydı bu da. Sarılsaydık, bitseydi. Gülseydik, geçseydi. içime doğru söylüyorum şimdi; fısıltıyla: seni çok özledim. Ama, sadece, o kadar.
Bunun tek iyi tarafı, senden sonra kimseyi kaybetmekten korkmuyor olmam. “Bu da oldu ya, artık her şey yaşanabilir bu hayatta” diyebilme sebebimsin. Yine de teşekkürler ama içimden, seni çok özledim ama fısıltıyla..
nasıl ki converse alternatif gençlikten çıkıp herkesin ayağında bitmeye başladı; bu siyah oje de gotiklikten çıktı. neon renklerin yanı sıra gri, haki, siyah gibi mat renkler de pek bir moda oldu. e hal böyle olunca artık sokakta rastlaması da daha kolay oldu.
parmakları uzun olan bayanlarda gayet hoş duran fakat patates gibi parmaklara sahip olan bayanların düşünmemeleri bile gereken ojedir. gotik artı patates parmaklıysan tarz değiştir derim ben sana.