sivas katliamı davasının zaman aşımına uğramaması önerisi meclis çoğunluğunun oyları ile reddedildi. eminin bu olay 13 mart günü insanlık suçu kapsamından çıkacak ve zaman aşımına uğrayacak. ( inşallah yanılırım) hatta ve hatta o insanlar kendileri istedikleri için yanmış olacak bir zaman sonra. içimden gelen tüm ağır küfür ve hakaretleri içimde patlatıyor ve el insaf demekten başka bir şey diyemiyorum ne yazık ki.
neden zamanaşımına uğradığı belli olmuştur. geçmiş olsun canım ülkem. bir gol daha yedin. alevilerin kapıları da işaretlenmeye başlandı. bakalım bir dahaki katliam nerde ve ne zaman yapılacak. kapı işaretleme mevzusuna çocukların işi diyen bir zihniyetten ne beklenebilir ki?
e adama demezler mi, sivas olaylarından dolayı içeride hala insan var iken 3 gün sonraki yapılan katliam başbağlar katliamında ise delil yetersizliğinden herkes salıverilmiştir, hemde suçu kabul edenler dahil. bunları da eleştirsin bazı beyni kıtlar denilecek durum.
karasakallıların namludaki mermi, kındaki bıçak, boşalan öfke oldukları su götürmez bir tespitse de cinai cinnetimizin yelpazesi pek daha geniştir. bu öfke furyası, yoketme, hakkından gelme arzusu, ötekinin canına kastetme duygusunun sakalla, cüppeyle doğrudan ilgisi yok. mini etekli modern kızımızdan tutun, ötekine dair halisane hisler beslemeyen avukat komuşumuza değin herkes bir gece ansızın gelebileceğini bağırır durur. Tek başlarında değil elbet. bu kadar korkusuz değiller. sürü toplandığında daha bir duyulur bu sesler. bağırtı, derin solumalar, o heyecan dalgası olayı izleyen resmi görevlilerin de maharetiyle bir ayine dönüşür. maraş'ta, sivas'ta tekrar eden, her an tekrar yaşanma ihtimalinden korktuğumuz, olması bizi çok da şaşırtmayacak cinai cinnet durumudur. doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi yoktur. linç edilen romanların bile "biz taş mı attık, polise mi saldırdık?" demelerindeki kötücül bakış açısıdır içimizdeki şeytan. yani özünde kimsenin kendisini doğrudan ilgilendirmeyen bir şeye karşı çıkmışlığı yoktur. kendisini ayırır, öfkeyi sabırla ötekinin kafasından boca eder. yakar, yıkar, yokeder. içimizdeki derin şeytanın mahareti budur.
insanlık suçu sayılabilecek katliamlarda zaman aşımı kavramının dışında tutuldu. yani üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin dava sonuçlanana kadar yargılama sürecekti. lakin bu yasa, madımak katliamı sonrasında alındığı için madımak katliamı bu yasanın dışında tutuldu. firari olan bir çok sanık 6 gün daha saklanabilirse, altı günün sonunda özgürlüklerine kavuşacaklar.
bu insanlık suçu da ömür boyu yüzümüzde kara bir leke olarak kalacak.
dedelerinde portakal iken dersimi hatırlayanlar, daha dumanı tüten madımak' ı unuttular.
hiçbir şey olmamış gibi bu duruma kayıtsız kalan şerefsizler vakti zamanında meclisten kovulan yandaşlarına hiç kazanamadıkları itibarlarını geri vermek için çabalıyorlar. her ne kadar zaman aşımına uğrasa da bu utanç perdesi hiçbir zaman hafızalardan çıkmayacak. o gün orada ben dindarım siz kafirsiniz deyip masum insanları yakanlar mahkemede olmasa da, adalet karşısında olmada elbet bir gün cezalarını çekecekler.
adaleti sağlamak için orada olanların (polis teşkilatı) o gün o manzaraya seyirci kalması ayrıca bir utanç vericidir. adeta bu insanlık suçuna ortak olmuştur.
üzerini sıvayamayacakları bir utançtır. nerden baksan vaktiyle yobazların yaptığı bu halt türkiye'nin alnının kara lekesi olarak kalmaya devam edecektir.
istedikleri kadar zaman aşımı uydurmasını kullansınlar.
dinin kullanılması sonucu cehaletin ve radikalizmin nasıl tehlikeli bir silah haline dönüştürülebileceğinin en büyük kanıtı olan olaydır. çok geçmişe gitmeye gerek yoktur. dersim tarihçelerini açıp da kıçından elementler uydurmaya benzemez. yakın tarihin en utanç duyulası olayıdır. bizzat canlı yayın görüntüleri vardı. bizzat tanıkları vardır. biz o gün sivasta yananın aslında insanlık olduğunu unutmadık. devletin kendi kurduğu düzene karşı çıkanları ortadan kaldırmak için ne derece vahşileşebildiğini unutmadık. daha bugün trt'nin sivasta çıkan yangın sebebiyle diyerek sivas katliamını sıradan bir olaymış gibi haber yapmasını unutmadık. bir avukatın mesleki etik gereği herkesin savunmasını üstlenmeye hakkı vardır. kimse gıkını çıkaramaz neden savundun diye. ama sivas katliamını gerçekleştirenlerin savunuculuğunu üstlenenlerin her birinin milletvekili, bakan, üst düzey bürokrat mevkilerine getirildiklerini unutmadık. ve başbakan senin tarihi kanser olmuş bir taraflarından uydurarak yeniden yazmaya çalışmana şahit olmaktan, sanki sivas katliamı hiç yaşanmamış gibi davranmandan şahsım adına utanıyorum. ama unutulmayacak ne yaparsanız yapın. isterseniz piknik tüpünden çıktı o yangın diyin, o görüntülere şahit olanların hiçbiri o gün o meydanda koca bir devletin alenen nasıl insanlık suçu işleyebildiğini asla ve asla unutmayacak.
başbağlar'da sünnileri katleden katillere ses çıkarmayan riyakar mazlum ve masumelerin isyanıdır. gelin görün ki madımakta insanları yakan katiller en azından yakalanıp mahkeme önüne getirilmişlerdir. bir çoğu da hala içeridedir. riyakar mazlumların bağırıp çağırması kimseyi aldatmasın katillerin çoğu hapistedir.
lakin başbağlarda sünnileri katleden alevi katiller hala bulunamamış ve mahkeme önüne getirilememiştir. bizim isyanımız da buna.
ergenekondan mağdur olduğunu söyleyen parti, ergenekoncuların yaptığını iddia ettikleri katliamın yargılanması sürecinin uzatılmasına engel oluyor. sonra da ergenekon davasını sulandırmayın diyorlar.
tekbir eşliğinde insanları yakan caniler, eğer çok iyi müslümanlarsa cezalarını zaten cehennem de çekecekler. ama devletin bu işe seyirci kalması (yıllardır üstelik) ayıptır. insanları koruyup, kollamakla mükellef çok güzel çalışan bir devletimiz var iyi ki!
bu isin siyaseti olmaz ama soylemekte yarar goruyorum. chp'nin zaman asimi konusu icin yasa teklifinin akp'nin oylariyla reddedilmesi uzerine engellememez olay olmustur. zaten bu toplumun %50side bahse girerim o katliami bilip bilmeden destekliyordur zaten.