parça başı çalışan
kiralık katildi zaman.
gülüşüm sivas yangını
ağlarsam kızma.
ölmek bile
yakışıyor bazı adama...
***
insanlık suçu işleyenlerin davasının düşmesi üzerinden tam 5 yıl geçti. kimler tarafından yönetiliyor, kimler tarafından yargılanıyor ve kimlerle birlikte yaşıyoruz, hep aklınızda olsun...
insanlıktan çıkıldığının resmidir ve abidin dino dahi bunun resmini yapacak kabiliyette değildir. Hukuk ve adalet aynı şeyler değil. Türkiye'de hukuk adı altında öyle adaletsizlikler yapılıyor ki bazen akıl sağlığımı sorgulamak durumunda kalıyorum. ben yine susmayı tercih ediyorum susulacak son konu olmasına rağmen, katillerin kahraman yapıldığı, vekil olduğu bir ülkede konuşacak çok fazla şey de yok zaten. zira bunca konuşmadan sonra vakit artık eylem vaktidir belki de isyan. bilmiyorum, bilemiyorum, bilmek de istemiyorum açıkçası. ama siz yine de şu yazıyı okuyun da. http://hurriyet.com.tr/yazarlar/20128694.asp
"insanlık suçu" kararı verilmiş, ancak bunun sadece asli fail devlet görevlisi için işlerliği olduğu yorumuyla top taca atılmıştır. çünkü yargılananlardan sadece biri bu tanıma uymakta olup, o da dün itibariyle zaten ölmüş olduğundan hakkındaki dava zaman aşımı işlemeyecek olsa bile haliyle ortadan kalkmış olmuştur. sağ olan ve tutuklu olan 5 sanık ise sivil olduğu ve asli fail değil yan fail olduğundan onlar hakkında "zaman aşımı" kararı verilmesine hükmedilmiştir. velhasıl, mahkemenin "insanlık suçu" yorumu yapması tarihe kayıt düşmek açısından anlamlı olsa da, tevil yoluyla yaptığı nihai yorum ve fiilen ortaya çıkan karar havanda su dövmeye tekabül etmiştir.
bu ülkede yaşamanın nasıl bir şey olduğunu henüz şu körpe yaşımda bana tekrar anlatan bir olay ve bu ülkeyi günün birinde terk-i diyar etmeme sebep olacak manidar vicdan aşımı...
memlekette adalet sisteminin köhnemişliği yeni bir durum mudur? yüzeysel ve sığ bakan gözler için şaşırılası ve altında özel bir neden aranılası vakıa gibi görünse de, ne yazık ki, adaletin çivisi zaten çıkmıştır. hem de çok uzun yıllardır varolan bu vaziyet iyiye değil hep kötüye gitmektedir. memlekette nice caniler, hırsızlar, hortumcular, sahtekarlar, teröristler zamanaşımından yararlandı. yeni değil bu ama memlekette kötü gidişatı hep böyle öğrenmiyor muyuz. ergenekon, balyoz olmasa tutukluluk süresi kimin umurundaydı. şike davası olmasa, ceza süreleri kimin umurundaydı. n.ç davası olmasa sivas davası olmasa zamanaşımı kimin umurundaydı.
Firavunlar Mısır'da tabletleri kırdı. Hitler orduları Avrupa'da kütüphaneleri yaktı.
Dünya tarihinde ilk kez Türkiye'de aydınları bir binaya koyup yaktılar. (Rıfat Ilgaz)
Eğer mahkemenin verdiği karar mevcut sanıkların kamu görevlisi olmadığıyla ilgiliyse yapılacak bir işlem daha var.
Eski Sivas Milletvekili Ziya Halis, olaylar sırasında başta vali olmak üzere, dönemin içişleri Bakanının, Başbakanı'nın olayda ihmali olduğu kanaatinde. Ankaradaki bürokratların olaya kayıtsız kaldıkları, olaya basit bir olay gözüyle baktıkları ve göz göre göre insanların yakılmasına sebep olduklarına dair iddiası var.
'Kamu görevlisi olsaydı yargılamaya devam ederdik' diyor. Olayın bu boyutunun yeni bir sayfa açılması mümkün. Kusuru bulunan ya da düşünülen kamu görevlileri hakkında bir soruşturma başlatılabilir.
Dönemin valisinden, içişleri Bakanından, olaya kayıtsız kalanlardan kimlerse o kişiler bir soruşturma yapılarak, asli fail olmasalar bile olaya dolaylı olarak sebebiyet veren kişilerin yargılanması gerekir. Ben şahsen fayda görüyorum. O olayda hayatlarını kaybeden tüm yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
Bulunamayan 5 kişiye zamanaşımı kararı uygulanan davadır. 33 idam olmak üzere toplam 124 kişi mahkum olmuştur bu dava da .
--spoiler--
TEK DAVADA EN ÇOK iDAM CEZASININ VERiLDiĞi ÖRNEK
Aslında başlangıcından bugüne bakıldığında Sivas Davası, istiklâl Mahkemeleri sonrasında, tek bir davada, bu kadar çok sayıda idam cezasının verildiği ilk davaydı.
Sivas olayları sonrasında gözaltına alınan 190 kişiden 124'ü hakkında "laik anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışma" suçlamasıyla dava açılmış, geri kalanlar serbest bırakılmıştı. Sivas Davası'nın ilk duruşması, Ankara 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde 21 Ekim 1993 günü yapıldı. 26 Aralık 1994'te karara bağlanan dava sonucunda, 22 sanık hakkında 15'er yıl, 3 sanık hakkında 10'ar yıl, 54 sanık hakkında 3'er yıl, 6 sanık hakkında 2'şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verildi.
Müdahil avukatlar, DGM'nin kararını "taraflı, hukuka ve adalete aykırı" olarak niteleyerek, ayrıntılı bir savunmayla temyize gittiler. Yargıtay 9. Ceza Dairesi katliamın "Cumhuriyete, laikliğe ve demokrasiye yönelik olduğunu" belirterek Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kararını esastan bozdu. Ankara 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, Yargıtay'ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden başlattı.
28 Kasım 1997'de açıklanan kararda, 33 sanık Türk Ceza Yasası'nın 146/1 maddesine göre idama ve 14 sanık 15 yıla kadar değişen hapis cezasına mahkûm edildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 24 Aralık 1998'de hapis cezalarını onadı, 33 idam cezasını ise usul noksanlıkları nedeniyle bozdu. Şubat 1999 tarihinde usul eksikliklerinin giderilmesi için başlayan yargılama sonucunda 16 Haziran 2000'de 33 sanık Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce yeniden idam cezasına çarptırıldı. 2002 yılında idam cezasının yürürlükten kaldırılmasıyla idam cezası hükümlülerinin cezaları müebbet ağır hapis cezasına çevrildi.
insan olanlara utanç veren bir zaman aşımıdır. ileri demokrasinin bir başka örneğidir. bu karara imza atanlar ile akp yönetimine koşulsuz tapıp ses çıkarmayanlar da bu utancın ve alçaklığın ortağıdır.
Olayda ölen Hasret Gültekin adlı şairin annesinden mektup;
Sevgili Oğul !
Gazeteciler randevu isteyince önce korktum ;
ola ki senden rahmetli diye söz ederler.
Meğer bugün Anneler Günüymüş. Hani , hep ünlü bir işadamının, ya da milletin anasını ağlatan bir politikacının annesini seçerler ya , bu kez yarışın kulvarını değiştirmişler. Bu yıl Sivasta yobazların yaktığı tüm çocukların analarını seçmişler Yılın Annesi .
Hasretim biliyor musun? Sana sormadan bunları anlattım diye bana kızmadın ya?
Devami oku...
En sevdiğin arkadaşlarından Kadirle Ali Rıza çok ısrar ettiler. Dayanamadım konuştum.
Bak Oğul! Sana sormadan bir iş daha yaptım. 2 Temmuzdan bu yana açamadığım odana da girmelerine izin verdim. Ben bakamadım sırtımı döndüm , kardeşin Gülerle Kadir gezdirdiler odanı. Biliyorum sen odana el sürülmesine hatta toplanmasına bile kızardın. Ben görmedim, ama el sürmediler hiçbir şeyine. Kitaplarına ve resimlerine bakmışlar sadece, rahat ol. Fotoğrafta çektiler Hasretim. Sen gittin gideli üzerimden çıkarmadığım siyah elbiselerimle iyi çıkmam dediysem de dinlemediler. Bana kır çiçekleri getirmişler Anneler Günü diye. Sivasta senin yanında olan, hani mızıka çalıp eğlendirdiğin çocuklar var ya, onların anaları adına da kabul ettim. Serkan Doğanın, Huriyenin ,Yeşimin, Muammerin, ıncinin, şu ufak oğlanın adı neydi? 11 yaşındaydı hani. Hah hatırladım Koray işte. Onun da anasıyım ben bugün. Hepsinin anasıyım. Madımak Otelinde kim varsa Asafın , Nesiminin, Muhlisle Leylanın , adını hatırlayamadığım diğerlerinin. Sen kızmazsın biliyorum oğul. Paylaşmayı seversin. Ana Sevgisinide paylaşırsın.
Hasret yavrum , Anneler Gününü kutlamazdık değil mi biz? Yanlış hatırlamıyorum, kutlamazdık. Geçen yıl hariç, oda yine senin muzurluğundan. A oğul, a çocuk, bana çamaşır makinesı alacaksın diye, çok kızdığın Partinin gecesine çıkmaya değer miydi? Baban ayın başında nasılsa alacaktı. Eskisini de tamir ettirirdik ne olacak. Bir süre daha idare ederdik. Kim bilir sana nasıl zul gelmiştir o gece çalıp söylemek. Anneler Gününü bahane edip o parayla çamaşır makinesi almanız için Gülere gizlice vermişsin parayı.
Canım oğlum,
Senin gibi şelpeyle güzel bağlama çalan biri hala çıkmadı. Sen Rüzgarın Kanatlarına binip gittikten sonra türkülerin dilden dile dolaştı. Bütün sanatçılar senin türkülerini okuyor. Ama çok bozuluyorum biliyor musun? Birçoğu bu türkülerin sana ait olduğunu söylemiyor. Bazı büyük bağlama ustaları da senin müziklerini alıp kendileri bulmuş gibi çalıyorlar. Deli Dervişi senin gibi çalan yok hala. Sivasa gitmeden önce Enel Hak adında yeni çalışmalar yapıyordun. Yarım kaldı diye üzülme. Arkadaşların o kaseti bıraktığın kadarıyla seni sevenlere ulaştıracaklar. Senin şair yönünü bilmeyenler de yakından tanıyacaklar. Çünkü arkadaşların senin adını sonsuza dek taşıyacak bir kültür merkezi kuruyor. Sinema , Tiyatro, Müzik, Edebiyat ve Folklor alanında araştırmalar ve çalışmalar yapacaklar. şiirlerini de bir kitapta topluyorlar.
Haberin var mı bilmem ? Ankara DGM de görülen Sivas Davasını basına kapattılar. ıyice unutturmak istiyorlar herhalde. Başkalarının hafızasından silebilirler Madımak Otelinde olanları. Peki ya benim yüreğimden, ya diğer çocukların analarının yüreğinden nasıl söküp atacaklar? Gazeteye niye konuştum biliyor musun? Mahkeme o kara yobazlara ne ceza verir bilmem, halkın vicdanında bir kez daha mahkum olsunlar istedim. şimdilik Hoşça kal yavrum.
Annen Hace Gültekin.
Miyase ilknur tarafından, 8 Mayıs 1994'te yazılan Cumhuriyet gazetesi haberidir.
orda yananların anaları çoluk çocukları anlamaz zaman aşımından hayırlı olsundan.
orda olanlardan ötürü içi yananlar buraların ne kadar boktan yerler olduğunun farkındalar.
yazıklar olsun!