sistemin parçası olmak

entry9 galeri0
    1.
  1. günümüz yaşam şartlarında olmamak elde değil.
    0 ...
  2. 2.
  3. sistemin bir parçası olmayı reddettikçe insanlar tarafından dalga konusu oluyorsunuz. sokağa bakıyorum aynı tip adamlar aynı tip kızlar aynı kıyafetleri giyen aynı müziği dinleyen, aynı şeyi izleyen insanlar görüyorum. işin ilginç yanı bunlara ayak uydurmanız halinde o kitle tarafından saygı görüyor olmanız. kim takar o kitlenin saygısını diye düşünüyorsanız da düşünmekle kalıyorsunuz çünkü her yer onlarla dolu. alışveriş merkezi gezmekle, sabah akşam mağaza mağaza dolaşıp kıyafet seçmekle dünyanın en mutlu insanı oluyorlar. bunları görünce hakikaten tüm insanlığın birilerinin istediği gibi yaşayıp onları zengin etmekten başka birşey yapmadıklarının farkına varıyorsunuz. bunun farkına varmak çokmu zor diye düşünüyorsun, ne kadar kör edilmiş insanlar, ne kadar basit ne kadar sıradan yaşıyorlar diye şaşırıyorsun.

    günde 8 saat uyuyorsun (ki 60 yıllık ömürde 20 yıl eder), üç kuruş paraya haftada 6 gün sabah akşam çalışyorsun, tuvalet yemek gibi durumları saymıyorum bile haftada bir gün hayatını yaşaman için sana süre verilmiş, onu da becerebilirsen. bu şartlar altında aile kurup bireyler yetiştirmen bekleniyor. bunun için mi herşey diye düşünüyorsun düşünmekle kalıyorsun. koca koca çarkların arasında bir kum tanesi olduğunun farkına varıyorsun.

    yazacak çok şey var sözlük başlığı gördüm dertlendim...
    0 ...
  4. 3.
  5. basketbol'da birebirde iyi savunma yapmak ceza şutlarını kesmek vs vs.
    0 ...
  6. 4.
  7. alet olmak gibi de tasviri yapılır.
    - oğlum abuzer bak beni kötü emellerine alet etme lan bırak beni!!!
    - yaaa!!! abuzittin abi sen alet değil sistemin bir parçasısın be abi!!!
    0 ...
  8. 5.
  9. 6.
  10. Erol Manisalı'nın kaleme almış olduğu deneme.

    Sistemin Parçası Olmak…
    Erol Manisalı
    21 Aralık 2009
    Toplumlar "birey odaklı" hale getirildikçe, kolaylıkla "sistemin bir parçası" olabiliyorlar. "Birey odaklı olmakla", nesnelliğe karşı öznelliğin öne çıkması gerekirken tersi meydana geliyor. Çünkü "sistem ya da kurulu düzen" nesnel bir olgudur.

    Doğu ve Batı Almanya birleştikten sonra Doğu Almanya'da yaşamış Almanların birleşme sonrası yakınmalarını, araştırmalardan ve kitaplardan öğreniyoruz.

    - Özellikle orta halli Almanlar, "eskiden ne rahattık, evimiz, işimiz güvence altındaydı. Şimdi kendimiz her şeyin üstesinden gelmek zorundayız" ifadesine o kadar çok yer verdiler ki.

    - Bugünkü hadise ise "bireyin, sistemin bir parçası olması ile asimetrik" bir durum. Dünkü Doğu Almanya'da birey "atıl sistemin bir parçası olarak asgari güvenceleri elde etmişti".

    Soğuk Savaş sonrasının yeni küresel düzeni "birey odaklı" bir yapı getirirken beraberinde "yeni küresel düzenin nesnel koşullarını da bireye dayatıyor". "Birey odaklı" sunulan (ve öyle gösterilen) düzen aslında tamamen "küresel odaklı nesnel bir yeniden yapılanma getiriyor";

    Bazılarını sıralayalım:

    1) Birey, eğitimini ya da işini seçerken (ararken) bunu sistem belirliyor.

    2) Tüketiciler mal ya da hizmet satın alırken, sistemin raflara yerleştirdikleri arasından seçmek zorundalar.

    3) Televizyonu açtığımız zaman, kurulu düzenin kanallarından birini seyretmek durumundayız.

    4) Siyaset adamları (ve kadınları) sistemin öngörüleri içinde seçilip iktidar ve muhalefet oluyorlar. Bağlı değişken konumundalar. Birbirlerini suçlasalar da bu işi sistemin bir parçası olarak yapıyorlar.

    5) işadamları (ve kadınları) için de durum aynı, onlar da sistemin öngörüleri içinde hareket ediyorlar.

    6) Sanatçılar, yazarlar, düşünürler bile sistemin sınırlarını zorlayamıyorlar. Zorlayanların sistemden dışlandığını görüyoruz.

    Bireyde, ortaya çıkan kısıtlanmış özgürlükler için şu benzetmeyi yapabiliriz: "Birey sistem içinde, kafesteki kuş kadar özgürdür."

    Dar alanda uçmaya çalışır, önüne konan yemi yer, suyu içer. Kimilerine göre kuş, kafes içinde kanat çırpıp uçmaya çalışırken bu dar alanda hareket özgürlüğüne sahiptir.

    Herkes mi?

    Herkes mi sistemin parçası? Evet, herkes bir anlamda sistemin parçası. Sokaktaki insan, piyasadaki işadamı, siyasetçiler, hatta sanatçılar bile sistemin parçası haline geliyorlar. "Birey odaklı" yeniden yapılanmalar, sonuçta sistem odaklı bir yapı üretiyor. Birey odaklı sandığımız düzen, kafesin içindeki kuş gibi bireyi sistemin bir hücresi haline sokuyor.

    Sadece birey odaklı veya toplum odaklı dengesiz dayatmalar yerine "ikisinin birbirini dengelediği katılımcı demokrasiyi" insanlığın düşünmesi gerekir.

    Bireyci ya da toplumcu baskılara açık milletler tarih boyunca hep antidemokratik bir yapılanmaya sürüklenmişlerdir. Hitler'den Franco'ya ve Stalin'e kadar insanlık bunun acı örneklerini yaşadı.

    2008 yılının ortasında şiddetlenen ve halen süren küresel iktisadi bunalım yalnız bireyleri ve şirketleri değil devletleri bile fareli köyün kavalcısı gibi peşine takıp sürüklüyor.

    insanlar işsiz kaldı, açlıktan öldü, intiharlar ve hastalıklar arttı. Sisteme bu denli tek yanlı bağımlılık, yalnız bireyleri ve kurumları değil, devletleri de bataklığın içine çekebiliyor.

    Sorunun temelinde, küresel sistemdeki antidemokratik yapılanma var. Uluslararası kurumlardan ulusal olanlara kadar geniş bir alanda görülen bu dengesizlikler, yaşamakta olduğumuz sorunların esas nedenidir.

    Çevre ve açlık sorunlarından küresel mali bunalımlara kadar her şey, bu dengesizliklerin sonucudur. Sisteme tek yanlı bağlanma, onun içinde belirleyici olamama, kısacası küresel antidemokratik yapılanma, yaşadığımız sorunların kaynağını oluşturuyor.
    1 ...
  11. 7.
  12. 8.
  13. bir okula gitmek, sonra mezun olup askerliği tamamladıktan sonra bir haftanın altı günü bir işte çalışmak akabinde ise evlilik konusunda çevrenizin baskısı altında kalmaktır...

    hani dünyayı gezecektik,hani hayat kısaydı kuşlar falan uçuyordu lan?
    1 ...
  14. 9.
  15. Sadeyseniz harikulade bir seçim. Benim dünya görüşüm tercihlerim veya seçimlerin yok diyorsanız işte o sizsiniz! Veya babadan oğula nesilseniz zaten parçanın içindesiniz ebeniz çekip çıkarırken dahil olmuşsunuzdur sisteme.

    Mevzu muhalif olmak iktidar olmak değil. Zaten iktidar olmak için sisteme biat etmek zorundasınız. Belki muhalif olmak içinde sistemin parçası olursunuz çünkü böyle işler sistem. Her hareket antisiyle var olur. Anti yoksa harekette olmaz bu yüzden sistem bazen çok absürd antiler çıkartır ortaya. Bak hollanda ya onun bile antileri var. Hahha şaka şaka.

    Bundan 3 yıl önce yani 29 yaşındayken "oldum" diyordum. Artık görüşlerim dünyaya bakışım net diyordum. Bugün 32 yaşında kendi fikirlerimde devrimler yaşıyorum. Siyasi inancım aynı ama açılar farklı sistemden hiç olmadığı kadar nefret ediyorum. Geçmişten pişmanlık duymuyorum sistemin içinde olmadığım sisteme karşı hep mesafemi koruduğum için gururluyum. Ne cemaatlerde bulunup salya sümük ağlayan köpeklere secde ettim nede ona yol verenlere yoldaşlık ama yeterince iyi muhalefet etmedim yeterince özgür düşünüp gerekeni söyleyemedim.

    insan hiç "oldum" dememli hep olmaya çalışmalı. Bu bir kişilik aşınması değil kişilik devrimidir. Devrimi önce karakterde ruhta yapmalı gerisi elbet birgün gelir. Sistemin parçası olmaktansa bu sistemi parçalayacak ne varsa sonuna kadar!!!
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük