bazen kendizi bir şeylerin içinde bulursunuz. kimi sevindirir, kimi iğrendirir.
altında adam akıllı fikir barındırmayan düzenler bile sinsice hazırlanmış bir sistemle başarılı olabilirler.( ör. (bkz: kapitalizm) )
bu farkındalığı da çoğu zaman baltalayan bu sinsiliktir.
neyin, hangi sistemin, nasıl bir yozlaşmanın parçası olduğumuzun farkına varamayız genellikle. acı bir durumdur bu. farketmeden insanlığınızdan bir şeyler kaybedersiniz çünkü.
yanlış işleyen bir hukuk sistemine bir savcı farkında olmadan en iyi şekilde hizmet edebilir. bununla ilgili örnekler çoğaltılabilir.
sonuç olarak bu farkına varış, aydınlanmadan başka bir şey değildir. hem kendimiz için hem de insanlık için.
edit: bunu eksileyen yazar arkadaş bir gün canın yandığında haktan, adaletten, hukuktan, hakkaniyetten, sigortası olmadığı için hastane önlerinde ölen insanlardan dem vurmaya hakkın yok. uyandırayım.
aydınlanmaya ulaşmak meşakkatli ve hüsrana gebedir.
lokal düzenlerden globalliğe erişmiş dünyada en güzeli yarı karanlıktır.
loş ışıkta gerçeğin altında ezilmez, farkındalığı düşük olanın seviyesine inilmez.
parçası olduğunu anladığın anda zaten daha üst bir modele parça olmuşsundur.
illaki bir tepe sistem mevcuttur.
lakin oda üyelerini koltuğunda yüzlerce yıl oturtmuştur.
vesselam derler ya "cehalet mutluluktur" ne kadar da hakkı ile isabettir.
nihayetinde hakikate ermek hiçbir zaman huzur verici olmamıştır.
ne mutlu sistemin kölesi olmayana... ne mutlu sistemin kölesi olduğunun farkına varıp bu kölelikten kurtulmak için çabalayana; ama ne yazık ki insanların %99'u bunun bile farkına varamıyor. insanın insanca yaşayacağı bir düzeni hayal bile etmekten uzak. idrakleri iğdiş edilmiş, insani duyguları cımbızlı çekilir gibi koparılmış kişiliklerinden! ama yine de farkedemiyorlar sistemin çarklarına bir civata da kendilerinin olduğunu.
hukuğu desen aynı, eğitimi desen aynı, sağlığı desen aynı, diplomasisi desen aynı ...
baştan aşağı anlaşılmazlık üzerine kurulmuş.
anlamadığın şeyin farkında da olamazsın. olsan da iş işten geçmiştir artık.
insan özgürlüğünün sınırı, bir başkasının özgürlüğünün başladığı noktadır. bu kadar basit olması gereken bir kukuk sistemi var, tecavüz ediyorlar suç olmuyor, öldürüyorlar suç olmuyor, malını elinden alıyorlar suç olmuyor, düşünmene izin vermiyorlar suç olmuyor, konuşmana izin vermiyorlar suç olmuyor.
allah muhafaza bir mahkemeye düşse yolun, "bunlar hangi dilde konuşuyor" diye düşünmekten niye gittiğini unutursun.
sağlık desen ha keza. olmuşuz deney faresi. bu domuzlar, kuşlar, keçiler 200 yıl önce niye grip olmuyordu da son 10 yılda başladılar.
Büyüdükçe farkına vardığınız gerçektir kendisi.Sistem sizi esir alır sizi köleleştirir ve geleceğinizi baştan çizer size sadece o çizilen çizgide yaşayıp ölmek düşer.Farkına varmak ise sorgulama işlemiyle başlar.
Neden okula gidiyoruz ?
Neden para kazanmak için uğraşıyoruz ?
Neden evleniyoruz ?
Neden yaşıyoruz ?
Şeklinde devam eden bu soruların kesin bir cevapları var mıdır bilmiyorum.
Sistemin bir parçası olduğu farkına varmamak en iyisidir.Eğer kazayla farkına vardıysanız onu olduğu gibi kabul etmek zorundasınız yoksa olacakları sizin için iyi değildir.
Sistemden kurtulmak için gereken radikal kararlar vermektir sanırım.Okulu bırakıyorum,evleniyorum, asla evlenmeyeceğim.Arkadaşlarımla yaşayacağım.Sevdiğim şehirde yaşayacağım. gibi.
Sistem size bir yol çizer.Burada olacaksın gelirin şu kadar olacak şu insanlarla muhatap olacaksın şu kadar tatilin olacak gibi.
Yada hepsine rest çekip kendi yolunu çizeceksin tabi o göte sahipsen.
Ama Unutmaya dostlar sistemden tamamen kaçış yoktur.
(bkz: kul olduğunun farkına varan ateist)
onca zaman geçtikten sonra bakmış ki istese de istemese de akıp giden bir zamanın kölesi olarak yaşlandıkça aslında kabul etmese de bir sistemin parçası olduğunun farkına varabilir.