Sinsin oyunu, Türklerin Orta Asya hayatından bu yana oynanmaktadır. Bir erkek oyunu olarak; yiğitlik ve mertlik gösterisidir. Müziğinde de buna bağlı olarak oyuncu ve seyircileri coşturan kahramanlık nağmeleri bulunur.
Düğünlerimizde kuşluk, öğle, ikindi ve yatsı vakitlerinde köy meydanında davul ve zurna çalınır, davulcular bildiğimiz davulcuların dışında yöreye has giydikleri özel kıyafetleri ile folklor gösterisi yapar ve bir çok kahramanlık figürü sergilerler. ikindi davulunda delikanlılar çam tomruklarını güvey evinin önünde davul eşliğinde kırarlar. Kırılan bu odunlarla mehenk yerinde, Yatsı namazından sonra büyük bir sinsin ateşi yakarlar.
Davulcuların gösterisinden sonra Köroğlu müziği ile sinsin oynamaya başlanır. Oyuna ilk başlayan kişi, sol eli belinin arkasında, sağ eli de havada olmak üzere saat yönünde çalgının ritmine uyarak çeşitli vücut ve ayak figürleri ile ateşin etrafında çevresini de kollayarak dönmeye başlar. Kişinin hareketlerinde; sinsin oynamanın gururu yanında, çevresindekilere karşı da sade bir ölçüde yiğitlik ve meydan okuma görülür.
Oyuncu ortada dönerken oyuna katılmak isteyen sessiz ve hızlı bir şekilde hareket ederek ortada dönen kişiyi yakalamaya çalışır ve yakalayabilirse sırtına avuç içi ile yavaşca vurur ve ya vurur gibi yapar. Sırtına vurulan kişi sessiz ve hızlı bir şekilde seyircilerin arasına döner, sinsin bu şekilde oynanmaya devam edilir.
Bu oyunda mertlik ve yiğitlik söz konusudur. Oyuncular birbirlerine karşı saygı ve sevgi gösterirler, rakibin sırtına vurma fırsatı bulan oyuncu, bu fırsatı kullanmayarak, elini vuracakmış gibi kaldırıp vurmadan; ahenkli bir dönüşle meydanda kalması, oyunu seyredenler tarafından alkışlanır. Burada aslolan vurmak değil, onu yakalayabilmektir ki çoğu kere yakalanacağı belli olunca kovalayan oyuncu adımlarını yavaşlatıp diğerinin rahat kaçmasını sağlar veya vuracakmış gibi yapıp onu serbest bırakır. Bu hareket de ;Yiğitliğin vurmakla değil, bağışlamakla olduğunu; anlatan önemli bir mesajdır.
Burada önemli bir kültür öğesi olan latife ve kızdırmak da kendine yer bulur. Ortada sinsin oynayan kişi sinsine çıkmak istemediği anlaşılan birinin önüne gelip, onu kızdırıcı hareketler yapar ve onu oyuna zorlar. Gene de çıkmak istemezse halk tarafından arkasından vurularak meydana iteklenir. Zorla sinsine iteklenen bu kişilere halk o kadar çok talep gösterir ki, genelde herkes onu yakalayıp cezalandırmak ister. Fakat her şey arkadaşlık ve samimiyet sınırları içerisinde olmaktadır...
Ben bir Köroğlu'yum dağda gezerim
Esen rüzgarlardan hile sezerim
Demir külünk ile başın ezerim
Kervanı görünce kızar tozarım
Tokat kervanından aldım bakırı
incitmeyin fukarayı fakiri
Tuna seli gibi boz ırakıyı
için beyler için kervan gelince
için efeler için ta gün doğunca