suç işlemeye meyilli kişiler için tur düzenlenmesi muhakkak olan yer. ürkütücü olması yanında kötü kokusu bile insanı suç işlemekten uzak tutar. özellikle hücreleri nedense kendinizi kötü hissetmenize neden oluyor.
Birçok romana konu olmuş ve solcuların kaldığı muazzam olarak nitelendirebileceğim yer.Ama ceza evi işte ne kadar muazzam olabilirki.Sabahattin Ali'nin 'Aldırma Gönül'adlı şiirini yazdığı ayrıca Vedat Türkalinin kaldığı ceza evidir.Şu an müze olarak kullanıldığını biliyorum.
yakın geçmişe kadar hala cezaevi olarak kullanılmaktaydı. yeni cezaevinin yapılmasının ardından kapatılmış ve artık filmlere konu olmuştur.
kalın taş duvarlarla örülmüş, soğuk ve çok çok nemli bir yer. orada ölmek için mahkum olmanıza gerek yoktur. Oranın çalışanları dahi ciğerlerdeki çürüme nedeniyle erken yaşta ölürler.
hele bir karadağ bölümü vardır ki, bu kısmın akıllara zarar oldugunu ben de kabul edıyorum.. günün hiç bir saatı güneş ışığı almayan tek zindanıdır, karadağ.
lakın karadag kısmını saymazsak, en guzel manzaraya sahip cezaevidir. insan o demırlerın arasından denıze bakmaya doyamıyor..
Kimsenin kaçamayacağına dair ünü, ne sıkı güvenliğinden ne de kalın duvarlarından gelir. Kimse kacamaz çünkü; karaya bağlantılı tek kısım giriş kapısıdır. Önemle belirtmek gerekir ki, sinop'un girişi de çıkışı da aynı yerdendır. Bir cok kacma gırısımı olmustur ama -bir tanesi haric- kacanlar yakalanmıslardır.
kacmayı basarabılen tek kısı, deniz yoluyla kacabılmıstır. o gun denızın onun lehinde oldugu kesin. çünkü sinop'un arka denizi, her yıl onlarca bogulma sonucu ölüme sebep olur.
Sunu da söylemeden edemicam. Bu cezaevi artık efsaneleşme yolundadır. hakkında bahsedılen aslı astarı olmayan haberler mevcuttur. Yok efendım, karadağ kısmının altında ayrı bir geçit varmış, idam mahkumları ya direk karadenizin azgın sularına atılırmış ya da cesetleri surlarda parcalanırmış falan da filan..
yapı ziyarete açılmadan önce içine girip gezebilen nadir kişilerden biriyim. en pis ve en yalın halini gördüm. hala içeride mahkumların kıyafetleri, fotografları duruyordu. ayıca Restorasyon & restitüsyon calısmalarınıda inceledikden sonra ilginç odaları, mahsenleri olmadığını teyit etmiş bulunmaktayımdır. Ürkütmeyin mılleti!
bütün bu ilgi çekici haberleri uyduran, eski gardiyanlardan palanın, bu sebepten yapının sınırlarında bulunması yasaklanmıştır.
işin garibi çok da çekici bir havası vardır. Bendeki de Zevk işte..
esrarengiz, ürkütücü ve en önemlisi gerçekten tüyler ürpertici. solcuların hapishanesi olarak bilinir. şimdilerde orada rehberlik yapan gardiyanın dediklerine bakılırsa, birkaç sağcı mahkum geldiğinde, tüm solcular cezaevini ateşe vermiş.
sabahattin ali 'nin aldırma gönül şiirini yazdığı, dalgaların tüm duvarlarda yankı bulduğu,içinde kalan mahkumların nemden rütübetten çürüdüğü ve o kocama lağım fareleriyle mücadele ettiği, içine girdiğiniz anda sizi siz istemesenizde sarsan, işkencenin,özlemin duvarlarda kazılı olduğu yer.
içincen kaçanın olmadıgı soylenir.disiplin hücrelerinin oldugu bolumde ortada kanalizasyon boslugu vardır(agzı kapalı tabi).söylentiye gobir gün bir mahkum deniz suyu seviyesi artınca hücrelerin su dolmasını fırsat bilir ve bu kanalizyon boslugundan kaçar.sabaha kadar kaçan mahkum cezaevinden baya uzak bir koye gelir urda bir eve sıgınır.sansa bakınki evin sahibi bir astsubaydır ve adamı tuttugu gibi tekrar cezaevine getirir.
ayrıca disiplin hucrelerinin oldugu yerde gece kopek kadar fareler dolasırmıs.deniz suyu seviyesi yukselince yatamazlar ayakta ceza cekerlermiş tabi bellerine kadar su var.
tek kelimeyle ürkütücü. kocaman geniş bir avlusu vardır ve hemen denizin kenarındadır. ''denizin sesini duyup, mavisini görememek insanoğlunun çekeceği en buyuk işkencelerdendir'' diyor orada hapis yatan şair sebahattin ali. ve öyle bir duyguki ona ;
dışarda deli dalgalar
gelir duvarları yalar
beni bu sesler oyalar aldırma gönül aldırma.
satırlarını o hapishanede yazdırıyor.
zindanına atılan kişi deniz suyu zindana dolduğu için boğularak ölürmüş. tüyleri diken diken eden hikaylere ev sahipliği yapmıştır. pala bıyıklı gardiyanıyla meşhurdur. ferhan şensoy un pardon filminin buyuk kısmı burada çekilmiştir. bu filmde hapishanenin olaganüstü görüntüleri vardır. şu an müze olarak kullanılmaktadır. ne yuvalar yıktı ne canlar aldı kim bilir. taş yığını diyip geçmyin. kesinlikle bir ruhu var.