“iki saat sonra kalabalığın içinde, sinemadan bir dar sokağa çıkan sanki başka birisiydi. Düşünüyordu: ‘Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. insanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar.’
aylak adam kitabında , sinemanın günümüz insanı üzerinde ki etkisi için böyle der yusuf atılgan.
kısa, anlık ayılmalar içinde olsa sinema çok önemlidir. gitmek lazım.
fahiş fiyatlar, katur kutur mısır yiyen çomarlar ve sevişgen ergenler nedeniyle senelerdir uyguladığım olay. dvd'si çıknca evde izliyorum kafam rahat açık ve net.
oğuz atay "tutunamayanlar "kitabında sinemaya gitmiş insanı tarif eder. normalde çevresine duyarsız bir canavara dönüşmüş modern insanın, sinema çıkışı farkındalığının arttığını anlatır. şartları zorlayıp gitmek lazım.
yani yiyişme gibi bir durum yoksa sinemaya normal bi insan ancak 3-4 senede bir gider.. ki ben sinema seven bir insanım..
-teknoloji çok gelişti, en dar gelirlinin bile evinde internet ve büyük ekran monitör var.. böyle şeyleri almak 2000'lerin başında bile çok zordu.. en kral film gösterimden 1 ay sonra nette.. bazıları gösterime girmeden nete düşüyor.. yüksek kaliteli vs vs..
-izleme kültürü yok gürültü, cep telefonları, pis salonlar vs vs..
-zorla izletilen uzuuuuuuuuun reklamlar..
-süper fahiş fiyatlar.. geçen gün kardeşim historia'da iki kişi 60 lira vermiş sadece bilete. aklım durdu...
-yok indirim günü yok kupon falan kovalamanın gereksizliği, banane aq. gişede ucuz olmadıktan sonra ne anladım..
-sadece türk sinemasının değil yabancı sinemanın bile iyice tıkanması.. sürekli remake, spin-off saçmalıklar çıkması...