herhangi bir yapıtın sinemasal eleştirisini yapmaya muktedir olmak, kişinin sinema sanatıyla olan ilişkisine, bağına bağlı bir durumdur şüphesiz. bir başka deyişle; yedinci sanatla olan ilişkinin boyutu, filmi yorumlama, algılama, özümseyebilme ve nihayetinde öznel yargıların mutlak ki başrolü oynayacağı sinemasal bir analiz yapma kabiliyetini de belirlemektedir.
objektiflik, elbette ki, bir sinema yazarının ya da yazar adayının olmazsa olmaz koşuludur. filmin, dimağda yarattığı öznel bir yargı muhakkak ki olacaktır, ancak, sinemasal bir eleştiri yapmaya kalkışmış bireyin bu öznel yargılarını alıp da eleştirisini bu doğrultuda şekillendirmesi de tarafsızlığını ortadan kaldıracaktır. bu sebeple, kişinin olabildiğince tarafsız bir gözle filmi yorumlayabilme kabiliyeti çok büyük önem taşımaktadır.
sinemasal bir eleştiri ortaya koyma sürecinde, bir diğer önemli nokta da, kişinin o filmin türü, tarzı, yönetmenin duruşu, anlatmak istedikleriyle ilgili belirli bir bilgi birikimine sahip olmasının gerekliliğidir. nitekim, izlenen her filmin kendi özgün yapısı içerisinde değerlendirilmesi gerektiği gerçeği saklı olmakla birlikte, filme imzasını atan yönetmenin daha önceki çalışmalarında izleyiciyle kurduğu bağ, vermek istediği duygu ve düşünce yapısının ayırdına varmadan bir film eleştirisi yazmak, körü körüne bir yorumlama olacaktır. oysa ki; yedinci sanat, hemen tüm sanat dallarını içeriğinde barındırmasından mütevellit, son derece ince ve derinlemesine bir yorumlamayı gerektirmektedir. öyle ki; bir filmin tam anlamıyla sağlıklı bir eleştirisinin yapılabilmesi için birden çok kereler izlenmesi ve her defasında filmin farklı bir kritere ****** göre değerlendirmesi gerekmektedir.
nihayetinde, sinemasal bir eleştiriye muktedir olmak, oldukça uzun bir süreç sonucunda elde edilen bilgi birikimi ve bakış açısının harmanlanmasıyla vücut bulan bir durumdur. bize düşense, bu kabiliyete sahip insanların değerli yorumlarını okumak ve yedinci sanatın zevkini biraz daha çıkartmaktır.
