hangi tarihte çekilmiş olurlarsa olsunlar, hiçbiri kitabın tadını vermez. daha önce de dediğim gibi kitap okurken tüm karakterleri kendin yaratırsın hayalinde, karakterlerin iç dünyasını daha iyi algılarsın. daha iyi yorum yaparsın. karakterin kişiliğini yorumlamak için sadece 'gülümseyen bir yüze' bakmak zorunda kalmazsın. kitaplar anlatır, yorumlatır, sevdirir. filmler önümüze hazır gelir.
ve bir kitap yazmak, senaryo yazmak bir film çekmekten çok daha zordur. kesinlikle kıyaslanmaları bile mantıksız iki alandır. sinema da gereklidir elbet, gereksiz değil. ancak edebiyat kadar da gerekli değildir.
sinema olmadan edebiyat olur, ama edebiyat olmadan sinema olmaz.
yanlış önermedir. the lord of the rings (yüzüklerin efendisi) sinema filmlerini ele alırsak görsellik açıdan bize karakterleri kitaplarda anlatıldığı gibi verir, savaş sahneleri destansıdır, aksanlar, ses efektleri olağanüstüdür. ama bir şeyler eksiktir.
romanları okumamış, sadece filmi izlemiş biri ;
hobitleri pigme, iğrenç ayaklı, eğlenmeyi bilen bir ırk olarak algılar halbu ki daha verilmeyen bir çok özellik vardır eksik kalır. tom bombadil karakterini bilmez, sadece tanımıştır. (peter jackson'ı bir kez daha kınıyoruz)
detayları bilmez, film süresi uzun olsa da detay sıkıştırmak seyirciyi bayar, bilgi eksiklikleri içerir.
yine benzer örnek joanne harris - chocolate (çikolata) ve diğer kitaptan uyarlama filmler için söylenebilir.
sadece sinema yeterli değildir, edebiyatla birlikte hayal gücünün iki yüzünü oluştururlar.