öss olayına ilk girişim. oturduk sıralara falan saati bekliyoruz. önümde de bir lavuk. lavuk ama öyle böyle değil yani adamın hamurunda var belli. sürekli saati soruyor adam bana. neyse ben de söylüyorum on var beş var üç var falan diye. sandım ki adam heyecan yaptı sınav olayını. neyse abi vakit geldi kitapçıklar dağıtıldı. beş on dakika geçti. kitlenmişim hızlı hızlı türkçeyi çözüyorum ki matematiğe vakit kalsın. adam döndü saati sordu ya. dedim bela mısın birader dön önüne işine bak ya. bir baktım adam kitapçığı açmamış. tutturdu sonra salondan çıkacak. millet anlatamıyor buna çıkamayacağını. hocalar falan başında fısır fısır. en sonunda dayanamadılar tabi attılar bunu iki görevli gelip. adam kalktı pişkin pişkin bana bakıyor. giderken gayet yılışık bir ifadeyle şöyle dedi bana: "saat kaç?"
Önemli bir sınavsa hiç çıkılmak istenmez. Herkes birer ikişer çıkmaya başlar.
Beklersin. Sınıf gitgide azalır beklersin. Artık 3-4 kişi kalmıştır.
Herkes birşeyşer yetiştirmeye çalışıyordur beklersin. Hocayla kaçamak göz göze gelinir.
Beklersin. Son kişide kağıdını teslim eder Beklersin. Hoca yanına gelir kağıdını
almak ister. beklersin. Hocayla son kalan olarak birkaç ahbap söz söylenip kanka
olunmaya çalışılır.Hoca yemez.Artık bekleyemezsin okulda kimse kalmamıştır.
Kendi ayak seslerin koridorda yankılanır. Gidersin. ve şimdi dönüp arkana bakarsın
neden üzüldüğünü anlamazsın.Geçmiş zaman olur ki. Herşey geçer.