o dönem, devletin--nedeni tam olarak henüz ortaya çıkmadı--orantısız bir hışımla "solun" üzerine yürüdüğü bir tarih sayfasıdır. 1960 darbesi ve onu izleyen 12 eylül darbesi arasında kalan yıllar siyaset tarihçileri tarafından aydınlatılmayı beklemektedir.
Gülünün solduğu akşam'ı okuduğumda 15 yaşındaydım. Herkesin bildiği gibi, herkesin dillendirdiği gibi 3 fidanı anlatır ve arkadaşlarını. Nedendir bilmem en çok sinan cemgil dikkatimi çekmiş, en çok o'na üzülmüştüm. belki de koca kitap içinde topkasan 20 sayfa var yok arasındaki hiyasene yanmıştım.
"Deniz gezmiş" dediklerinde ilk aklıma gelendir kendisi. Nur içinde yatsın.
Halk için savaşırken, halk tarafından kalleşçe sırtından vurularak öldürüldü...
Ve O halk, seneler geçsede sinan cemgil’in babasının o sözlerinin yükü altında ezilecek.
"ben varlıklı bir aileden geliyorum. öğretmenim. ekonomik durumum oldukça iyi. oğlumu en iyi şekilde yetiştirdim. en iyi okullarda okuttum. ülkenin en güzide üniversitesi odtü'de okuyordu. hiçbir şeye ihtiyacı yoktu. ölmese yüksek mühendis çıkacak ve o da varlıklı bir hayat yaşayacaktı. fakat o sizin iyiliğiniz için öldü. bunu bilesiniz diye söylüyorum."
dedemin bana adini vermek istedigi ama babamin ve annemin kabul etmedigi (ki bunda kadin olusumun da etkisi var) 68' kusagi devrimcisi. yoldasim. her ne kadar adini alamasam da, cocuklugum boyunca onun nasil bir yigit oldugunu dinledim. ayni sekilde deniz'in, huseyin'in, yusuf'un, taylan'in, mahir'in, alpaslan'in, kadir'in, ibrahim'in ve daha nice devrimci yigitleri de.
Hani bazılarınız Nurhak Katliamı hakkında "Devletin polisine, askerine kurşun sıktığı için teröristtir ve bunları öldürmek katliam değildir." diyor ya...
Bunun katliam olan yanını belirtmek adına yazıyorum bunu.
Bunun katliam olan yanı, bu çocukların öldürülmesi falan değil. Zira tahmin edeceğiniz üzere, hepsi savunduğu görüş için ölümü göze almışlardır ve iddia ettiğiniz üzere kimseye kurşun sıkmamış, kimseyi öldürmemişlerdir. Katliam olan yanına gelecek olursak, birkaç kurşunla ölebilecek olmaları bir yana bırakılmıştır ve vücutlarında yirmi beş kurşun deliği vardır.
Bunun katliam olan yanı, öldürüldükten sonra külotlarına kadar soyularak halka teşhir edilmeleri ve gazete küpürlerinde "Su testisi su yolunda..." diye yazılmasıdır.
Bunun katliam olan yanı, senin yardımcı olmak istediğin ve hakkını savunduğun köylünün Komünist avına çıkmasıdır. (Cemgil, Manga ve Özdoğan'ı ihbar eden bir çobandır.)
kendisini tanımak adına eşi Şirin Cemgil'in yazdığı Sinança, Turhan Feyizoğlu'nun yazdığı Sinan: Nurhak Dağları'ndan Sonsuzluğa ve Orhan iyiler'in yazdığı Öldükleriyle Kalmadılar tavsiyemdir. Özellikle öldükleriyle kalmadılar çok iyi anlatır cemgil'den sonrasını.
Bir de, eşiyle söylediği "o yar gelir" dinlenesidir.
ODTÜ'ne "hocamcılık" akımını getiren kişidir ayrıca. Sınıf farkı gözetmeden, "Sen benden daha iyi bilirsin." anlamı katan bu kelimeyi seçmiştir.
Oğluna Taylan adını vermesinin sebebi de Mustafa Taylan Özgür'dür.
"Hocam" tabirini ilk kullanan kişi olduğu söylenen güzel insan eski bir haber ama burda yer alması faydalı.
"Sinan, sınıf farkı ve üstünlük içermeyen bir hitap biçimi peşindeydi. “Hocam” dendiğinde, böyle hitap edilen kişiye, “Sen benden iyi bilirsin” gibi bir anlam çağrıştırarak, bir üstünlük tanımış oluyordun. Bunu ona tanımış olmak, Sinan’ın hoşuna giden bir şeydi. Sorun, kendi üstünlüğünü ima eden sözler, tavırlardı. Sinan’ın “hocam” dedikleri hocalar değildi. Odacıya da, arkadaşına da, otobüs biletçisine de “hocam” derdi o. Sanırım bununla yapmak istediği şey anlaşıldığı ve benimsendiği için “hocamcılık” yaygınlaştı."
Aslında yaşça thkodaki diger devrimcilerden büyük olması(yanlış anlaşılmasın öldüğünde sadece 26 yaşında)ve çok bilgili bir kişilik kişilik olması sebebiyle örgütün asıl liderinin kendisi olduğunu söyleyebiliriz.
Babası sinan cemgil öldükten sonra oradaki askere destek veren köylülere:benim oğlum okulunu birincilikle bitirebilirdi ama o üstüne kurşun sıkan siz vatandaşlar icin öldü,tarzı bir şey söylemiştir.
thko örgüt kurucularındandır.nurhak dağlarında askerlerle girdiği çatışmada öldürülen yiğit bir devrimcidir. yaralı ele geçirilmiştir.
"dağlar bana geri verin, kadir'imi, sinan'ımı..."
kavgamızın şah damarı olan önderlerden biri olan,varlığını varoluşunun nedeni saydığı halkına armağan eden yiğit komutan... nurhak nurhak olalı o taşlar çalılar ağaçlar böyle yiğit görmedi...
ingilizcesi, almancası, fransızcası çok iyidir. ve birçok dili de çat pat bilir! çok şey bilir sinan bu yüzdendirki (bkz: hoca)dır...daha türkçeyi bile adam akıllı konuşamayan şerefsizlerin haddine değildir onu konuşmak!
adam olmak için sadece (bkz: one munite) bilmek yetmez yürekli olmak gerekir!
"Bir devrimci kardeşimiz polis kurşunu ile kahpece öldürülmüştür. Devrimci şehitlerin matemini tutacak zamanımız yoktur. Devrimcilerin postunu ucuza satmayacağız. Gün gelecek Türkiye'nin bağımsızlığı ve kurtuluşu için gerekirse hepimiz vurulacağız. Bunlar bizi korkutmuyor, üzmüyor ancak kinimiz bileniyor. Taylan Özgür'ün ardından matem tutmayacağız, mersiyeler düzmeyeceğiz. O, 24 saatini devrime adamış bir kişiydi. Yapılacak çok işlerimiz vardır, ikinci Kurtuluş Savaşının ilk kurşunlanan devrimcilerinden sonra bizler de düşebiliriz, bunu korku değil varacağımız şerefli bir nokta olarak kabul ediyoruz. Taylan, Komer'in arabasını yakarak devrim için ilk kıvılcımı atmıştı. Bu kıvılcım devam ettirilecektir. Türkiye'de CIA artık bir adam temizleme kampanyası açmıştır. Yılmıyoruz, korkmuyoruz." sinan cemgil
erdal öz'ün kitabı ile tanıdım yiğit, güzel yürekli insanı. gözlerim dola dola okumuştum her satırı. sonunu biliyorsun ama öyle bir kapılıyorsun ki "ölmesin ne olur" diye kitaba yalvarıyorsun.
şimdi odtü direnişi ile tekrar gündeme geldi. odtü'de öğrenci iken "Böyle kalır sanma devran, yola devam eder kervan" demişti. mücadele ruhunu oraya bıraktığını artık biliyoruz. iyi ki var olmuşsunuz.
68 kuşağı denildiğinde sadece deniz gezmişin hatırlanması sonucu valığından bihaber olunan devrimci.
thko kurucularındandır aynı zamanda.
kürecik radar üssü saldırısı öncesi, inekli köyü muhtarının ihbarıyla birçok arkadaşıyla birlikte kuşatılmıştır.kuşatmayı yarıp atış alanı dışına çıkmasına rağmen, yaralı bir arkadaşını(sanıyorum alparslan özdoğan) kurtarmak için geri dönmüş, fakat bu kez kuşatmayı yaramamış ve kurtarmak istediği arkadaşıyla beraber vurularak öldürülmüştür.
efendim, hakkinda pek bilgim olmamakla beraber, adiyamana bagli gereksiz insanlarin yasadigi inekli köyü köyü muhtarinin ihbari sayesinde yakalanmistir.