maddeden altin elde etmek uzere yapilan calismalara simya, bu calismalari yapan ve tarih boyunca hadi len nidalari ile seyredilen insanlara da simyaci denir.
kimyagerin hayal aleminde yasayani da denilebilir.
ispanya' dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinin hazinesini aramaya gelen Endülüslü çoban Santiago' nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Hayattaki mutluluğumuz bazen bize uzak gibi görünse de çok yakınımızda olabilir. Bunu geç de olsa anlamak bize hayatın tadına varmamızı sağlayacaktır fikrini belirten kitap.
(bkz: Alşimi)
Simyacılar eski zamanlarda yaşamış olup maddeleri altına dönüştürmeye çalışmışlardır. Ayrıca her hastalığın ilacı olan ölümsüzlük iksirini yapmak için bütün dünyayı karış karış arayıp felsefe taşını bulmaya çalışmışlardır. Çalışmaları ruhanidir. Bugün kimyacıların kullandığı bir sürü aleti icat etmişlerdir.
"hayat amacı" ve "en büyük hayal" konu başlıklarını taşıyan çoğu konferansda, simyacıdan hikayelere rastlanılır. (müslüman ın hacca gitme hayali)
örneğin:
(bkz: ahmet şerif izgören) in avucunuzdaki kelebek adlı konferansı.
tarihin bilimsel gaflarından birine imza atmış kişilerdir. altının bir element olduğunu bilmeyerek çeşitli maddeleri karıştırıp altın elde etmeye çalışmışlardır. diğer yandan bilim gaflarla da ilerlediği için kimyanın doğmasını sağlamışlardır. ayrıca paulo coelho' nun en bilinen kitabıdır ki okunması gereken kitaplardandır.
Günümüz kimyasını ön plana çıkaran kişiler olarak da bilinirler.
Altın yapmaya calışmışlar. ölümsüzlük iksiri bulmaya calışmışlar tabi bunları yapamadan vefat etmişlerdir. Allah rahmet eylesin.
" Narkissosun, kendi güzelliğini her gün bir gölün sularında seyretmeye giden bu yakışıklı delikanlının efsanesini biliyordu Simyacı. Bu delikanlı kendi görüntüsüne öylesine vurgunmuş ki, günün birinde göle düşüp boğulmuş. Onun göle düşüp boğulduğu yerde de bir çiçek açmış, bu çiçeğe nergis adı verilmiş.
Ama kendi yazdığı öyküyü böyle bitirmiyordu Oscar Wilde.
Tatlı su gölünün kıyısına gelen orman tanrıçaları Oreasların, gölü bir acı gözyaşı kavanozuna dönüşmüş olarak bulduklarını yazıyordu Oscar Wilde.
-Neden ağlıyorsun? diye sormuş Oreaslar.
-Narkissos için ağlıyorum, diye yanıtlamış göl.
-Ne var bunda şaşılacak, demiş bunun üzerine orman tanrıçaları. Bizler ormanlarda boşu boşuna onun peşinde dolaşır dururduk, ama onun güzelliğini yalnızca sen görebilirdin yakından.
-Narkissos yakışıklı bir genç miydi? diye sormuş göl.
-Bunu senden daha iyi kim bilebilir ki? diye karşılık vermiş iyice şaşıran Oreaslar. Her gün senin kıyılarına gelip sularına bakıyordu!
Göl bir süre sessiz kalmış.Sonra şöyle konuşmuş:
-Narkissos için ağlıyorum, ama onun yakışıklı olduğunu hiç farketmemiştim ben.
Narkissos için ağlıyorum, çünkü sularıma eğildiği zaman, gözlerinin derinliklerinde kendi güzelliğimin yansımasını görebiliyordum.."
tasavvuf etkisiyle yazılmıştır. paulo coelho'nun kendisi de itiraf etmektedir. tam olarak hangi kaynaktan etkilendiğini araştırdığımda karşıma filibeli ahmed hilmi'nin amak'ı hayal'i çıktı.