diğer adıyla anka kuşu, mucizeler yarattığına, kendisini alevlerle kaplayana kadar 1700 yıl yaşadığına, ardından küllerinden tekrar doğup ölüme çare olduğuna inanılan efsanevi kuştur.
i̇ran efsanesine göre, bu kuş o kadar yaşlıdır ki dünyanın yıkılışına üç kez tanık olmuştur. tüm bu zaman boyunca, anka o kadar çok öğrenmiştir ki tüm zamanların bilgisine sahip olmuştur.
'kimse ankayı uzakta aramasın. sabır gösteren ve emek veren herkes kendi anka kuşunu yaratır.' - yüksek sadakat - fener klibi
Antalya da saat kulesini solunuza verip en sağdan gotum gotum inip, hafif sağ yapıp tekrar aşağı sallanınca ikinci sağdan girdiğinizde solda kalan bar. Ulan allah belanı versin yazarken iflahım kurudu. Ayrıca temple daki sıcak şaraptan bahsetmişsiniz de bu sıcak şarap şeysini de anlamadım gitti arkadaş ya. Dört sene öncesine kadar rockbull da tekila 6 lira oldu diye mırın kırın yapanlar şimdi sıcak şarap içmeye gidiyolar. Anasının karnından sıcak şarapla doğan elit arkadaşlarımı tenzih ederim. Canım elitler.
ender bulunan kitaplar burada oluyor diye seviyorum. hazır kargo kampanyası yapmışlardı, internet sitelerinden 12 tane kitap sipariş ettim. taşıyacak dermanım ve taksim'e gidecek vaktim olsa gider bizzat alırdım. keşke öyle yapsaydım çünkü iki hafta oldu ve gelmedi kitaplarım. aciliyeti var diye söyledim, üç kez aradım. bekliyorum umarsızca.
sipariş iptali için facebook'tan mesaj atmıştım, ışık hızıyla dönüş yapıp iptal etmişlerdi. özünde iyi de işte göndermiyorlar bir türlü.
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg ( Zümrüd-ü Anka ya da batıda bilinen adıyla Phoenix ), Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş.Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kül olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesidir.....
Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.
Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş, hepsi birbirinden çetin yedi vadi... istek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret ve yokluk vadileri...
Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. isteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş...
"Aşk denizi"nden geçmişler önce...". "Ayrılık vadisi"nden uçmuşlar...". "Hırs ovası"nı aşıp, "kıskançlık gölü"ne sapmışlar... Kuşların kimi "Aşk denizi"ne dalmış, kimi "Ayrılık vadisi"nde kopmuş sürüden... Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle...
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;
Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);
Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış;
Baykuş yıkıntılarını özlemiş;
Balıkçıl kuşu bataklığını.
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça "si", "otuz" demektir... murg" ise "kuş"...
Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki; "Simurg - otuz kuş" demekmiş.Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. 30 kuş, anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.
Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...
Bugün beyoğlu sineması'nda izlediğim belgesel. Aslında tam manasıyla izledim diyemem çünkü yarısı olunca arkama bile bakmadan topukladım. Beyoğlu Sineması'nda izlediğim bir filmi yarısında bırakıp çıkacağım yemin olsun aklımın ucundan geçmezdi. Bunu da yaptırtmıştır bana.
Bu belgesele -yer yer kurmacaya da kaymış olsa biz belgesel diyelim- sinirliyim. Çünkü böyle doğru ve hassas bir konuyu liseli devrimci gazına denk düşen bir dil ile anlatmayı seçmiştir. Yahu bu adamlar neden ölüm orucuna başlamışlar, hangi psikoloji ile canlarından vazgeçecek noktaya kadar gelmişler, geçmişe baktıklarında ne gibi pişmanlıkları var yahut var mı? bu gibi bir sürü can alıcı noktaya teğet bile geçilmeden, romantik devrimci bir dil ile -ki onun da en bayağısı ne yazık ki- böylesi hassas bir konu piç edilmiştir, yazık olmuştur.
Bir diğer takıldığım nokta da filmin yer yer ajıtasyonun üst sınırlarına çıkan anlatım dili idi. Yönetmenin bunu isteyerek yaptığını düşünmek istemiyorum lakin böyle hassas konularda o sınırı belirlemek çok keskin bir pratik ve dahası sinema zekası istiyor. Her ne kadar kurmaca olsalar da bu sınırı layıkı ile belirleyen filmler için;
Filmin teknik değerlendirmesine hiç girmek istemiyorum. Kamera açılarından kadrajlara, kurgusundan müziklerine kadar acemilik kokuyordu. Ha, sen doğru yerden yaklaşabilmiş olsan olaya sikmişim kadrajını falan, neticede burada önemli bir meseleyi belgelemeyi amaçlıyorsun. Estetik kaygıların ikinci planda tutulmasını anlarım diyeceğim ama o da yok. O zaman kusura bakma canım kardeşim ama hiç olmamış bu iş.
efsanevi kaf dağı'nda yaşadığına inanılan ölümsüz kuş. simurg un küllerinden yeniden doğduğuna dair bir inanç da mevcuttur. sembolik anlamda kuşun alev almasının cehennemin, yeniden doğuşunun da saf bilinç durumuna geçişin simgesi olduğu düşünülür. ayrıca simurg un var olan tüm bilgiye de sahip olduğu söylenir. bir diğer adı da anka kuşu dur.
harry potter daki fawkes bu yaratığın j.k.rowling versiyonudur. iran mitoloji sinde yer bulan bu yaratığın gözyaşlarının ayrıca yaraları iyileştirdiğine de inanılır.