1908-86 yılları arasında yaşamış, varoluşçu feminizmin temsilcisi, filozof ve yazar. aynı zamanda 1949da yayımlanan 'Le Deuxiéme Sexe' eseriyle kadın haklarını felsefi açıdan irdeleyen ilk feminist yazar olma özelliğini kazanmıştır, kendisini feminist olarak tanımlamasa da hayatının hiçbir döneminde özgürlüğünden ödün vermemiştir. the mandarins, all men are mortal, a very easy death gibi daha birçok önemli eseri bulunmaktadır. kendisi ve çevresine dair farkındalığı hayran bırakacak derecede yüce olan simone, adı duyulduğunda birçok kişinin aklına kendisiyle özdeşleşmiş 'kadın doğulmaz, olunur' cümlesini getirir. gender ile sex arasındaki fark işte burada karşımıza çıkar. simone toplumsal cinsiyetten bağımsız olarak kadın olabilmekten bahseder aslında.
kadın doğulmaz, kadın olunur. insan dişisinin toplum içerisindeki görünüşünü belirleyen biyolojik, ruhsal ve iktisadi bir yazgı yoktur, erkekle kadınsı erkek denilen iğdiş edilmiş cins arasındaki bu ürünü yaratan uygarlığın tümüdür. ancak başkasının araya girişi bir bireyi öteki varlık haline getirebilir.(Le Deuxiéme Sexe)
20 yy fransasının düşünce hayatına büyük ölçüde yön veren iki büyük isim; simone ve jean paul sartre yaşadıkları uzun soluklu ilişkide evlenmemişler, aynı evi paylaşmamışlar ve çocukları olmamıştır, simone'dan bekleyeceğimiz şekilde birbirlerini bir diğerinin mülkü gibi görmeyip 3. şahıslara açık bir ilişki yaşamışlardır.
sartre'ın vefatından 6 yıl sonra simone parmağında diğer sevgilisi nelson algren'in hediye ettiği yüzükle dünyaya gözlerini yumar ve montparnasse mezarlığı'na sartre'ın yanıbaşına defnedilir.
hakkında bu kadar az entry girilmiş olmasına üzüldüğüm canım filozof. kadınları en iyi anlayan, anlatanlardan. öyle kilit noktalara değinmiş, bilinip de susulanları öyle güzel dile getirmiş ki takdir etmemek elde değil.
bugün doğum günü, iyi ki doğmuş.
"21 yaşından beri hiç yalnız kalmadım. başlangıçta bana verilmiş olan fırsatlar sadece mutlu bir hayat sürmemi değil, sürdüğüm hayatla mutlu olmamı da sağladı. eksikliklerimin ve sınırlarımın farkındaydım ama onlarla elimden gelenin en iyisini yaptım. dünyada olup bitenlerden rahatsızlık duymaya başladığımda değiştirmek istediğim dünyanın kendisiydi, onun içindeki konumum değil." simone.
Bir intihar olayı okuyunca, insana buz gibi ter döktüren şey, pencerenin demirlerinde asılı duran narin ceset değil, intihardan hemen önce o kalpte olup biten şeydir.
"Etrafımızdaki dünyanın sarsıcı boyutlarına, cehaletimizin yoğunluğuna, bizi bekleyen felâket risklerine ve o muazzam topluluk içindeki bireysel zayıflığımıza rağmen gerçek şu ki, varlığımızı, kendi sınırlılığı içinde, sonsuza açılan bir sonluluk içinde sürdürme irademizi kullanırsak tamamen özgür oluruz.
Ve aslında, gerçek aşkları, gerçek başkaldırıları, gerçek düşleri ve gerçek iradeyi tanımış olan her insan bilir ki, hedeflerinden emin olmak, hiç kimsenin iznine, güvencesine muhtaç değildir! O kesinlik duygusu kendi içgüdüsünden kaynaklanır."
dikkate değer sözleri olan filozof yazar. okunacak kitaplar listesine kendisine ait bir ya da birkaç kitap eklenebilir.
Fransızdır kendileri. En önemli eseri ikinci Cinsiyet kitabıdır. Toplumsal cinsiyet ve kadının toplumdaki yeri ile ilgili kafaları, beyinleri açıcı bir yazardır. "Kadın doğulmaz kadın olunur." sözü favorimdir. Eğer toplumsal cinsiyet çalışılıyorsa Judith Butler'dan sonra mutlaka okunması gereken yazardır. Biseksüeldir.
Bazı insanlar vardır, onları gördüğünüz zaman kendilerine nasıl tahammül ettiklerini düşünürsünüz. Beyinleri sulanmadıysa eğer, kendilerinden nefret etmeleri gerek." -Simone de Beauvoir-
Gerçek yeteneğinizi göstermek daima, bir anlamda, yeteneğinizin sınırlarını zorlayarak, ötesine gidebilmektir. Cüret etmek, araştırmak, yaratmak; işte ancak öyle bir anda yeni yetenekler ortaya çıkar, keşfedilir ve hayata geçirilir.
Uzun uykuları ve uykusuz geceleri seviyordum, ama en çok sevdiğim başıma buyrukluğumdu. Hemen hemen hiçbir şey kaprislerime karşı çıkmıyordu. Büyüklerin kulağıma doldurduğu "yaşamın ciddiyeti" deyiminin aslında pek de fazla bir ağırlığı olmadığını neşeyle görüyordum.. -Simone De Beauvoir-
“Etrafımızdaki dünyanın sarsıcı boyutlarına, cehaletimizin yoğunluğuna, bizi bekleyen felâket risklerine ve o muazzam topluluk içindeki bireysel zayıflığımıza rağmen, gerçek şu ki varlığımız kendi sınırlılığı içinde, sonsuza açılan bir sonluluk içinde sürdürme irademizi kullanırsak tamamen özgür oluruz. Ve aslında, gerçek aşkları, gerçek başkaldırıları, gerçek düşleri ve gerçek iradeyi tanımış olan her insan bilir ki, hedeflerinden emin olmak hiç kimsenin iznine, güvencesine muhtaç değildir; O kesinlik duygusu kendi içgüdüsünden kaynaklanır.”
sözünün sahıbı postmodern femınızmın kurucularından sayılan kadın filozof. sartre yle hıcbır kanun ve kurala baglı kalmadan yasadıgı bır ömurluk bırlıktelık, insanların bir imzayı bırbırlerıne karsı kelepçe olarak kullandıkları gercegıne aykırılık olusturur. o tamamen özgur bır kadın olarak sartreyle özgur bır ılıskı yasadı ancak sartre kör oldugu zaman da ona kıtaplar okuyan, dedıklerını teybe alan da yıne bu özgurlukcu kadındı. yanı ona baglı kalması ıcın bır toplumsal kurala ihtiyacı yoktu. ataerkil bir ailede buyumesıne ragmen gelmıs gecmıs en cesur kadınlardan bırı olmustur.
"Evlilik geleneksel olarak kadınlara sunulmuş tek gelecektir. Birçok kadın ya evlidir, ya bir zamanlar evlilik geçirmiştir ya da evli olmadığı için acı çekiyordur." sözünün sahibi filozof ve yazar.
Hegel'in "tinin fenomenolojisi"nde uzunca işlediği "şeyleşme" "köle-efendi ilişkisi" "sınır-özgürlük" gibi hususlarla yakından ilgilenmiştir. Ona göre tarihte ve onun döneminde kadın köle-efendi ilişkisinde köle değil, köle olmaya zorlanan ve öyle kullanılan taraf olarak kalmıştır.
Ama simone hanım, kadının köle olmadığını belirttikten sonra doğma doğrulma Hususunda kadını tek ve biricik bir varolan gibi ve töz gibi ele almasıyla sartre'dan bile tepki görmüştür.
Öte yandan tarih hakkında ve sosyolojik tespitleri bugün hâlâ faydalanılan şeylerdir. Kim olduğunu hatırlamıyorum, birisi şöyle demişti: "simone de beauvoir dünyanın tanıdığı en zeki kadınlardan birisi. Tespitleri çoğunlukla haklı çıksa da çıkardığı sonuçlar aynı haklılıkta değildir."
Edit: daha zeki ve ilerisi için; (bkz: hannah arendt)
Jean paul ü "Satre" yapan kadın.Yaşam boyu süren serüvenleri, tutkunun, cinselliğin, hayatlarına giren başka kadın ve erkeklerle paylaşıldığı girift bir ilişkiye rağmen, sarsılmaz bir zihni beraberliğe dönüşerek efsanevi bir nitelik kazanmış.
Çünkü onun düşüncesine göre özgürlükten kaynaklanmayan, özgürlüğü hedef almayan tüm eylemler anlamını yitirmekte.
Zaten özgürlüğün tanımı kişiden kişiye değişiyor ve tamamen tecrübe ve hayattan beklentilerle alakalı.
yeryüzünde beni en çok etkileyen kadınlardan biridir,sartre ile yaşadığı yakınlık çok konuşulmuştur modern feminizmin temel kitaplarından olan ikinci cins in yazarıdır,en sevdiğim kitabı ise mandarinler'dir.