sahiden, bazen; ama bayağı bazen yapılması gerekendir.
o kadar bazen ki; 2 yılda bir, 5 yılda bir gibi. çünkü insan gerçekten yoruluyor. yorulmakla kalmıyor tükeniyor; diğerlerinden. diğer insanlar, diğer olaylar, diğerler'den. arkadaşınız ölüyor, belki bir akrabanız. çok yakınınız da olabilir. anne-baba gibi. her ne kadar ağzı hayra, götü bayıra açsak da oluyor böyle şeyler. sadece kayıplar mı? belki biz ölüyoruzdur. belki hastayızdır. kim bilir kanserizdir belki de ama farkında değilizdir. acaba neden bu kadar yorgunuz ki?'dir. hep acabalar'dır belki de tükenmemizin sebebi. belki de sürekli kullandığımız belki'lerdir. kim bilir, belki de kim bilir'lerdir. dışarıdan bakıldığında bile anlaşılan bir hüznünüz vardır. bir kederiniz. bir sıkıntı, bir derdiniz. derdimiz. gridir değil mi bazen her şey? yatmadan önce kurduğumuz hayaller gökkuşağıyken hem de. bazen dediğim... sen, bunu okuyan; bahtın açık, şanslısındır, gökkuşağı sensindir. sen bazensindir işte. sen de gri olmadın mı hiç, sana da gri gelmedi mi her şey? hayatın hiç mi haggard şarkısı olmadı? hep ac dc miydi moralin? ya da her gün lil wayne miydi? nas, tupac gibi olmadı mı hiç bir zaman?
üzüldün, duruldun, bitiyordun ve biliyordun bittiğini. sürüyordun vosvosunu işten eve, evden işe. bir pazar günün vardı; o günü de hasta hasta geçirdin değil mi? gittin iphone 6 aldın kendine, çocuklarım neden beni eskisi kadar önemsemiyor, hastayken bile sevgi göstermiyor diye düşünüyorsun şimdi kara kara. ya da sen ergen kız, o berkcan sana hiç bakmayacak bunu biliyorsun değil mi? selin seni beğenmeyecek ergen oğlan. instagram'da, senin fotoğrafını kimse o kıskandığın insaninkiler kadar beğenmeyecek. ve bu senin umurunda. beyninde; senin canlı instagram'ın yüklü kişi umurunda değil. belki de bu yüzdendir ağlayışların. bu yüzdendir kara kara düşünüşleriniz, gri bulutlarınız, sapsarı; belki de tupturuncu olduğunu bilmediğiniz bir güneşin önünde hem de. o sağlıklı ayaklarınızla bastığınız yemyeşil çimler belki de size çivi gibi geliyor sırf birileri sizi önemsemiyor diye, belki sizi sevmiyor diye, belki tanrı sizi unuttu diye düşünüyorsunuz diye, belki en sevdiğiniz; hatta canınızdan çok sevdiğiniz anneniz hayatta değil diye. ''hayat devam ediyor''u duydunuz, umursamadınız. ''ölenle ölünmez''i duydunuz, umursamadınız. ''oğlum sana kız mı yok lan''ı duydunuz, umursamadınız. ''ya canım ağlama, belli ki değmezmiş''leri duydunuz, umursamadınız. ''ya alt tarafı bir kaç beğeni, amma abarttınız siz de şu instagram olayını ya''yı duydunuz, umursamadınız. umursamadığınız gibi bir de terslediniz. ''olur mu ya'' dediniz. ''ben onsuz nasıl yaşarım?'' dediniz. ''o yoksa benim yaşamama ne gerek var'' dediniz. ''anlamıyorsunuz, onu seviyorum, onu istiyorum'' dediniz. ''ya nasıl ağlama ya?! hayır, o kızın nesini beğendi bi kere yani ühühühü'' dediniz. ''banane, benim çektiklerimin nesi eksik?'' diye soruşturdunuz. elinizde ne kaldı? yaşama sevinci? sosyallik? aşk? sağlık? sigaranıza daha çok para harcadınız. bir gece o barda, bir gece bu barda kafa dağıttınız. kustukça kustunuz. gündüzleri ise; sustukça sustunuz.
pustukça pustunuz hatta kendi içinizde. yok oluşunuzu kimsenin görmemesini istediniz. ''haha, hayat güzel ya; bütün kızlar bende baksana'' dediniz önünü göremeyen kızları göstererek. ''ay şu yakışıklılar da bi peşimi bırakmıyor ki'' dediniz sevdiğiniz çocuğa, kıskansın diye. soğuttunuz halbuki. üşüttünüz mü bilinmez? düşündük ama. düşündük hepimiz. sana dışarıdan şöyle bir baktık. yüzün sanki solmuş, hatta sararmış mı ne? saçların kurumuş, bakımsız. bakımlı görünen bakımsız hem de. makyajla, spreylerle, parfümlerle harap etmişsin bedenini.
sabah bir kalkmışsın -dışarıdan bakıyorum da- hala beyaz suratın sarıya da çalmış biraz. dişlerini fırçalamaya üşeniyorsun. bunu sadece güzel görünmen gerektiği zaman yapıyorsun, o zaman üşenmiyorsun. saçların dağılmış hep. spreysiz duramıyor artık. yanmış düzleştire düzleştire belki de. sıkıntılardan doğan sivilcelerin, siyah noktaların... belin ağrıyor bu genç yaşında. -dışarıdan bakıyorum da- esnerken içinde bir şeyler batıyor sanki. su içmeyi unutur olmuşsun. ayakkabılarına gösterdiğin özeni sağlığına göstermiyorsun. ölenlere üzüldüğün kadar kendine üzülmüyorsun. reddeden, reddedeceği belli olan kadına, adama üzülüyorsun da kendine üzülmüyorsun. -dışarıdan bakıyorum da- unutmuşsun küçük mutlulukları. yağmur sonrası çimlerin kokusuna sadece rast geliyorsun. aramıyorsun o kokuyu; parfümünü aradığın kadar. tonlarca para veriyorsun kendine, herkesin yaptığı gibi. farklı olmaya çalışıyorsun. herkes birbirinden farklıyken hem de.
aramaktan yorulmuşsun belli. evet, mutluluktan bahsediyorum. belki de sırf yağmur yağsın diye bekliyorsundur çimlerin kokusunu almak için. belki diyorsundur her şeye. ''harbiden he'' dedin az önce. içinden hem de. zaten her şeyini içinde yaşıyorsun. bir ayakkabı alırken; ''bunu giyen manken gibi olacağım'' diyorsundur. işin komiği, buna çok seviniyorsundur. daha komiği ise, hiçbir şey değişmiyor hayatında o ayakkabıyla. hemcinsin ''aa ne güzel, keşke bende de olsa'' diyor size. daha daha çok seviniyorsunuz saf gibi. yürüyüşünüzün bile değiştiğini düşünüyorsunuz o ayakkabıyla. gülüşünüz, içtenliğiniz, bakışlarınız ve tabii ki yürüyüşünüz hala aynıdır halbuki. kandırılmış hissetmiyorsunuz inadına. uyuyorsunuz. unutuyorsunuz kayıplarınızı ama. anneniz ölmüş, ayakkabı derdindesiniz. -dışarıdan bakıyorum da- çabuk unutmuşsunuz. sen değil miydin ''ben onsuz nasıl yaşarım?'' diyen. peki kendini kime beğendirmeye çalışıyordun bu ayakkabıyla? sen değil miydin ''anlamıyorsunuz, onu seviyorum, onu istiyorum'' diyen. diyen ve bunu derken size teselli vermeye çalışan arkadaşlarınıza ufak bir gazla bağıran? sendin değil mi?
hayatın gri oldu. gıpgri, en gri, en ama en koyu gri. siyah demeye için el vermiyor. ama beyaz da diyemiyorsun. gökkuşağı; zaten imkansız... korkuyorsun. ''ya siyah olursa'' diyorsun. duruluyorsun tekrar. eriniyorsun sigarayı bırakmaya da ama. belki gri olan o'dur. belki ayakkabının gerçek rengi de gridir? berkcan gri olamaz mı? ölüm gri değil ama. ölüm siyah, ölüm çok koyu. haklısın, ama ben de söylüyorum ''hayat devam ediyor''. sana da ''oğlum sana kız mı yok lan'' diyorum. sana ise ''ya canım ağlama, belli ki değmezmiş'' diyorum. bak, bu sefer karşı çıkamıyorsun değil mi? çünkü sendin o ayakkabıyı alan. o gri ayakkabıyı... elinde gri sigaranla beraber. ''yeter artık'' de. ''kendine gel'' de. silkin. -dışarıdan bakıyorum da- silkinmek istiyorsun. silkelenip kendine gelmeyi...
delir hatta. delirerek kendine gel. ama sahte olma, oyuncak olma. kendini sev. gökkuşağının tamamı olmayı istiyorsun; olma. bırak kırmızısı eksik kalsın mesela. bırak sarısı olmasın ya da. en azından gri değilsin.