her silginin tozunu değil özellikle faber castel, arı mayalı kokulu silgilerin iplik gibi uzayan tozlarını biriktiren nesildir. bir de adi silgi dediğimiz yeşil silgiler vardı ki, onlar sildikçe artıkları uzamaz, defterlerimizi yırtardı bunlar.
bir de benim gibi elleri terliyenler vardı ki onların silgileri daima ıslak olduğundan, silgileri adi ya da kaliteli olursa olsun defterleri yırtılırdı. *
silgi tozları yüzünden sıra arkadaşıyla kavga eden,biriktirdiği silgi tozlarını bir kağıdın içinde saklayıp eve gidince buzdolabına koyan ve onun donup silgi olacağına inanan nesildir. gülmeyin, bir arkadaş.
okulda kurduğum belki de ilk ortaklığa sebebiyet veren silgi tozu birikimine hasta nesildir. silgi tozlarını önce kaynatıp sonra buzluğa atınca yeniden silgi olacağına inanan nesildi aynı zamanda.
o silgileri boş sayfaya sürerdim tozu oluşsun diye ama bir taraftan korkardım annem 'nasıl silgini bu kadar çabuk bitirebiliyorsun?' der diye. illa yazıp onu silmiyorduk yani, süper günlerdi, muhteşem bir nesildi. (bkz: eski günler)
Öğrencilerimin silgisiz kalmasına neden olan garip bir koleksiyonculuktur. Zaten öğretmenin yakalamasıyla koleksiyon çöpe gidecek biliyorsun neden yapıyorsun. Silgimi almış diye birbirini şikayet edenleri başta anlamamıştım, ne bilim bizim zamanımızda böyle şeyler yoktu, biz silgimizi boynumuzda taşırdık hiç etmezdik.
aynı nesil, sildikten sonra oluşan kalın parçacıklardan birini yine silgi ile inceltip, uzatıp, hız alamayıp 15-10 uzun parçacık yapıp, bunları da birbirine eklemiştir.