bir fransızca dersi öğretmeninin narası olabilir kimi zaman.
bizimki öyle yapardı allahın nursuzu. bi bildiği bağırmak çağırmaktı .soru sorsan burnundan getirir, sormasan aşağılar. ne zaman bu kelimeyi duysam buket hoca gelir aklıma tüm sevimsizliğiyle. *
Esasında videosuyla ve tınılarıyla, ilişkilerimize dair birçok şey söylemiş olan prodüksiyondur kendileri. Bir kadının bir erkeğin elini kolunu bağlaması ve onu dere-tepe sürüklemesi sırasında, bunun, kimi zaman karşılıklı olarak istenen durum olmasına rağmen, kimi zaman bir tarafın yorulduğu da bizlere gösterilir. Esasında bu video, iki insanın bir olabilmek için, tıpkı belli bir enerji harcanarak ''bir'' olması sağlanan, ''madde'' olması sağlanan dağınık enerjide olduğu gibi, belli bir efor sarf edilmesi gerektiğini, bir şeylerden vazgeçilmesi gerektiğini, gösterir niteliktedir.
Müzik içinse tek kelimelik bir yorum yeterlidir: Tiesto.
tiesto remixinin başka alemlerden geldiğine inandığım delerium şarkısı. trance top 1000 de 2. sırada yer alması haksızlıktır. tiesto versiyonu her anlamda mükemmel olup kesinlikle tüm zamanların gelmiş geçmiş iyi remixidir.
not: trance top list armada tarafında yapılınca gaia - tuvan şarkısının 1. sırada yer alması kaçınılmazdır. ancak haksızlık yapmayınız efendim.
martin scorsese amcamızın yıllardır çekmeye çalıştığı yeni film projesi.
10 yılı aşkındır çekileceği söylentileri dolaşsa da martin scorsese amcamız bir türlü istediği şekilde çekememiş ve oyuncu kadrosunu tamamlayamamıştır.
hani ukte derler ya okuduğum bir iki yerde bu film scorsese amcamızın uktesiymiş.
çekilmesini merakla bekliyoruz.
sonradan kadroda genel bir değişiklik oldu. isimlerle anlaşamamış yapımcılar.
yukarıdaki 3 ismin yerine liam neeson, andrew garfield, adam driver geldi.
film father olarak geçen 3 oyuncunun misyonerlik çatısı altında anlatılan dram ve tarihi bir film olacak.
2016'da vizyona girmesi bekleniyor.
film 1971 yılında(yanlış hatırlamıyorsam) sinemaya taşınmış japon bir film olarak da anılıyor.
hatta martin scorsese amcamız silence'ı Shusaku Endo'nun kitabından uyarlayacak.
portekizli iki genç cizvit rahibi, onları yetiştiren ferreira'nın japonyada misyonerlik yaparken din değiştirdiği ve budist olduğu haberini alırlar ve buna inanmadıkları için japonya'ya akıl hocaları ferreira'yı bulmak için yola çıkarlar. onları japonyada pek de iyi şeyler beklememektedir.
iki genç rahibin inançlarının sınırlarının zorlandığı güzel bir film. puanım 10 üzerinden 7.5
"isa tüm insanlar için kendini feda ettiyse yer yüzünde neden bu kadar acı, dehşet derecede vahşet ve göz yaşı var peder ?"
Ünlü yönetmen Martin scorsese'nin son filmi. 20 Küsür yıldır çekmek istiyordu bu filmi bir takım sıkıntılar yüzünden yıllardır çekemedi. Film ilk oluşturulduğunda kadro da daniel day lewis, benicio del toro ve gael garcia bernal gibi mükemmel oyuncular düşünüyordu keşke bu isimlerle çekilmiş olsaydı. Andrew garfield çok iyi oynamış ama, adam driver ı izlemek sıkıcı çok. Din üçlemesini çok iyi bir şekilde tamamlamış oldu scorsese böylece. Kimilerine sıkıcı gelebilir film ama ben sıkılmadım, su gibi aktı benim için. Scorsese kurguları hızlı olur, mizah en iyisinden olur, bu filmde bunlar yok. kundun ve the last temptation gibi yavaş bir film.
''peder öldüğümüz zaman cennete gideceğimizi söyledi
öyleyse ölmek güzel bir şey değil mi ? cennet buradan iyi açlık yok hastalık yok,vergi yok, çok çalışma yok.''
Film peder Rodrigues’den çok şerefsiz kichijiro'nun ihanet kaplı hayatı gibiydi. Bir insan hiç mi uslanmaz, hiçmi akıllanmaz,hiçmi ‘yaw ben ne ayağım’ demez? Adam tam bir arsız köpek. Ayrıca peder çok yakışıklıydı. Baba,oğul ve kutsal ruh adına bin kere maşallah.
17 yüzyıl japonya'sında misyonerlik faaliyetleri yürüten portekizli rahipleri konu alan, 2016 yapımı martin scorsese filmi.
aslında tek izleme nedenim scorsese filmi olmasıydı ancak ortalamanın çok üstünde bir hayal kırıklığı yaşattığını söyleyebilirim. net tanım ise 2 saat 40 dakikalık hayal kırıklığı.
sinematografi dalında oscar adayı olmuş, yılın diğer adaylarını hatırlamadığım için yorum yapamayacağım ancak zaten sinematografiyi de çıkarırsak, 3. sınıf bir yönetmen bunu belgesel olarak çekse pek de farkı olmazmış.
Bird box ile nerdeyse aynı konuyu işleyen film ama bu filmde bird boxun aksine sessiz olmanız gerekiyor. iki filmi kıyaslayıncak olursak bird box bu filmin yanına bile yaklaşamaz. Senaryo bird boxa göre çok daha iyi yazılmış yaratıkların orijinleri de iyi kötü bir mantık çizgisine oturtulmuş. Tek mantıksız nokta yaratıkların nasıl bu kadar hızlı ürediği. Bir de kulakları çok iyi duymuyor sanırım bizim yarasalar çok daha iyi bu konuda anca biri ya öksürüp tıksıracak da yaratık efendiler bulup yiyecek.
