Darüssaade ağası Yusuf Ağa'nın Abaza cinsinden kölesidir. Onun tarafından saraya verilerek yetişmiştir.üçüncü Ahmet zamanında silâhdar olmuş ve 1705 Ocakta vezirlikle saraydan çıkarak Haleb valisi tâyin edilmiştir.
Daha sonra Ağrıboz muhafızlığında ve Kıbrıs valiliğinde ve kubbe vezirliğinde bulunmuş olan Süleyman Paşa 1709 Eylül'de tevkii yani nişancı olmuş ve bu sırada sadaret değişimi dolayısıyla yeni sadrâzamın gelmesine kadar vazifesine ilâveten rikâb-ı hümâyun kaymakamlığında bulunmuştur.
Yusuf Paşa'nın azlinden sonra, saraydan yetişerek pâdişâhın ahlâk ve meşrebine vukufu dolayısiyle silâhdar Damat Ali Paşa'nın tavsiyesiyle sadrâzam oldu (12 Kasım 1712).
Bu sırada isveç kralının memleketine dönmesi işi halledilecekti. Kralın hareketi için istediği şeyler verildiği halde on ikinci Şarl bahaneler göstererek gitmiyordu. Bunun bu haline kızan sadrâzam, meseleyi şeyhülislâmla görüştü; şayet kral gitmemekte inad ederse huduttan içeriye memleket dahiline alınmasına karar verilip bu hususta Kırım Hanı Devlet Giray ile Bender seraskerine emir verdi.
gitmemekte ısrar eden isveç kralı huduttan zorla alınarak Edirne civarında Dimetoka'ya nakledildi ise de, devletin misafiri hakkında yapılan bu lâyıksız muamele dedikoduya neden olduğundan hem sadrâzam ve hem de Kırım Hanı ve şeyhülislâm azledildiler. Süleyman Paşa'nın yerine Damat Ali Paşa'nın tavsiyesiyle ibrahim Hoca diye meşhur olan ibrahim Paşa vezir-i âzam oldu (4 Nisan 1713).
Süleyman Paşa azlini müteakip kaptan Paşa oldu, sadareti zamanındaki haslarından ve zulmen elde ettiği iddia edilen paralardan dolayı kendisinden sefer iaşesi * olarak seksen kese akçe istendi. Süleyman Paşa, bu istenilen parayı tamamen hazineye veremediği için kaptan Paşa olmasından sekiz ay sonra azlolunarak istanköy adasına sürüldü (Kasım 1713).
Süleyman Paşa adaya gitmesini müteakip derhal Girit valiliğine tâyin edilmiş ve oradan da 4 Ekim 1714 senesinde Rodos adasına naklolunmuş ise de, adaya gelir gelmez orada ikamete memur edilerek 1715 Ekimde katline ferman gönderilerek kesilen başı rikâb-ı hümâyuna yollanmıştır. O zamanlar hayatta olan Fındıklılı Mehmed Halife, katlinin sebebi bilinmediğini yazıyor. Sadareti beş ay kadar olup istanbul'da Divanyolu'nda bir muallimhanesi ile bir de hanı vardır. Bunun katlinde de Damat Ali Paşa'nın parmağı vardı. *