insana kendi ile önemli karar noktalarında, o kararlara etkisi olabileceğini gösteren şarkı. en azından kendi adıma bu aralar böyle hissediyorum. ne bileyim yüreklendirici gaz verici birşeylere ihtiyacım var galiba. kendini resetlemek gerektiğini söylüyor şebnem . **
yok böyle bir şey... ne hayatı sıfırlamak var ne de her şeyi unutup yeniden sevmek... korkularımız var en başta, her yeni sevgide aklımıza gelen korkularımız var... "acaba bu da gider mi?" korkularımız var...
ne hayata ne de sevgiye sil baştan başlayabiliriz... geçmişte yaşanmış olan sevgilerimiz daha sonrasında bize tecrübe olarak döneceği için silmek en büyük aptallık olur... ama çekilen acılar ve o acıyı çekmemize neden olanlar silinseydi keşke!...
konser görüntülerinden hazırlanan klibiyle şu sıralar ekranlarda sıkça gördüğüm ve dinlediğim şarkı. şebnem ferah orkestrasıyla birlikte adeta yeniden doğuyor.
bu sıralar anlam veremediğim bir şekilde ve yoğunlukta her yerde karşıma çıkan ve çok sıklaştığı bir günde(ki o gün sadece 2 gün öncesiydi) beni korkutan şarkı.
insanı ağlatırken aynı zamanda insana nasıl moral verebildiğini anlamadığım şarkı. tüyler dikilir, gözlerden yaşlar damlar, gelecek düşünülür, radikal kararlar alınır.
türkçe hali olmadığı için gidip ingilizce altyazılı orijinal dvd'sini aldığım eternal sunshine of the spotless mind'ı nihayet, sadece vcd olarak da olsa piyasaya sürmeyi akıl edebilenlerin filme taktıkları türkçe isim.
kişinin kendini yenileyip, kendisine zarar veren özelliklerini, düşüncelerini, tavırlarını değiştirme çabasıdır. sil baştan sevmek gerekmez bazen. sevdiği her insan tarafından bir şekilde sükut'u hayale uğratılmış insanın yüreği nasırlaşır. her daim sevdiklerinden ayar almanın neticesinde sil baştan başlar hayata. bu kez sevmemeyi ilke edinerek. istisnasız hiç kimseyi ve hiçbir şeyi.
--spoiler--
istersen hiç başlamasın;
bu hikaye eksik kalsın..
onca yaraların ardından,
yeni bir aşk yaratamazsın...
yeni bir aşk yaratamazsın..."
o kadar çok kırıldım ki... sana belki, belki kendime.. ve o kadar büyüttüm ki seni içimde; eğer olmazsak biz; birbirimize sarılamazsak, hayatı paylaşamazsak ve üzülürsek, her şey daha kötü olacak... olmayız biz.. olamayız. belki de hiç olmamışız...
örselenmis bir cocukluk..
işte benim bütün hikayem....
kaç sevda geçse de yüreğimden;
bu yıkıntıları onaramazsın...
beslenme çantasindakileri sokak kopeklerine verip aç kalan bir çocuk var yüreğimde.. maskelerim ben değil; ben maskelerim değilim.. anlatsam, anlar mısın; yüzünü güldürebilir misin o çocuğun bilmem.. bilemem... bilemeyiz, belki de hiç...
istersen hiç başlamasın;
gec kalmisiz birbirimize...
yanlış kapılarla geçmiş bunca yıl;
dönemeyiz artık ilk gençliğimize;
istersen hiç başlamasın;
istersen hiç başlamasın....
soz verelim kendimize......
yüzümdeki çizgilerle eş yüreğimdekiler.... ellerim gitti; yüzüm gitti.. maskeler ardında yaşarken; bomboşken herşey, bulduğum bir deger... sen... bu sevgiyi tüketmekten korkuyorum, seni kaybetmekten.. şimdi zaten yoksun, ama içimdesin.. ama hayatıma girer ve sonra gidersen... işte o zaman... bu riske girecek kadar cesur değilim ben artık.. dertsiz tasasız koşup, hayatı yakalayabildiğim yerinden yakalayıp kuyruğunda asılı gidemem.. düşerim. ne olur; sen de... bunu yapmayalım kendimize, birbirimize.. olmamışız farzedelim.. olmamişiz..
--spoiler--
hiç olmamışız gibi....................................................................
hayatta yenilen kazıkların, terkedilmelerin, aldatılmaların, yalanların, sahtekarlıkların, hüzünlerin üzerine artık hiç kimseye aşkta güvenemeyen gönlünüze yapılan bir kalp masajı.
şebnem ferah'ın ağlatan şarkısı.
hayatta "keşke"lere çok yer varsa hele..
hele ki kaybettiğinize, hem de kendi ellerinizle kaybettiğinize yanıyorsanız...