bu bir yakın akraba ve eş dost öğüdüdür, dayı, emmi, teyze, hala nasihatidir. yüz yıllardır vardır ve bundan sonra da olmaya devam edecektir.
ailenin çılgın genci, tiyatro, sinema, müzik, resim vs gibi sanat alanlarında, veya kendi işini kurmak, dükkan açmak vs gibi (gereksiz, saçma, tuhaf!) idealleri peşinde koşarken bir gün bu emmilerden, teyzelerden biri çıkagelir, aile ortamı saadetinde bir kuple hasbihal edilip, bir iki çay kahve içildikten sonra, çotank diye bu öğüdü verir, tüm aile bireylerinin önünde irezil eder adamı.
bu tip; görmüş geçirmiş ve hayatın sırrına erişmiş guru hısımlar, sizin değer verdiğiniz hiçbir şeye değer vermezler. sizin için çok önemli olan şeyler, onların sikinde değildir, onlar için bir anlam ifade etmez. onlar kendi bildiklerini okurlar, onlar ki toprakta karınca, havada kuş kadar çokturlar, ince, uzun, kısa, şişman ve zayıftırlar. çıldırtan ve delirten onlardır, hayatımızda yalnız onların öğütleri vardır.
onlar ki, babadan oğula nesilller herhalde amına koyayım, dünyanın her yerinde aynıdırlar, ve aynı dırdırlar...
-.. hehe iyi bakalım. ee sen ne yapıyon milli?
+valla ne yapayım ismail emmi, okul bitti, bakıyoruz işte
-neye bakıyon?
+(ananın amına denir mi? denmez, koca adam)bakıyoz işte bir şeyler ismail emmi
-bag olum bag, bu gitar mitar.. bunları bırak oglum, gir adam gibi mayışlı sikortalı bir işe çalış
+iyi de ismail emmi gitarla ne alakası var, o bir hobi sonuçta, ben okulu boşuna okumadım ki, bakacaz işte bi şeyler
-hobi mobi.. bırak bunları oglum, gir adam gibi mayışlı sikortalı bir işe çalış, anana babana bir faydan olsung
+ismail emmi, şimdi bak..
sikimi anlatırsın. adam bozuk plak gibi başa sarıp duruyor, sen adama sanat, okul, ideal falan diyorsun. oldu amk, godot'yu bekliyorum ismail emmi falan de bari. adam nerdeee, sen nerdesin hocu?
asla ve kat'a bu güzel insanları hor görmüyorum, aşağılamıyorum, onlara tepeden bakmıyorum. zinhar öyle bir düşüncem yok. sadece bu tip insanların maalesef eskiden kurtulamadıklarını, hep eski kafayla düşündüklerini söylemeye çalışıyorum.
adam bir köy ilkokulunu zar zor bitirmiş, çocuk denecek yaşta büyük ve küçükbaş hayvanların peşinde çobanlık etmiş. şehre gelince de ne iş bulduysa yapmış. onun tek gerçeği, bir şekilde karnının doyması ve sigortasının yatması.
senin kendi aydın dünyanda; gerçek emekçi, hakkı yenen, kapitalizmin dişlileri arasında ezilen vs. dediğin adam bu lan işte.
ama adamın dünyadan haberi yok. karnı doysun, sikortası yatsın yeter. maalesef eğitimsiz, maalesef bihaber. yapacak bir şey yok, hiçbir şekilde anlatamazsın. anlayışla ve sabırla dinleyip 'peki ismail emmi' diyeceksin.
-ne yaptıng lan milli, nasıl gidiyor işler?
+çok şükür ismail emmi
-yeğenim beri bak, şu saçını sakalını bi kes, gavur çocuğu gibi gezme ortalıkta
+olur ismail emmi
-ne yaptıng o tiyatora işlerini?
+valla konservatuvar sınavlarına girmeyi düşünüyorum ismail emmi, bakalım, kısmet
-lan olum bırak gonserveyi falan, adam gibi sikortalı mayışlı bir işe gir çalış
+peki ismail emmi... (götüne koyyim ismail emmi)
edit: yahu çok özür dilerim ama anlamıyorum yani, ben gerçekten 'sigortanın sigorta şeklinde yazıldığını biliyorum, vallaha billaha biliyorum. mesela 'vallahi billahi' demem gerektiğini de biliyorum.. ama olayı ismail emmi'nin ağzından aktarayım diye öyle şey etmiştim ama ciddi ciddi 'birader sikorta yazmışsın sigorta olacak o' diyenler oldu, şaka mı yapıyonuz abiler ya? (şaka mı yapıyorsunuz?)
konservatuvara hazırlanan biri olarak türevlerini duymaktan kulaklarımın bıktığı öğüt. paraysa para da kazanıyoruz ama adam mesaili sigortalı bir iş görmedi mi kanmıyor.
aahh ahh. ehehe. ulen ben üniyi bitirince bunların aynısını duyacam.
demiyorum, üniyi okurken duyuyorum amık. ne lan bu hayatumdan bezecem. ehehe.
tanıma gelelim.
ismail emmi olur, hatice teyze olur, hüseyin emice olur. kişi değişir laf değişmez. hele bizim buraların(kastamonu) şivesiyle iyice insanı dellendiren bir hâl alır. oku böyük adam ollar bitmedi şimdiye kadar. sigortalı işler de bitmedi. yahu en yakınlarımı bile sigortalı işten aşağısı kesmiyor be. ulen aç kalacaksam ben aç kalacam, nefesim kokacaksa benim nefesim kokacak. ya abicim tamam öğüt verirsin, zaman zaman faydalandığım oluyor. tamamen kulaklarımı tıkamadım yani. ancak böyle gelmiş böyle gider deyip insan kendini neden sorgulamaz ya? 'bu çocuk ne hissediyo' diye neden düşünmez ya? e napalım, bu çileyi çekecez.
hatta anne baba diyeliden beri başladı bu emmiler teyzeler. ilk kelimeler ağızdan çıkasıya 'anneyi mi daha çok seviyon babayı mı' sorusuyla karşılaştık. karşılaştım demiyorum, çoğumuz karşılaştık. mesela iki tane arabanız varsa(biri tez zamanda satılacaktır) "büyüyünce hangi arabayı sen alcan" sorusu gibi saçma soru var mı ya? kim öle kim kala dur hele. eh hadi neyse, sabah ettik neredeyse zaten. ehehe.