genç yaşta bir işe girip bir umutla çalışmaya başlayıp bir sabah uyandığında çok sevdiğin bir şeyin elinden alındığını öğrenince zorunda kalınan durumsaldır.
aynı gece kulüplerinde tek repertuarı olan bir şarkı yazarının mekandaki tüm içkileri içip sanatçıya beleş sanıyordum demesi gibi. mekan sahibi yaka paça atınca da istanbula müzikten anlayanların yerine gidiyorum diye üniversiteye giden yazarın durumu gibi.
zaten anlamsızlık ve saçmalık olan ve hayat denilen tatsız, tuhaf sürece bir de umut denilen sevimsiz işkenceyi katarak daha da yorup tüketecek durum.
iyi hissetmek için hayallerimizi, umutlarımızı, beklentilerimizi öldürüp unutmalıyız. başka çaremiz yok. çünkü dünya bunlara yer olmayacak kadar aptal bir gezegen...