sigortacılık ile uğraşan şirketlerdir. "gelin bize ayda şu kadar para ödeyin, başınıza bir şey gelirse biz size yardımcı oluruz" derler ama bir türlü yardımcı olmazlar.
yaşanan her türlü afet ve sağlık sorunlarında kapsam daraltmak ve mağduru daha da mağdur hale getirmek konusunda uzman olan sigorta şirketleri, izlanda' daki yanardağ patlamasının ardından ortaya çıkan zararları ödememek konusunda itiraz edilemez bir mazeret ürettiler. "volkanik külleri tanrı gönderdi, zararları neden biz karşılayalım..?
Bir sigorta şirketinden emekli olan adam kendine lisenin yanında küçük bir ev alır. Emekliliğinin ilk bir kaç haftasını huzur içinde geçirir ama sonra ders yılı baslar. Okulların açıldığı ilk gün, dersten çıkan öğrenciler yollarının üzerindeki her çöp bidonunu bağırıp çağırarak tekmelerler. Bu çekilmez gürültü günler sürer ve yaşlı adam bir önlem almaya karar verir.
Ertesi gün çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken, kapısının önüne çıkar ve çocukları durdurur;
- Çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz. Bu neşenizi sürdürmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yaşındayken aynı şekilde gürültüler çıkarmaktan hoşlanırdım, bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve gürültü yaparsanız size her gün 1 dolar vereceğim" der.
Bu teklif çocukların çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler. Birkaç gün sonra yaşlı adam yine çocukların önüne çıkar ve onlara;
- Çocuklar, enflasyon beni de etkilemeye başladı; bundan böyle size sadece 50 sent verebilirim.
Çocuklar pek hoşlanmazlar; ama yine devam ederler gürültüye. Aradan birkaç gün daha geçer ve yaşlı adam yine karşılar onları;
- Bakın, henüz maaşımı alamadım, bu yüzden size günde ancak 25 sent verebilirim, tamam mı?"
- Mümkün değil amcacım. der içlerinden biri, Günde 25 sent için bu işi yapacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz işi bırakıyoruz.
insanların korkuları üzerinden para kazanmaktır amacı. adam hayattaki riskleri oturmuş, hesaplamış. sonuçta görmüş ki, bu işten zarar etmek imkansız, aynı piyango ya da kumar işi gibi. amaç, sana 'ya başıma şu bu gelirse' diye paraları ödetmek. gelmezse ne ala. gelirse de öderiz zararını. ha, onda da kırk dereden su mu getiririz, küçük yazıları okumayı sevmeme huyunu aleyhinde mi kullanırız, orası bize kalmış.
yıllar yılı trafik sigortası ödedim araba için. hiç kaza yapmadım, yani sigorta şirketine türk parasıyla kırık kuruş zararım olmadı. buna rağmen sigorta taksitim her yıl düzenli olarak arttı. beş senede bir yaşım ilerlediği için az bir şey indirim verdiler. o kadar sevindim ki, onu da çerçeveletip duvara astım. on yıl taksit öde, olur da bir kaza yaparsan yandın dostum, anında riskli sürücü sınıfına alınırsın, katlanır taksitin. ama kırk yıl kaza yapma, bir kişi de demez ki aga bu nedir.
