sigara yaktıran şiirler

entry28 galeri1
    1.
  1. insanı kederlendiren hüzündüren bir duygu buhranına sürükleyen şiirlerdir...örnekse;
    şimdi sen kalkıp gidiyorsun.git
    gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar.gitsinler
    oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin...*
    0 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. 4.
  5. 5.
  6. (pardon sizi rahatsız etmek istememiştim)

    her şeyi birbirine karıştırdım.
    beynim sulandı,
    aklım alındı,
    kalbim söküldü,
    inançtan kesildim,
    canım çıktı,
    gözümü toprak bürüdü,
    dilimi eşek arısı soktu,
    sağ kolumu yitirdim,
    kaşlarımı uzatıp gözlerimi örttüm,
    ferimi söndürdüm,
    sedefimi sonsuza dek kaybettim.

    neyse ki çöplerimi bir araya toplamayı becerdim.
    kimini geniş ve derin çukurlar açarak gömdüm. bir kısmımı ancak böyle yok edebildim. çukurlarımın üstünü sızdırmayı engelleyen yalıtım malzemesiyle kapladım.
    bir kısmım da, içten içe yanarak yok oldu, oluyor.
    benim işe yaramazlarımdan organik bir şey çıkmayacağından geri dönüşümü külliyen reddettim.

    neredeyse kurtulmak üzereyim,
    pis kokularım azaldı,
    buraya çöp dökmek yasak!

    bu yüzden aradığınız kişiye ulaşılamıyor: gezegendeki son gemiye binip gitti.
    0 ...
  7. 6.
  8. BiR ADIN KALMALI

    Bir adın kalmalı geriye
    Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
    Aynaların ardında sır
    Yalnızlığın peşinde kuvvet
    Evet nihayet bir adın kalmalı geriye
    Birde o kahreden gurbet
    Sen say ki ben hiç ağlamadım
    Hiç ateşe tutmadım yüreğimi
    Geceleri koynuma almadım ihaneti
    Hele nihavend hele buse hiç geçmedi aklımdan
    Ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın
    içimin nehirlerinden
    Evet yangın
    Evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
    Evet kaybetmenin o zehirli buğusu
    Evet isyan
    evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
    Sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
    Bu sevda biraz nadan
    Biraz da hıçkırık tadı
    Pencere önü menekşelerinde her akşam
    Dağlar sonra oynadı yerinden
    Ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
    Sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam
    Ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı
    Yani ben seni sevdiğim zaman
    Ayrılık kurşun kadar ağır gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
    Yine de
    Bir adın kalmalı geriye
    Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
    Aynaların ardında sır
    Yalnızlığın peşinde kuvvet
    Evet nihayet, bir adın kalmalı geriye
    bir de o kahreden gurbet
    beni affet
    kaybetmek için erken
    sevmek için çok geç
    0 ...
  9. 7.
  10. 8.
  11. 9.
  12. BiR GÜN ANLARSIN !!

    Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.
    Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,
    Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
    Ne çarşaf halden anlar ne yastık.
    Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.
    Onun unutamadığın hayali,
    Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.
    Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.
    Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

    Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.
    Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.
    Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,
    Vurursun başını soğuk taş duvarlara.
    Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın.
    Duyarsın,
    Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.
    Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

    Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.
    Niçin yaratıldığını.
    Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini.
    Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.
    Boşuna geçip giden günlerine yanarsın.
    Dolar gözlerin, için burkulur.
    Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

    Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.
    Sevilen gözlerin erişilmezliğini.
    O hiç beklenmeyen saat geldi mi?
    Düşer saçların önüne, ama bembeyaz.
    Uzanır, gökyüzüne ellerin.
    Ama çaresiz,
    Ama yorgun,
    Ama bitkin.
    Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın.
    Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı.
    Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

    Bir gün anlarsın hayal kurmayı;
    Beklemeyi, ümit etmeyi.
    Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
    Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.
    Lanet edersin yaşadığına...
    Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.
    O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.
    Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın...

    ümit yaşar oğuzcan
    1 ...
  13. 10.
  14. 11.
  15. sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
    şehre inerim bir sinema yağmura çalar
    otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
    dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

    -senegalliler dahil değil

    sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
    çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
    o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
    hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

    -yoksa seni rahatsız mı ettim?

    sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
    ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
    elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
    elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

    -freud diye bir şey yoktur.

    sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
    belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
    bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
    yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

    -haydi iç de çay koyayım.

    ah muhsin ünlü
    0 ...
  16. 12.
  17. 13.
  18. --Duman avcularu--
    duman avcılarıyız biz
    duman duman duman
    sigara içirtmeyiz
    hiç bir zaman

    --Duman avcuları--

    *çıkırt* *hüfff*

    çok efkarlandım lan.
    1 ...
  19. 14.
  20. Özlediğin, gidip göremediğindir;
    ama, gidip görmek istediğin

    Özlem, gidip görememendir; ama
    gidip görmek istemen

    Özlediğin, gidip görmek istediğin-
    ama gidip göremediğin

    Özlem, gidip görmek istemen-
    ama, gidememen, görememen;
    gene de, istemen
    1 ...
  21. 15.
  22. envai çeşit ikinci yeni akımından şiirlerdir.
    0 ...
  23. 16.
  24. 17.
  25. --spoiler--
    sen gittikten sonra ben,
    hiç sorma...
    el attığım her işi çok geçmedi batırdım.
    çünkü seni unutmanın tek yoluydu.
    bütün kazancımı şaraba yatırdım..
    --spoiler--
    0 ...
  26. 18.
  27. yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
    yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
    sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
    sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

    i̇nsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
    denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
    yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
    kopmaz kökler salmaktır oraya

    kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
    kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
    ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
    bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

    i̇nsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
    hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
    i̇nsan balıklama dalmalı içine hayatın
    bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

    uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
    bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
    değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
    fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

    ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
    çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
    kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
    dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

    yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
    yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
    çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
    ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.

    ATAOL BEHRAMOĞLU
    1 ...
  28. 19.
  29. Beklenen
    Ne hasta bekler sabahı
    Ne taze ölüyü mezar
    Ne de şeytan bir günahı
    Seni beklediğim kadar

    Geçti istemem gelmeni
    Yokluğunda buldum seni
    Bırak vehmimde gölgeni
    Gelme artık neye yarar.

    Necip Fazıl Kısakürek *
    4 ...
  30. 20.
  31. O'nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O'nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O'nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...
    sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O'ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,
    ve O, her durduğunuz yerde duruyor,
    her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp,
    hüzünlendikçe ağlıyorsa...
    dünyanın en güzel yeri O'nun yaşadığı yer, en güzel kokusu
    bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
    hayat O'nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü,
    O'nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...
    her şiirde anlatılan O'ysa... her filmin kahramanı O...
    her roman O'ndan söz ediyor, her çiçek O'nu açıyorsa...
    bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez
    özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,
    iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...
    iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
    eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O'nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın
    O olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O'na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...
    kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
    özlemi, sol gögsünüzún altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
    hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...
    O'nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme,
    vuslat sehere denkse...
    gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;
    bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O'nun yüzü suyu hürmetine...
    uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...
    dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı,
    bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
    Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız,
    sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...
    ...o halde bugün sizin gününüz!..
    "Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.

    Can Dündar
    1 ...
  32. 21.
  33. Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
    Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme
    Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
    Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme
    Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
    Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme
    Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
    Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme

    Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
    Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme
    Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
    Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme
    Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
    Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme
    Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
    Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme
    Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
    Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme
    Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
    O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme…
    Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
    Huzurumu bozuyorsun sen mahvediyorsun etme
    Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
    Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme
    isyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
    Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme!!
    1 ...
  34. 22.
  35. sen de deniz misin be marmara
    otur hesapla bak, üç kere daha denizim senden
    ama bana deniz diyen yok o başka dava
    sarıyer'in oralarda mavi bir nokta yok mesela
    tüh ki atlaslara falan da gecmez adim
    sen de deniz misin be marmara
    senin istanbulun okula gider mi
    çocuk felci nedir bilir misin
    adalarindan herhangi birinin bile kara midir bahti
    sen de deniz misin be marmara
    hic kizip kopurme ama
    hic deniz gormesek yutardik belki marmara
    yani iki bogaza bakiyorsun diye
    deniz diyorlarsa sana
    canina okurum ben boyle isin
    ben evde alti bogaza bakiyorum
    hemde ay ortasi biten bir maasla..
    0 ...
  36. 23.
  37. hayatında varsa stres
    hadi durma çek bir nefes
    sonra da bir yudum efes
    iyi gider sigara oynarken pes

    yeni başlayanlar için heves
    hemen bırılmaz, azar azar kes
    dumanlı hava sahasına yes
    git sigara al başlar birazdan eses *
    0 ...
  38. 24.
  39. 25.
  40. Merhaba anne, yine ben geldim
    Merak etme okuldan çıktım da geldim.
    Anneler de babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama,
    Ali;okula gitmezsem annem çok kızar merak eder; demişti de onun için söylüyorum.
    Geçen hafta öğretmen sağ elimde sarımsak,
    sol elimde soğan dedirte dedirte
    Öğretti sağımı solumu.
    Ben biliyorum artık anne, sağım neresi solum neresi,
    Ağrıyan yanımın neresi olduğunu şimdi iyi biliyorum anne;
    Hani geçen geldiğimde, şuram acıyor, şuram işte demiştim de,
    Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne,
    Bak şimdi söylüyorum.
    Şuram işte sol yanım çok acıyor anne,
    Hem de her gün acıyor anne, her gün…
    Dün sabah annesi Ayşe’nin saçlarını örmüştü.
    Elinden tutup okula getirdi.
    Yakası da danteldi. Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi;
    Bende ağladım… Ağladım işte utanmadım.
    Öğretmen ne oldu dedi. Düştüm dizim çok acıyor dedim.
    Yalan söyledim anne,
    Dizim acımıyordu ama, sol yanım çok acıyordu anne!
    Bu gün bende saçım örülsün istedim.
    Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
    Dantel yaka istedim, babam ben bilmem ki kızım dedi
    Bari okula sen götür dedim.
    Kızım iş dedi. Bende bana ne dedim ağladım.
    Kızım ekmek dedi babam.
    Sustum ama , okula giderken yine ağladım anne.
    Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne;
    Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi.
    Zeynep ;annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş; dedi.
    Babam hepsini birlikte yıkıyor,
    babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
    Of babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme.
    Üzülmesin diye söylemiyorum ama,
    Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor.
    E biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne.
    Hava kararıyor, ben gideyim anne,
    Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi?
    Duyarsa kızmaz ama, çok üzülür biliyorum.
    Kim bozuyor toprağını, çiçeklerini kim koparıyor!
    izin verme anne, ne olur toprağına el sürdürme!
    Eve gidince aklıma geliyor, bide bunun için ağlıyorum anne.
    Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım.
    Biliyor musun anne, her gelişimde aldığım topraklarını,
    Şu kavanozda biriktirdim,
    üzerine de resmini yapıştırıp baş ucuma koydum.
    Her sabah onu öpüyor, kokluyorum.
    Kimseye söyleme ama anne, bazen de konuşuyorum onunla.
    Ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
    Ha unutmadan! Öğretmen yarın
    anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi.
    Ben babama yazdıracağım,
    öğretmen anlarsa çok kızar ama, bana ne,
    Kızarsa kızsın. Ben seni hiç görmedim ki, neyi nasıl anlatacağım anne,
    Senin adın geçince, sol yanım acıyor anne, Hiçbir şey yutamıyorum.

    Bazen de dayanamayıp ağlıyorum. Kağıda da böyle yazamam ya anne.
    Ben gidiyorum anne, Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp,
    Mutlaka gel anne. Sen rüyama gelmeyince,
    sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne
    Sol yanım açıyor anne. işte tam şurası,
    Sol yanım; Çok acıyor anne.
    Seni çok özledim, çok anne.

    (bkz: Bedirhan GÖKÇE)
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük