sigara külü kadar yalnızlık

entry1 galeri0
    1.
  1. şairane bir yalnızlık türü.
    Sigara külünden ne beklenir ki ?
    Dumanına sardıkların uçup gider mi ?
    Zaman bir an durur ve geri döner mi ?
    Neyse.
    Aklınıza gelen şiiri de koyayım gece gece huzur alın azıcık.

    ve monna rosa

    peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
    sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.
    sırrımı söylüyorum vefakar balıklara:
    yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi,
    koyverip telli pullu saçlarını rüzgara,
    bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
    peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...

    bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü
    ve boğazımı sıktı parmaklar ince, uzun.
    günahkar toprağıma saçından bir tel düştü;
    sana ne olmuş rosa, bir derde tutulmuşsun.
    bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti:
    noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun,
    bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü...

    şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa;
    her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar.
    rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa,
    içine gül koyduğum tüfek ölmeye başlar.
    günahını sırtına yüklenen kaplumbağa
    gibi ölüm önünde özbenliğim yavaşlar.
    öyleyse bu şapkayı atıyorum ırmağa...

    bu erkekler kokuyu kediler gibi alır
    ve kediler de her gece sürünür yastıklara.
    denizleri bahtiyar eden günler kısalır;
    satılmayan çiçekler zehirli ve kapkara,
    unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır .
    bir geyiğin eriyen gözleri düşer kara
    ve erkekler kokuyu kediler gibi alır

    ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık
    ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi
    sana da mona roza, taşbebeği bıraktık
    ellerinde kılıçlı balıkların bir dişi
    senin hatıran kadar büyük, yeni, karanlık
    senin hatıran kadar allah ve şeytan işi
    ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık

    bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim
    ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura
    tüyüme horozdan çok itimat edeceğim
    itimat edeceğim şu belalı yağmura
    ruhumu bayrak yapıp ben teslim edeceğim
    asılmış bir adamın iki eli yağmura
    bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim

    bir tren ışığına, güneşe çekmek seni
    ve bir şehir yaratmak ruhundan gülce diye
    parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni
    katıvermek sessizce söylenen bir türküye
    ve sonra bir köşede öldürmek ölmeyeni
    ve son vermek bitmeyen, bu bitmeyen şarkıya
    bir tren ışığına, güneşe çekmek seni

    sana tavus kuşunun içine girdiğini
    son, en son söz olarak söylemek istiyorum

    içime girdiğini, tüyünü yolduğunu

    son, en son söz olarak söylemek istiyorum.

    içimde tavusların bir bir kaybolduğunu,

    banada bir çift ak kanat kaldığını

    son en son söz olarak söylemek istiyorum.

    peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
    sana doğru uzanan çaresiz ellerimi
    sırrımı söylüyorum vefakar balıklara
    yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi
    koyverip telli pullu saçlarını rüzgara
    bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
    peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük