"bunalım müzik", dinleyen kişiyi bunalıma sokan müzik anlamında kullanılmış olup, argoda anlatım bozukluğundan bahsedilemeyeceği için, iki ayrı kelime olarak algılayanların kapasitesini ortaya çıkarma özelliğine sahiptir.
bir de, jeometri* diye anüsden ders uyduranları en içten dileklerimle kutluyor, kendilerini türkçe'den geçiren hocaya geçirmek istiyorum.
sanki bunalımı zevkle hale getirecek şeydir. sırf bunun için bile bunalıma girerim, yani girerdim, denemek isterdim sözlük. bohem bir hava içinde, gri kırmızı siyah bir tema, loş ışıklar, arkada şöyle bunalıma uygun damar bikaç parça, kafam iyi, hayattan bezmişim, kırk tilki kırkıda felsefe üstünde dans ediyor bir anda varoluşumu bir yanda erdemi sorguluyorum yalnızlığımla mutluyum filan.
odam geniş amerikan mutfak, her taraf dağınık mümkünse dergiler gazeteler ve aforizmaların altı çizilmiş sahaf klasikleri. ha bide mektuplar sözlük, şöyle eski bikaç dosttan gelen filan. solmuş çiçekler. tek kişinin kullandığı 3 kişilik soluk kırmızı koltuk, mümkünse apartmanın en üst katı ve şehre kuşbakışı atan yüksek manzaralı bi daire. hava yağmurdan sonrası toprak kokusu. ama güneş açmamış, arafdasın. odanın her köşesinde kapağı olmayan ve son yudumları içilmemiş devrik bira şişeleri. izmarit var bide odaya dağılmış. bikaç küllük doldurmuşum. artık başa çıkmamış ve her yeri kullanıma açık küllük sahası ilan etmişim. her zamanki melankoli kıyafetim, eğer melankoli varsa ve evdeysem üşenmem kalkıp o kıyafetlerimi giyerim sözlük, babamdan aşırdığım 19 yıllık kazağı, hayatında en sevdiği şeylerdendi kaybolduğunu sanıyor, saçlarım en asi halinde, pondiflerimle battaniye altında kaybolmuşum. bir sigara, bir bira, bir sigara, bir bira, o kafa güzel bunalımlı hal, melodiler, hayaller, yitirilen umutlar, sonra yine sigara, özlediklerim, bira, çocukluğum, sigara, yaptığım yanlışlar, bira, fırsatlar, sigara, kutup ayılarının akıl almaz yalnızlığı, bira, albatroslar, sigara, ölüm, bira, soğuk, sigara, ölüm, bira, dünya, sigara, ölüm, bira, ölüm, ölüm, ölüm...
işte bu durumu yaşamayı o kadar istedim ki sözlük, biralarımı sigarayı ayarladım, etrafı dağıttım. pencere perdeleri kapattım ama hafif manzara görünsün diye açık biraktım. hava fazla soğuktu, battaniyeme çok muhtaç olduğumdan yerime kurulduktan sonra kıbırdayamaz oldum. yani tam o manzarayı ayarladım ama hareket etsem havası kaçcak. hafif hafif duruma sinir olduğumdan melamkoli de kaçmaya başladı. ama inat ettim bikere olcak bu iş. neyse bi şekilde oturuşumu ayarladım. sakinleştim. tekrar beni o melodilerin esir almasına izin verdim. alkolü hiç sevemedim sözlük ama bu sefer tadı güzel gelecekti şartladım kendimi.
çok cool bir of çektim ve biraya uzandım. lik yudumumu aldım. yutamıyorum. yok artık ama bu kadar mı olur sanki bir an alerji yaptı, onca hazırlık, onca beklenti. neyse sözlük, ya sabır dedim, bari sigaraya uzanayım dedim, uzanırken birayı döktüm. havayı bozmasın diye küfrümü içimden ettim.
sigarayı alırken çakmak almayı unutmuşum da, (ilk kez alıyoruz acemiliğime verdim ve kendime kızamadım sözlük, iyi şeylere ne kadar yatkınım diye sevindim filan) ocak için kullandığım uzun ocak yakacaklarından getirmiştim. birayı dökünce hafif heyecan oldu da biraz yani, o upuzun şeyi ağzıma götüreyim derken bir an hesap edemeyip gözüme soktum. en ufak darbede kendini imha eden sevgili 90lık nine gözlüğüm yine camını düşürdü. battaniyemin arasında kaybolan camı arayayım derken bütün o oturma düzenim bozuldu. inat etmiştim ama sözlük, zorluklar beni yıpratamazdı, camı bulup yerine takıp ocak yakacağımla ilk sigaramı yaktım. önce yarım saat doğru mu yaktım diye düşündüm ama, yoksa sigara konseptiyle o eski fotoğrafları yakıp ağlama konseptini mi karıştırmıştım? dumanlar sanki olacakların habercisi gibiydi...
tekrar havaya girdim gibi hisseder hissetmez, bütün depresifliğimle sigarayı saat 11 yününde tutarak hafif araladığım dudaklarımın arasına götürdüm, o buluşmayı daha derinden hissedebilmek için gözlerimi kapattım, sonra tekrar hafifçe aralayıp loş odayı süzüp, başımı umrumda değilsin dünya modunda hafifçe oynatıp gözlerimi kapadım ve derin bir nefesle sigarayı içime çektim. ama bu kadar sözlük. geri veremedim. baya derin çekmiştim ama valla ya, nedense verdiğimle aldığım arasında baya fark vardı ha bide sakince aldığım nefesi allah'ım nolur bu gece ölmeyeyim diye öksürüp aksırıp tırsarak verdim. böyle bütün soluk borum nasıl yandı ama yani anlatamam, nasıl içiyolarsa hadi içmeyi geçtim, nasıl zevkle içiyor geçip özendiriyorlarsa, melankoli uğruna ölüyodum sözlük. sonra su filan içeyim dedim, sonra küllük bulamadığımdan pencerede söndürdüğüm sigarayı çevreyi kirletmemek için sokağa atmadım, çikolatası yenmiş çikolata kabına sardım çöpe atıcaktım. bütün neşem kaçmıştı. bira midemi bulandırmış, sigara nefessiz bırakmıştı. gözlük camım yine düştü. yerlere bira dökülmüştü. tek yolunda giden müziklerdi. o özenle oluşturduğum odanın son haline baktım. bütün melankoliğim kaçmıştı sözlük. gidip sade yoğurtlu makarna yaptım. sebze kovasına koydum, tahta yemek kaşığını da aldım, yanına da 2.5 litre kolamı alıp salona benim eski vefakar koltuğuma indim. açtım 3 bölüm dizi izledim. en kısa yol bildiğin yoldur, benim mutluluğumda, melankolikliğimde, sinirim de, şaşkınlığım da, üzüntüm de o yoğurtlu makarnalı leğenimde saklıymış.