tehlikeli bir göreve alınan çocuktur. hele de çocuk sigara içmeyi aşırı kötü bir şey zannediyorsa...
bakkala sigarayı tarif etmek, doğru sigarayı almaktan emin olamamak, paranın üstünü tam alıp almadığını kontrol etmek, "lan bu sigarayı benim içtiğimi zannederseler" diye sigarayı cebe atmak, sigaranın pantolon cebine dikdörtgen bir şekil vermesi...
çocukken her şeyi gözümüzde ne kadar çok büyütürdük, okuldan kovulmayı dünya'nın en felaket şeyi sanırdık.
bu da onlardan biriydi.
bir keresinde de okul nöbetçisiyken müdür yardımcısı, beni tavuk döner aldırmaya göndermişti. ulan koskoca müdür yardımcısı nasıl tavuk döner yer diye düşünüp durmuştum.
evin küçük oğlu ya da kızıdır. Sabah pijamalarıyla gözünde çapak ekmek almaya giden çocukla aynı çocuktur. Biraz para artırıp üstüne cips alıp yolda bitirir, mahallede en heyecanlı oyunun ortasında balkondan seslenen annesini kıramaz ve koşar bakkala " bi tekel 2000 "
o çocuk sigara içmediği için markaları bilmez ve yol boyu tekrar eder "kısa kırmızı pall mall, kısa kırmızı pall mall, kısa kırmızı pall mall " ve para üstünden düşecek payını bekleyen zavallı insan oğludur.
benim. en kısa ve en samimi tanımım bu oldu bana göre ama benim abi. annem, akrabaların gelini, damadı vesaire, hep beni yollarlardı sigara almaya. annem, babam hep marlboro içerdi, onu telaffuz etmekte sıkıntım yoktu.yalnız bi keresinde gönderdi biri markete, monte carlo diye bi sigara anasını satiyim. etrafımdaki herkes camel ya da marlboro içiyor. ilk defa duymuşum monte carlo'yu, aklımda tutmak için cebelleşiyorum. içimden tekrar ediyorum filan. girdim markete.. kasiyere aynen şöyle dedim: " roberto carlos var mı? sigara?"
Bu ülkede hala sigaranın 18 yaşından küçüklere satılmadığını ve iddaa, genel ev tarzı yerlere 18 yaşına basmadan girilemeyeceğini düşünen insan var mı?
küçükken en çok yaptığım işti. arada bir 3-5 sigara aşırıp içerdik arkadaşlarla o beyinsiz ergen halimizle. şimdiki aklım olsaydı o zehri içmezdim. iyi ki de sonradan bağımlılık yapmadı sigara.