hahhayyttt hep bunu yapmak istemiştim lan hayatım boyunca. böyle anlatmak istediğiyle alakasız, garip bi sözle başlamak ve o içinde sonsuzcaymışcasına anlamlar içeren, ayrılmaz kankiler olan 3 noktayla bitirmek. aha şimdi yaptım n'olacağısa.
az sonra küsküyü verecek olan annemi hatırlatan bi çocukluk anı bu. hiç yakışıyor muydu sana anne? dışarda götü boklu arkadaşlarıyla top oynamanın dayanılmaz çekiciliğiyle, eve gittiğinde yiyeceği paparaların yaşattığı gerilim dolu anlar arasında çarmığa germek beni? göremedin mi evdeki misafirlerden kaçarcasına odama gitme isteğimin altında yatan heyecanımı?
-oolum nere gidiyosun bak ahmet amcanlar geldi, görmek istiyorlar seni
+anne bi dur, hemen odama gitmeliyim. hiiii ödevimi unuttum ben zaten
-içeri girrrrrrrrrrrrr
+ya bıraksana kulaamıııı
hep filmlerde olur sanırdım, etrafta onca curcuna, gürültü varken, olanca sessizlik içinde kalp atışlarını duyan insanın çaresizliğini ve korkusunu.
+( mal mal etrafa bak, ama kimsenin gözünün içine bakama)
ahmet amca: tsihahahhaha o ne lan ahha
+( ahmet amcanın kızı da mı burda)
-olum bu ne hal
+ (banane olm sanki ben istedim bu dünyaya gelmeyi)
ahmet amcanın kızı: kikikikiki
+üühüü (ardına bakmadan koş)...
sanki arkadan görünmüyordu ıslak coğrafyalı götüm.
tüm ev halkı: zuhahahha
"kikiki". kikiki demişti sadece. allahtan aşkın, " arka sıradan at kuyruğu yapılmış saçlarına onun ve benim farkında değilken elimin çarpması" zannetiğim sümüklü dönemlerimde aşk yaşadığım kız değildi bu kız. yoksa bugünlere gelemezdim mazallah. o derece ağır yaşıardım zira çocukluk aşklarımı. ama yine de itin götüne sokmuştu bu anlamsız harfler bütünü.
geçtim aynanın karşısına "gün bugündür delioğlan! çık dışarı ve yen artık anneni. eşşek kadar adam oldun lan!" diye haykırdım. çocukluğuma damgasını vuran bu kadına ithafen "annem sağolsun" yazılı arabamla daldım istanbul'un akşam trafiğine. yine anneme inat. çünkü soğuk ve yağmurlu günlerde dışarı çıkmama izin vermezdi. hasta olurmuşum. sonra gece çişimi tutamaz altıma edermişim. köprünün her iki yönünü de gayesizce kullanarak yapmış olduğum bu inatlaşma temalı gezimin dönüş ayağı, tehlike çanlarını çalmaya başlamıştı bile. ama ben kanmayacaktım.
her geçtiğim benzin istasyonunda annemin beni yine alt etmek için koydurduğu hayali megafonlardan, ahmet amca dublajlı "gel lan eşşoğlusu, yine altına edecen tsihahahhaha" gibi alaylı cümleleri duymak beni daha da güçlendiriyordu sanki. hepsine bi kallavi bir "nah" çektikten sonra, aynayla yüzleşmek için ikişer ikişer çımaya başladım asansörü bozulmuş! (onunla indim lan ben) apartmanda. her adım beni annemi yeneceğim ringe biraz daha yaklaştırırken, gözümdeki seğrilmeyi hissettim bi an. ve ceplerimde anahtarı bulmaya çalışan ellerimi hissettikten sonra, neden pipimin elleri olmadığı konusunda sitem etmeye başladım yarebbime. lan bi kere de ilk denememde bulayım şu doğru anahtarı!
o ilk damlanın çıkış anını ve ilk damladan sonra çıkmak isteyen cerahati durdurmaya çalışan pipi çırpınışını bilemezsiniz siz ey kadınlar! ve hepiniz bir gün umarım anne olacaksınız. bırakınız efendim işesinler, sıçsınlar hatta çocuklarınız altlarına! hiç değişmemişti hissettiklerim. bu muhteşem sıcaklığı hissettiğim ilk deneyimle aynıydı. önce garip, anlamsız gülümseme ve sol bacağımın içinde hissettiğim ilk an. (bu sol bacak mevzusuna da her ergen gibi ben de takmıştım ama normalmiş biraz eğrilik) *
anahtarı yuvasına sokulmuş kapıya verdim sırtımı, artık soğuklaşmasını bekledim bu mutluluk sıvısını. çok sürmedi zaten. sonra geçtim aynanın karşısına, koca bi ağız dolusu kahkahayla beraber "hasssikitir lan" dedikten sonra karar verdim arabada yazan o yazıyı değiştirmeye. böylesine bi anı bana yeniden yaşatan anneme "annem sağolsun" gibi bi iğneleyici cümle değil, tüm minnettarlığımı ona sunabilecek kısa ve anlamlı bi yazı yakışırdı. ve o "senin canın sağolsun"du.