daha 14-15 yaşlarındayım ali sami yen'de fenerbahçe derbisine gitmek istedim. daha öncede ali sami yen'de maç izlemiştim fakat genelde iddaasız takımlar olduğu için rakip taraftarla sorun yaşamamıştım. bütün yakın çevrem maça gitmemin mantıksız olduğunu oturup evde izlemem gerektiğini söyledi. ancak bu dünyanın sayılı derbilerinden biriydi ve galatasaraylıyım diyen birisi bu atmosferi muhakkak yaşamalıydı*
maça gidebilmek için ilk koşul bir bilete sahip olmaktı. ancak maç biletleri satışa çıkar çıkmaz tükeniyordu. eğer bilet için sıraya girsem profesyonel bilet alıcılar* ümüğümü sıkabilirdi.böyle bir maceraya atılmamak için internet üzerinden bilet alma yoluna başvurdum. ancak internet üzerinden bilet alabilmek için kredi kartı ve internet üzerinden bilet alma konusunda usta biri lazımdı. sonunda bir büyüğümün yardımıyla deplasman tribününe yakın bir bölgeden bilet edindim. maça gidebileceğim için o kadar çok seviniyordum ki ne konum önemliydi, ne de en ucuz bileti alabilmiş olmanın mutluluğu. maç günü yaklaştıkça heyecanım artıyordu, bütün arkadaşlarım deplasman tribününe gelen seyircilerin keş, tinerci, balici, it-kopuk olduğundan; normal bir insanın derbide deplasmana gitmeyeceğinden bahsederken benim kafamda pembe hayaller dönüyordu. mantıklı düşünmeye çalışıyordum. ulan balici bali parasını denkleştiremezken nasıl olurda 30 lira verip maça gelirdi.
maç günü geldi çattı. mecidiyeköyde şöyle bir olay vardır, otobüsten inen koşar adımla en iyi bildiği galatasaray marşını söyleyerek stada ilerler. daha doğrusu millet grup halinde yapar bunu ancak ben tek başıma olduğum için herşeyi tek yapıyorum. arada bir toplulukların arasına karışıyorum, sonra bakıyorum toplulukta işe yaramaz adamlar var ortamdan uzaklaşıyorum. maç saati yaklaşınca taraftar gruplarını bırakıp koşar adım stada ilerlemeye başladım "re re re ra ra ra gassay gassay cim bom bom" bu nara eşliğinde koşuyordum fakat bir an için yanlış yolda olduğumu farkettim. insanların garip bakışları sayesinde anlamıştım stadın tam tersi yönüne koştuğumu. sonra hiçbirşey olmamış gibi geriye dönüp bağıra bağıra koşmaya devam ettim ermeni mezarlığı istikametine. bir yandan bağırıyor, bir yandan da içimden ya stadı bulamazsam diye düşünüyordum. çok geçmeden stadı farkettim. insanlar görmesin diye köprünün altına saklamışlar mabedimizi. böyle hayıflana hayıflana giriş kapısına ilerledim. tam o sırada fenerbahçeli taraftarları gördüm. polis eşliğinde stada ilerliyorlardı. girişteki polisler bizi hızlı hızlı stada almaya başladılar, çoğumuzun biletine bile bakmamışlardı. stada girince hemen bir boşluk bulup fenerbahçe taraftarına bakmak istedim. küfürlü tezahüratlar eşliğinde stada yaklaşan taraftarlar ellerinde ki bira şişelerini yere vurup kırıyor, civardaki araçları tekmeliyor, çevredeki insanlarla gereksiz münakaşaya giriyordu. o an için futbola olan sevgim azalmıştı. bütün fenerbahçeli taraftarlar tribünlere alındıktan sonra acı bir gerçeği farkettim. bunca psikopatla aramızda sikindirik bir tel örgü ve ip gibi dizilmiş 30 kadar polis vardı. lan böyle güvenlik mi olur diye düşünmeye başladım. bir ağabey omuzuma dokundu ve "korkma!" diye bağırdı. o öyle bağırınca daha çok korkmuştum. yine de o ses biraz olsun beni kendime getirmiş, yaşadığım şoktan çıkmamı sağlamıştı. etrafımda ki galatasaray taraftarına bakındım, hepsi benden çok farklı tiplerdi ve yaşanan herşeyi doğal karşılıyorlardı. fenerbahçe taraftarının hırçınlığından, saldırganlığından aşağı kalır yanları yok gibiydi.
nihayet maç başlamıştı. ben maçtan çok rakip taraftarı gözlemlemekteydim. aptal aptal etrafıma bakınırken bir ses duydum "kaç lan kaaaaaaç" o sesi duymamın akabinde kafamda "pompşşş" diye bir ses ve patlama oldu. başımdan aşağı sırılsıklam olmuştum. etrafımda ki kalabalık birden açıldı, vedat milörün de dediği gibi kekremsi bir koku oluştu ortalıkta. içimden nolur olmasın, nolur o olmasın diye yalvarıyordum ancak düpe düz sidikti bu. ben ki anne, babasının bardağından su içmeyen, minibüste arkadan gönderilen bozuk parayı eline almayan insan baştan aşağı sidik olmuştum. şişe başımda patladığı anda fenerbahçe tribününden bir kahkaha yükselmişti oahahehahehah diye orospuçocuğu zevkten orgazm olmuştu resmen. hemen koşar adım tuvalete gittim, kafamı suyun altına tuttum hüngür hüngür ağlıyordum çünkü midem inanılmaz bulanmış ve psikolojim alt-üst olmuştu. bu olayı gören bir kaç yardım sever insan tuvalete geldi şimdi neredeler bilmiyorum fakat bana inanılmaz iyilikleri oldu o gün. ben üzerimi başımı çıkarttım bir tanesi büfelerden bulaşık sabunu buldu ve kafama döktü hepsini. delirmişcesine resmen çamaşır gibi çiteliyordum kendimi. saçımı ve üzerimi iyice yıkadım. yardıma gelen ağabeylerden bir tanesi üzerinde ki formayı çıkarıp verdi, diğeri hırkasını çıkarttı üzerime giydirdi. çıkış kapısına kadar götürdüler beni fakat polisler staddan çıkmama izin vermedi. ağlaya, sızlaya geri döndüm tribüne sürekli beni teselli etmeye çalışıyordu insanlar. maç bitti ve maçın sonucunu bile öğrenmeden staddan ayrıldım.
o gün eve gidince tam 4 saat banyoda kaynar suyun altında kaldım. yaklaşık 1 ay kendimden tiksindim. şimdi bütün etkileri geçti o olayın hatta gülüyorum bile, fakat bunu yapan insanın(!) şunu bilmesini istiyorum kanka öbür tarafta iki elim yakanda, yarra yedin sen olum.