üniversitedeyken nasıl olduysa oldu, eve en çakmasından bir vcd player aldık. o zamanlar şimdiki gibi bakkallarda, marketlerde, tekel bayilerinde vcd player satılmıyordu ve dolayısıylada piyasadakilerin fiyatları gayet pahalıydı.
vcd playeri aldıktan sonra evde bir bayram havası, devamlı film izliyoruz. okuldan tiplerde geliyor izlemeye, ev her akşam curcuna. ama ancukların hiçbiri film kirasına ortak olmuyor ya da ellerinde bir filmle, bir şişe kolayla eve gelmiyor. hergün napıyonuz bi bakayım dedim deyip saatlerce eve kuruluyor dötoşlar. yinede film izlemenin verdiği mutlulukla sallamıyoruz
günlerden bir gün her gün yapmış olduğumuz gibi ev arkadaşımla beraber filmciye doğru gidiyoruz. yolda entel dantel bir arkadaşımıza denk geldik ve oda bize katıldı. zaten entel, keko, balta hiç farketmez, film izliyceğimizi duyan bize katılıyor. hep beraber gittik filmciye. filmlere bakıyoruz hangisini izleyelim diye. o arada entel arkadaşımız şevkle bir filmi çıkardı tezgahtan. bunu izlediniz mi, bunu izlediniz mi diye soruyor. ama sorarken gözlerinin içi parlıyor adamın. otomatik portakal diye bir film. ikimizde film hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz. abi nedir bunun konusu dedik. adam başladı; ''bastırılmış intikam duygusunun dışa vurumu, şidetin insan doğasıyla reddedilemez bütünlüğü, içselliklerin dışsallaştırılması..hededö hedede''.. mına koyim ne diyor bu adam.böle film konusu mu olur. film dediğinde biri birini ya sever ya da döver. en azından ben öle biliyorum. tamam, mongolum o zamanlar. matrix'i yeni çözmüş, er ryan'ı iki hafta önce kurtarmışım. vampirle de görüşmüşüm ama o görüşmeden pek memnun kaldığım söylenemez. adamın anlattıklarını ev arkadaşımla beraber bir karış açık ağızla dinliyoruz. hatta filmcide bizle beraber açmış ağzını bakınıyor. gerçi herif bir yandanda alttan toplarını kurcalıyor. etek traşını yakın zamanda olmuş anlaşılan.
o kadar anlatımdan sonra aldık filmi. eve gittik üç kişi. adam yol boyunca filmi ve yönetmenini anlatmaya devam etti.
eve gittik, ışıkları söndürüp bir porno açtık. her filmden önce muhakkak yapılan bir tören bu. bir nevi saygı duruşu, bir nevi içselliklerin dışsall.. seviyoruz lan pornoyu işte, yok açıklaması. her gün en az yarım saatimizi pornoya ayırıyoruz. eğitim bir yerde. sonra ışıkları söndürdük ve filmimizi taktık. evde porno izlenirken ışıkların söndürülmemesi konusunda çok katı kurallarımız var. o kadar pornodan sonra kimse bir diğerine güvenmiyor.
film başladı, beş dakika geçti, on dakika geçti, on beş dakika geçti.. ben hala bir bok anlamadım. abicim ne anlatıyor bu film, neden bahsediyor? filmde kullanılan dilde neyin nesi? bu tipler ne böyle. benim ne güzel aksiyon filmlerim vardı bu da nesi ya? ama böyle diyemiyorum tabi. film izlenirken kimseden çıt çıkmıyor. galiba ev arkadaşım olan ibnede çok beğendi bu filmi. pür dikkat izliyor. yapıcak bişi yok, beğenmiş gibi yapmaktan başka.
ilk cd bitti. filmi aldıran arkadaşımız hemen kalkıp ikinci cd yi taktı. hala kimse kimseyle konuşmuyor. biraz daha geçti ve o sessizlik ani bir sesle bozuldu. ''hooorrrrrr tısssss..horrrrrrrr tısssss''. hoşafın biri uyuyor. ama hangisi? lan filmi bize aldıran ibnetör uyuyor. ben o dakikada patladım, 'olum s.kerim böle filmi. bu ne lan? ne biçim film olum bu. bu ibne filmi aldırdı kendi uyuyor. bu ne lan bu ne lan ortam mı lan bu??' meğer ev arkladaşım benden daha dertliymiş. ''olum ben gebericem sıkıntıdan. bi bokta anlamıyorum. tecavüz mecavüz iidi ama nereye kadar. kırarım lan bu vcd yi''. sonra ortak karar. s.kelim bu ibneyi..
hemen filmi çıkarıp yerine bir porno taktık. sonra mutfaktan büzüşmüş bir salatalık aldık ve filmi aldıran ibnenin, semih'in yanına kurulduk. bastırılamamış intikam, içsellikler dışsallıklar..sen görürsün şimdi. yavaştan sürttürüyoruz adamın ağzına. seste var arkada. başta uyku refleksleri, el ağza gelip gidiyo. ama halada horluyor herif. az daha bastırarak sürtmeye başlayınca adam birden fırladı bağırıyor 'ne soktunuz lan ağzıma, ne soktunuz lan ağzıma.. ne oluyor lannnn!!'' al sana bastırılamamış intikam duygusu. topoşş..
andrei tarkovsky'nin stalker filmi arkadaşa tavsiye edilmiş ve beraber izlenmektedir, sürekli nabız yoklanmakta ve film ile ilgili ince ayrıntılar arkadaşa anlatılmaktadır;
-oğlum bak canın çok sıkıldıysa izlemeyelim boşver.
-yok ya iyi filmmiş hacı izleyelim.
-iyi ben azcık tuvalete gidiyorum o zaman.
ve kapıyı kapattığım gibi arkadaş kişi filmi kapatarak televizyonda 3. sınıf bir aksiyon filmini tercih etmiştir..
görememle beraber aklıma mulholland çıkmazını getiren başlık.
tanım: uzun süre sonunda (örn. 3 saat sonunda) ancak taşların yerine oturtulduğu filmleri izleyen bünyelerin hemen anlamamakla panik yapması halidir.
citizen kane filmi izlenirken içine düşülen durumdur. kötü film değil kesinlikle ama bir değişik avant-garde, kült karışımı yapım olmasından cihetle anlamakta bayağı bir zorluk çekilmiştir.
genelde herkesin anlayacağı güzel filmler şiddetle tavsi edilmez zaten, aranır taranır en saçma ve tırt film bulunur, ve önüne gelene tavsiye edilir. budur
normaldir. bir film siddetle tavsiye ediliyorsa muhtemelen tavsiye eden de bir bok anlamamistir. ancak yine de boyle bir durumda 6+1=7 ihtimal dogar:
1) tavsiye eden kisi size saygi duyuyordur, zekanizla anlayacaginizi dusunuyordur
2) tavsiye eden kisi sizin anlayip anlayamayacaginizi olcuyordur
3) tavsiye eden kisi sizin anlamayacaginizi biliyordur, amac yasasin kotuluktur
4) tavsiye eden kisi yonetmenle yatmistir
5) tavsiye eden kisi yonetmenin soforuyle yatmistir
6) tavsiye eden kisi aslinda filmi hic izlememistir, amac once senin izlemen, kotuyse kendisinin hic izlememesidir
7) tavsiye eden kisi dvd saticisidir; eh isi bu tavsiye eder o.