sibel arna

entry60 galeri2
    25.
  1. twitter'a location bölümüne hürriyet/istanbul yazacak kadar da sonradan görmüştür. kendini galiba bir yılmaz özdille falan eşit tutmaktadır. yazık köşe yazarlığı bu seviyede ülkemizde.
    1 ...
  2. 26.
  3. ismine ilk defa bugün rastlayıp anında da soğuduğum kişimsi.

    sen bebeğini, hayatındaki en değerli varlığını, (yani o öyle söylüyor) bir dadıya emanet edebiliyorsun. nereye gitti bu kadar övgü, sevgi sözleri. "yok festivalsin rüzgâr" da vıdı vıdı... eh, madem dadıları sevmiyorsun, kendin bakacaksın.

    neymiş, dadının kafasını denize sokarmış. sen ondan hiçbir konuda üstün değilsin, ikiniz de insansınız ve ona istediğin gibi davranamazsın. istersen işten çıkarabilirsin o kadar. kafasını da suya falan sokmaya hakkın yok.

    dadıda da suç yok değil. işini aksatacak davranışlarda bulunması doğru değil. o da eğlenebilir, dilediğini yapabilir. ama abartmadan, işini aksatmayacak biçimde.
    2 ...
  4. 27.
  5. iki ayağı üzerinde durabilmek ve konuşabilmenin insan olmaya yetmediğinin açık seçik örneği olan dişi...acı olan bu gibi canlıların üremeleri sonucunda ortaya çıkan ürünlerinde evrim de mesafe katedemeyecek olmalarıdır...fiziksel evrimde insana yaklaşmış ama ruhsal ve kişilik evriminde insanımsı konumunda kalmış bunlar...hoş ne desek boş , anlatabileceklerimiz karşımızda anlayacak kapasitede olan varsa kıymet taşır...
    0 ...
  6. 28.
  7. hürriyet'ten kovulması şerefine yarın hürriyet alacağım nan!

    tanım: bugün itibariyle hürriyet gazetesinde işine son verilmiş yazar.*
    2 ...
  8. 29.
  9. o meşhur yazısından bugün haberimin olduğu şey*. yazma ve analitik düşünme kabiliyetinin yoksunluğundan dolayı inanılmaz itici bir yazı kaleme almış. üstelik iki cümle ile rahatlıkla anlatabileceği derdini koca bir yazı boyunca hiç anlatamamış. yazısındaki o iğrenç kısımları çıkarttığınızda geriye kocaman bir hiçlik kalıyor. sanırım bu yüzden de iğrençleşiyor. yani yazma kabiliyeti olmadığı için bu tür iğrençliklerle prim yapmaya çalışıyor. bu zamana kadar hiçbir yazısını okumamıştım ama eminim bu tür iğrençlikleri öncesinde de yapmıştır. bu yazısında konuyu kendi bebeği etrafından anlattığı (daha doğrusu anlatamadığı) için de iyice zıvanadan çıkmış.
    yazının neresini tutsanız elinizde kalıyor, daha ilk başta 34 metrelik yattan bahsederken ben herhalde kendi yatları değil, bir arkadaşlarının veya kiralık bir yattan bahsediyor ama ifade edememiş diye düşünmüştüm. bir insan kendi malını bu kadar öne çıkarır mı; ayıp denen bişey var, görgüsüzlük denen bişey de var. ama burada yazılanları okuyunca anlıyorum ki kendi yatları imiş. o halde öncelikle kamera değil, kamara deniyor gemide ki odacıklara, bunu bir düzeltelim. sonrasında o 34 metre varya...neyse seviyesine inmeyelim ve bu vesile ile kendisinden kurtulduğumuz için (malum şutlanmış hürriyet'ten) dadısına sonsuz teşekkürlerimizi bildirelim. bu ders olur mu? hiç sanmam, hatta ortalıkla "ben artık çok meşhurum, tüm yazarlar, twitter, sözlükler, internet alemi benden bahsediyor" diyerek kendi elitist yaşam alanında dolandığına emin gibiyim.
    0 ...
  10. 30.
  11. ekranda birçok benzerinin oldugu sonradan görmelerden biridir.
    digerleri çok para kazanmak için hala teşhir yaparken kendisi aza kanaat getirip ilk bulduguna kapagı atmıştır.
    1 ...
  12. 31.
  13. tatilde çocuğuyla "biraz" ilgilenmek zorunda kaldığı için dadıyı yerin dibine sokup ondan köleymiş gibi bahseden "anne". bunların benzerleri çok. misal demet şener'le falan röportaj yapıyorlar, diyor ki ben 2 tane daha istiyorum, kocam 5 tane daha istiyor.. e sen çocukları sadece sevmek için kucağına aldığın için * 10 tane olsa ne olur 20 tane olsa ne olur di mi? sonra adı çocuk büyüttük oluyor. sonuç? dadıların elinde büyüyen çocuklar. onlara üzülüyorum ben.
    0 ...
  14. 32.
  15. mümkünse bir daha annelikten bahsetmemesi gereken köşe sahibi kişi. çalışan bir anne için tatil, çocuklarıyla vakit geçirmek için fırsattır. ama anlıyoruz ki bu hanım, tatilde o kadar insan içinde bir dadıya gerek duymuş, üstelik dadının işini ihmal ettiğinden bahsediyor. tatil boyunca anne-baba 24 saat birlikte, yanlarında başka arkadaşları da var, çocuklarına bakmak bu kadar zor mu? bu dadı ihtiyacını çocuğa bakamama endişesine bağlıyorum, o yüzden bu kadar zor mu diyorum. eğer sırf arkadaşlarla eğlenmek amaçlıysa bu tatil, dadı da onlar eğlenirken çocuğa baksın diye oradaysa, benim gözümde iyi bir anne değildir sibel hanım. çocuğu ne kadar küçük olursa olsun, bir anne günlük planlarına çocuğunu katmıyorsa, onunla bir şeyler paylaşmak istemiyorsa annelik hakkına daha fazla konuşmamalı. dadı hakkında yazdığı cümlelerden bahsetmek bile istemiyorum, sibel hanımın hayata ve insanlara bakışını öğrenmiş olduk bu şekilde.
    2 ...
  16. 33.
  17. 34.
  18. 35.
  19. kafasını duvara sürterek kıvılcım çıkarmak istediğim insan. nasıl ki o dadının kafasını denize sokup boğmak istiyor, aynen o şekilde.

    sonradan görme, intihalci. bir de utanmadan "beni anne olan anlar" demiş. sen bırak anne olmayı, insan olamamışsın.
    1 ...
  20. 36.
  21. 37.
  22. hürriyet gazetesine hiç mi hiç yakışmayan yazarcıktır.dadı aşşağılayarak ta ne kadar boş bir yazarcık olduğunu göstermiştir..
    0 ...
  23. 38.
  24. emrindeçalışaninsanaodainsanodadenizegirmekistiyorlütfundabulunupmuhteşembirinsanlıkörneğigösteren34metrelikyatıolanburjuvagiller ailesine mensup kişi.

    görüldüğü an korkulması tavsiye edilir.

    bir de bu türün 33 metrelik yatı olanlar vardır. onlardan da korkulur.
    1 ...
  25. 39.
  26. yeni yazısında:

    "Ben seni bu kadar sinirlendirecek ne yaptım dediği an, ben bittim.
    Hayatımın en zor haftasıydı. Geçen hafta yazdığım yazı yüzünden çok öfkeli tepkiler aldım. Ama kimseyi suçlamıyorum. Çünkü bunu kendime ben yaptım. Hatalıyım. Yedi aydır bana annem kadar bazen ondan bile yakın olan kadını kırdım. Cumartesi sabahı yazıyı okuduğunda bana dönüp; "Her insan hata yapar. Ben seni bu kadar sinirlendirecek ne yaptım"; dediği an ben bittim. itiraf edeyim yazıyı tekrar tekrar okuduğumda ben bile kendimden nefret ettim. Hatalıyım. Duygularım çatapat gibi patlarken, sinirlerim çok bozukken bir yazı yazdım. Hatalıyım. Naif örnekler vereyim, birkaç tane de komik hikayeyle süsleyeyim derken çuvalladım. Öldürürüm, asarım, gömerim, keserim gibi kelimelerin gazeteye öyle bol kepçeden, arkadaşınla dertleşir, karşındaki senin içini bilir, aslında öyle demek istemediğini hesaplar gibi yazamıyormuşsun, üçüncü yazımda acı bir tecrübeyle anladım. Ne diye verdim ki dadımızın ismini... Vermeseydim keşke. Gereksiz yere afişe oldu. Facebookta, twitterda adına üyelikler açıldı. Yakınlarından gelen telefonlara "Ben mutluyum, bir sorun yok" demekten yoruldu. Merak edenlere not; biz mutluyuz gerçekten. Çünkü ikimiz de biliyoruz yaşadıklarımızın doğallığını, bunların dadılar ve anneler arasında bazen günde beş posta yaşanılacak cinsten şeyler olduğunu. Bunu en çok da o biliyor. Çünkü 20 yıldan fazladır çocuk bakıyor. Benim yeni anne olmamdan kaynaklanan hassasiyetlerimi, paranoyalarımı, kıskançlıklarımı, amatörlüklerimi, duygusallıklarımı
    hoş görüyor. Yani bu noktada büyüklük onda kalıyor. Büyük bir not: Kırgın, kızgın olduklarım var tabii. Etik olmaktan, ahlaktan bahsederken hızını alamayan, işi dokuz aylık oğluma küfredecek kadar çirkinleştirenler mesela. Aynı gazetede çalıştığım hatta sözde mentorum olan Ahmet Hakan mesela. Keşke gazeteye yazmadan önce bir telefon açıp bir iki öğütte bulunsaydı. Yaşam tarzı üzerine yazmak görgü ister derken kendisi "yazının şehvetine kapılmak" terminolojisini bize öğreten olduğunu unutmasaydı. Bir de korktuklarım var. Beni dadımıza köle gibi davranmakla suçlayarak çarmıha geren, konuyu çok başka yerlere çeken, linç meraklısı insanlar; öfkenizden, tarzınızdan, tonunuzdan, üslubunuzdan, bakış açınızdan sizinle paylaşacağım gelecekten çok korktum bilesiniz!"

    demiştir. hatasını kabul etmiştir, ya da etmiş gibi yapmaktadır. ben burda dadı için üzülüyorum. belki istemeyerek de olsa orda çalışmak zorundadır ama nasıl unutacaktır bu olanları..
    0 ...
  27. 40.
  28. büyüyünce ayşe arman olacak. ondandır ablacığının "hemen dadı ile barışma yazısı yaz hatta birlikte bir fotoğraf çak, millet apışsın kalsın" öğüdünü dinlemesi. ablasının sözünü iki etmedi. yedik mi ben yemedim ama bu millet yer abicim. bari adam gibi özür dilemeyi becerebilseydi. eveleyip gevelediği bir yazı döktürmüş sonunda da dönüp herbikese çemkirmiş. üstte ne derse desin büyük notun satır aralarında samimiyetsizlik ve de iflah olmazlık ayan beyan okunuyor.
    1 ...
  29. 41.
  30. hürriyet gazetesi'nin kurumsal sorumluluk hissetmemesi ve üç maymunu oynaması da ayrıca enterasandır. böyle bir yazı için özür dilemeleri ve yazarı ya belli bir süre uzaklaştırmaları ya da işten çıkartmaları gerekirken, okur temsilcisinin yazısı ile okura şirin gözükmeleri ve gönül almaya çabalamaları da en hafif anlatımıyla olmamıştır. sinek küçük ama mide bulandırıyor ve artık hürriyet okumamalı. (evet, yeni mi uyandın derler adama ama zararın neresinden dönülse kardır.)
    1 ...
  31. 42.
  32. keşke hanife hürriyet'e kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat davası açsa... * gelecek para ile de eşi ve çocukları ile tatil yapsa... idi.
    3 ...
  33. 43.
  34. başarısız bir yazar. sürekli oğlundan bahsediyor. rüzgar da rüzgar arkadaş. senin işin moda. adam gibi yaz.
    0 ...
  35. 44.
  36. yok böyle dans'ta dans edemeyen yazar kişilik.
    0 ...
  37. 44.
  38. estetik cerrahinin geldiği son noktalardan.*
    0 ...
  39. 45.
  40. çok iyi dans etmiyordu belki ama izlenesi geliyordu bana. o kapanmayan ağzı, o sütun bacakları, o ablak yüzü, o ceylan gözleri, o dillere destan göbeği... dans yarışmasından elenmesine üzüldüm.
    0 ...
  41. 46.
  42. 12 haziran 2010 tarihinde hürriyet gazetesinde yazdığı yazıyı bugün itibari ile okuyan şahsımın tüm şimşeklerini nefretlerini ve ne kadar kötü duygularım varsa hepsini üzerine çeken insan.

    http://www.hurriyet.com.t...sp?yazarid=362&gid=61
    0 ...
  43. 47.
  44. çocuğuma dadı yapmak istediğim kadındır! sonradan görmedir.
    0 ...
  45. 48.
  46. sibel ama sen yinede söyle bakalım kaç desibel? :D
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük