şaşırtıcı ve hatta insanı göt eden bi sonla biten filmlerdendir.
--spoiler--
filmi izlerken sonunu tahmin etmek çok zor. kimse çıkıp da 'yok abi fareler"yok dostum ayakkabı"aabi ben anlamıştım aslında yeaaa' ayağına yatmasın sikerm. bildiğin doktorlar teddy'i skerken yönetmen de bizi skmiş
--spoiler--
velhasıl çok hoş, başarılı bir film emeklerine sağlık. oyunculuk sağlam, kurgu ve senaryoya zaten lafım yok.
paranoyayı çok güzel işleyen filmlerden birisi. Oyunculukları ve kurgusu çok iyi. izlediğiniz zaman vaktinizin boşa geçmediğini anlıyorsunuz, izleyin pişman olmayacaksınız.
--spoiler-- hıncal uluç yazısında daha önce lobotomi ile ilgili guguk kuşu filmi gereken çoğu şeyi anlatmıştı, tekrarına ne gerek vardı anlamında bir yazı yazıyor,
--spoiler--
hıı deniliyor, en sonunda arkadaşlarla film izlemeye gidilecekken vizyondaki vasat-vasat üstü filmler ile merak uyandıran yerli filmler arasından tercih ediliyor. özel bir durum daha aktarayım, sinemaya geç kalınıyor, beraber gelinen arkadaşlar geri mi dönsek diye düşünürken zorla sinemaya giriliyor ve filmin 15. dakikası sonrası izlenmeye başlanıyor.
filmi ilk yarısında anlamlandıramıyorsunuz. ben bunun kasıtlı olduğunu düşünüyorum, o kadar farklı şeyler bir arada sunuluyor ki, kafanız iyice karışıyor. (#13911583) te de bahsedilmiş, bu etkiye yol açan durum şu: seyirci de hastanenin hastalarından biri haline geliyor. çaresizlik, gerilim, hepsini bir arada yaşıyorsunuz.
tabi mükemmel oyuncuların performanslarına ne denir bilinmez. yukarıda saydıklarımın hemen hepsi, hatta çok sık gözükmeyen michelle williams bile inanılmaz bir iş çıkarmış. ya yönetmene ne demeli? ted'in sarıldığı karısının kollarının arasından küle dönüşerek kayması falan nasıl bir şeydir? bu şunu gösteriyor, kim bilir ilk zamanlarında bugünkü teknik imkanlar olsa scorsese neler önümüze koyardı? nasıl bir good fellas izlerdik mesela? neyse, dağılmayalım.
Bir film düşünün ki, seyircinin beynini kontrol altına alabiliyor. çok iyi bir film gerçeklikten sizi kopartabilir, ama içinde yaşadığınızı hissettirecek kaç tane film sayabilirsiniz? bu açıdan, hıncal uluç ne kadar dar açıdan filme bakmış, inanamadım. filmi tekrar tekrar izlemek istiyorum ama emin de olamıyorum tekrar o dünyaya girmek ister miyim diye?
Son paragrafı leonardo di caprio ya ayırdım. hiç sevmem, hazzetmem, iyi oyuncu olduğunu kabul ettirmiş olsa da (bkz: the man in the iron mask), belki de ergenlik zamanı kıskançlığımı (bkz: titanic) yenemiyorum. ama bu filmde, inanılmaz oynamış. yardırmış; nasıl söyleyeyim, hani bazı roller var ki ödül almamıştır ama yok artık dedirtir ya, ne bileyim: johnny depp in sweeney todd u, al pacino nun john milton ı, brad pitt in tyler durden ı gibi, leo'nun da teddy daniels'ı var. ve işin kötüsü, django unchained de belki oscar alır diye düşünüp aday bile gösterilemeyince, dedim ki bu rolünde oscar alamadıysa bundan sonra alması çok zor. çünkü üzerine çıkması için nasıl birşey olmalı aklıma gelmiyor. bunu da en azından the great gatsby ile aşması zor, onu biliyorum.
Sonuç olarak, ölmeden önce izlenecek film mi, top list'ler mi ne derseniz deyin. IMDB'deki puanı(8.0) az buna, film tek kelimeyle muhteşem.
sonu öyle hiçte tahmin edildiği gibi bitmeyen film. sonunda vay amk, hassiktir ya diyeceksiniz. demezsiniz zaten sevgilinle film izlemişsindir, beyin başka yere odaklıdır, anlayamamışsındır filmi.
Filmin sonunda doktor hastaya "sen hastasın." dediğinde, siz de hasta gibi doktora inanmazsınız. Filmin en güzel yanıda budur. Üstelik filmin sonunda hasta iyileşmiştir, ama çaktırmıyordur. IMDb top 250 sıralamasında 230. sıradadır.
yazılan yorumlarla izlediğimin farklı olduğunu düşündüğüm vasat film.
--spoiler--
evet sinema bir sanat ve bazen sanatçı eserinden herkesin farklı anlamlar çıkarmasını ister geyiğiyle bakmak gerekiyor bu filme.
adam deli değildi adaya soruşturma yapamaya gelen bir dedektifti, soruşturmayı baltalamak için ilaçlarla deli olduğunu kabul ettirdiler.
evet adam deliydi iyileştiremediler.
adam deliydi iyileştirdiler ama sonunda iyileşmedim numarası yaparak ölmek istedi.
bu sonları filmin yazarı/yönetmeni farklı farklı sahneler yazarak/çekerek izleyiciye filmin sonunu kendiniz belirleyin demiş. herkes nasıl anlarsa öyle bitsin. bu filmin olayı budur yani.
--spoiler--
sonunda burda anlatılanlar gibi hasiktir falan çekmiyorsunuz yani. ha kötü film değil tabii ki ama abartmayı ne çok seven insanlarmışsınız. sonra büyük beklentiyle izliyor insanlar.
--spoiler--
çift kişilik sendromuyla ilgili izlediğim elli filmden biridir. artık kusasım geliyor çift kişilik sendromundan. etrafımızda böyle bir tanıdığımız bile yok ama sürüsüyle filmi var. ayrıca çok daha yaratıcı olanları mevcut bu filmin. (bkz: fight club) (bkz: beyzanın kadınları) , yada tam bu sendroma uygun örnek olmasada (bkz: the others) sonu itibari ile aynı ters köşe etkisini vermektedir izleyiciye. zaman kaybı değildir ama gına geldi artık. sözlük yazarlarını daha yaratıcı olan mesela cristopher nolan filmlerini izlemeye davet ediyorum.
(bkz: inception)
(bkz: memento)
--spoiler--
sonu mükemmel biten filmler arasındadır.
ama yine de bence filmin sonunun farklı versiyonu çekilse ne güzel olurdu.
hani şu deniz fenerine gittiği kısımdan itibaren...
bu başlık içerisinde bir entry okumuştum. eğer bu filmi izlemediyseniz ve birazdan izleyecek iseniz; sizin yerinizde olmak isterdim diye. hakikaten yapılabilecek en iyi yorum bu sanırım. ben de az önce izledim filmi ve hakikaten bayıldım. filmin son 10-15 dakikasında düğüm çözülüyor zaten ve hemen kendinizi filmdeki kişinin yerine koyuyorsunuz. lan yoksa? falan diyorsunuz. türkçe çevirisi zindan adası olduğu için önyargılarıma kurban gitmiştim. aha yine adalı filmlerden biri demiştim. tıpkı fight club'ı kavgalı dövüşlü film sanmak gibi. * ama inanın ki öyle değil. filmin sonundaki diyalog ise hakikaten insana çok şey sorgulatıyor. hele de bir şeyleri sürekli sorgulayan bir tip iseniz, sizde büyük etki yaratacaktır bu film. zaten izleyenler neyin ne olduğunu bildiğinden, filmi bilmeyenler için yazdım bu yazıyı. izleyin!
10 üzerinden 4 verilmesi gerekilen vasat film. buna film dersek filmlere ayıp olur, o derece bakın.
ergenlerin yeni favorisi olan "şizorfreni filmler" diye adlandırdıkları filmlerden biridir. bi bitmediniz gittiniz amk.
Güzel film bence. Oyunculuk performansları, konu, müzikler iyi. Psikolojik olmasından dolayı yorumlar çok çeşitli zannımca. Eğer sigara kullanıyorsanız ve izlemeyi düşünüyorsanız hazırlıklı olun çünkü filmde epeyi sigara içiliyor ve canınız çekebilir.
"sonunda oha dedirten filmler" kategorisinde yer alan filmdir. bir martin scorsese başyapıtıdır.
finalinde "fight club, the machinist, hide and seek" filmlerden sonra en çok şaşırdığım film oldu diyebilirim.
kurgusu orjinal, sahneler muhteşem, oyunculuklar (dicaprio özellikle harika oynamış) çok iyi. müzikler de çok iyi hacı.
--spoylir---
flaşbekle andrew'in 2. dünyasında savaşı günlerine gidilen sahneleri beni benden aldı bir kere. kaç kez izledim bilmem. alman komutanın odasında plakta mahler çalıyor, komutan kendisini başından vurmuş ama ölmemiş hala gariban, andrew yavaş yavaş yerde yatan komutana yaklaşıyor. mükemmel çekilmiş bir sahnelerden biri o hacı abi. bu filme laf atan kolpaçino izlesin.
izlediğim en saçma en gereksiz film. bıktım artık şizofren filmlerinden. hep aynı kurgu üzerine yapılan hollywood filmlerinden gına gelmekle birlikte en son izlediğim bu filmle topuna rest çektim.