şizofren filmidir. Aynen amerikalıların bugünkü ruh hallerini yansıtıyor. filmin sonunda caprio hasta olmadığını ima ediyor. fakat filmin ortalarında sigara ile uyuşturuldukları göz önüne alınınca çok saçma sapan kalıyor sahneler.
teddy oradaki bir hasta işte 2 yıldır, karısını öldürmekten dolayı. filmde yaşanan her şey onu tedavi etmek amacıyla yapılıyor, yanındaki ortağı da dr.sheehan aslında. sonda merdivenli sahnede, kendisi iyi olduğunu bilmesine rağmen, buradan çıkmalıyız diyor yani halen hasta olduğunu düşündürmeye çalışıyor nitekim başarıyor da. sheehan hayır şeklinde kafasını sallıyor ve lighthouse'a götürüyorlar teddy'yi. kendi kendine böyle bir şey yapmasının nedeni ise yaptığı şeyle daha fazla yaşayamayacağını düşünmesi.
martin scorcese' nin yönetmenliğini yaptığı film. az önce izledim. ulan bir filmi izleyipte bir çok bölümünde kafamda soru işareti olunca çok canım sıkılıyor,zamanımın boşa gittiğini hissediyorum. o yüzden hiç sevmiyorum bu tarz filmleri. film taşaklı bunu her halinden anlayabiliyoruz güzel film. benim anladığım bu herif tedavi oldu kim olduğunu neler yaşadığını biliyor ama bu gerçekle yaşamak istemediği için filmin sonunda ki on numara oturan replik " bir canavar olarak yaşamak mı, yoksa iyi bir adam olarak ölmek mi? burada iyi bir adam olarak ölmeyi seçiyor. iyi adam da kendine yarattığı dedektif karakter. kim olduğunu biliyor ama o dedektif olarak ölmek istiyor ve tedavi işe yaramamış gibi gösteriyor doktorlara. yalnız ölmek diyorum dicaprio' yu deniz fenerine öldürmeye mi yoksa lobotomi yapmaya mı götürdüler onu bilmiyorum. ve aralarda anlamadığım bir çok ayrıntı var.. psikolojik film manyaklarındansanız bu filme bayılırsınız. ama benim alanım değil. çok sarmadı.
basit konusu, sırıtan dekorları ve gereksiz oluşturulmuş karmaşası sebebiyle ısınamadığım cannibal film. bir film ne kadar güzel olursa olsun başrolünde leoandar di caprio oynuyorsa o film vasatın üstüne çıkamaz arkadaş.
leonardio'nun çılgın attığı filmdir. çok güzel kurgusu var. itiraf etmeliyim ki bu entry'yi belki yıllar önce girmem gerekiyordur. çünkü bu filmi izlediğimi sanıyordum. izlediğimi sandığım için de film izleyeceğim zamanlarda önüme çıktığında bunu izledim deyip geçiyordum. bu akşam ne izlesem diye düşünürken gözüme ilişti shutter island. ben bunu izlemiştim ne de olsa başka bir şey bakayım dedim. o an aklıma takıldı acaba neydi filmin konusu? izlediğim filmler pek aklımda kalmaz bu yüzden zorlamaya çalıştım. olmadı yoksa izlemedim mi diye düşünmeye başladım. sanırım izlememiştim. bu yüzden izlemeye karar verdim. izleyecektim, şayet daha önce izlediysem çift dikiş olacaktı ve bu benim için problem değildi.
filmi açtığımda başının hiç tanıdık gelmediğini anladım. ama daha önce film izlerken takriben 20-25. dakikasında hssktr bu filmi daha önce izlemiştim dediğim için devam ettim. sonra iyice odaklandım filme çünkü tahminim doğruydu daha önce izlememiştim.
--spoiler--
film çok akıcıydı. bazı filmler vardır güzel gider ama ona rağmen arada sıkıldığınız anlar olur. bu onlardan biri değildi. en azından benim için. hep akıcı ilerliyordu.
film bittiğinde olayları idrak edememiştim. sonra birtakım şeyleri düşündüm. burada yazılanları da okumadım değil.
film bittiğinde bir an durdum ne oldu nasıl bitti ilk başta anlam veremedim. sanki eksik kalmış da devam edecekmiş gibi geldi. çünkü halen teddy'nin hasta olmadığını, soruşturma için oraya geldiğini düşünmeye çalışıyordum. nedeni de hep o mağaradaki kadın yüzündendi. bir düşündüm halisünasyondur diye ardından da eğer o sahne halisünasyon ise filmdeki her sahne gayet tabi halisünasyon olabilir diye düşündüm. kendime göre haklıydım da... tamam kadın orada ekmek su yok nasıl yaşıyor diyebilirsiniz ama kendisi açıkladı başka yerlerde de gizlendiğini söyledi. bence gayet mantıklı kılıyor bu tezi. ayrıca kadının söylediği şeyler de mantıklı. şunu bir düşünün teddy seni gelip alacağım dedikten sonra buradan ayrılamazsın feribot onların kontrolünde diyor. teddy bir arkadaşım var dediğinde kadın "senin arkadaşın yok" diyor. oysa o sahneye kadar hatta filmin sonlarına kadar chuck'ın doktor olduğu bilinmiyordu. bu da teddy'nin halisünasyonda böyle bir bilgiye sahip olamayacağı fikrini getiriyor. hem o kadın halisünasyon ise o fareler de halisünas. yok buradan bir şey çıkmaz geçelim. *
belli yönetmen kadını aklımızı karıştırmak için mağaraya koydu. yoksa filmin sonunu tahmin edebilmemiz kolaylaşacaktı. bunu engelledi böylece.
personel teddy ve chuck adaya ilk geldiğinde huzursuz. ayrıca hastalardan birinin defterdeki kalem karalamasına tepkisi olduğunu bilmesi kafamı karıştırmıştı. nereden bilebilirdi diye düşünmüştüm. filmin sonu gelince teddy'nin aslında oradaki hastalardan biri olduğu anlaşıldığında, bunların o yüzden yaşandığı anlaşılıyor. tabi filmin sonunu görmeden bunları anlamak imkansız.
hastaların sorgusu alınırken ki kadının su içme olayından baya bir anlam çıkarılabilir. bir arkadaşımız bardak yok demiş çünkü biz olayları teddy'nin gözünden görüyoruz şeklinde açıklama yapmış. ama bu da tam olarak izah etmiyor. çünkü kadın su istedi. chuck gitti getirdi. kadın elinde bardak yokken su içer gibi yaptı sonra bardağı masaya boş bir şekilde bıraktı. tabi chuck su getirmeye giderken teddy'nin not defterine "run" yazısını yazdı. daha sonra adada keşif yaparlarken chuck kadının bir şey söyleyip söylemediğini sordu teddy de gösterdi not defterinden. demek ki böyle bir sahne cidden oldu. o yüzden bardak olayı biraz muallakta.
diğer bir husus da eğer teddy'ye gerçekten o kadar hikaye uydurup soruşturma için adaya geldiğini düşündürttülerse bence gayet hastayı iyileştirmişler. doktorunu ortağı olarak itelemişsiniz. bundan ötesi mi var?
--spoiler--
film böyle işte. izlemeyen ya da benim gibi izlediğini sanıp izlemeyen varsa benim gibi "izleyin, güzel film" diyebilirim.
Özellikle o gemi düdüğü gibi çalan soundracktı filme mükemmel uyum sağlamıştır. O ambiansın , gizemin oluşmasında müziğin etkisi çoktur.
Film ise oldukca sürükleyici ve gizem-gerilim dolu. Sonu ise müthiş ! Belki klişe ama filmi izlerken kendinizi öyle bir kaptırıyorsunuz ki filmin öyle biteceği aklınızdan bile geçmiyor.
Leonardo Di Caprio'nun izlediğim en iyi 3.filmi kesinlikle.
Müthiş bir kurguya sahip filmdir. Baştan sona dair mesajlar verse de seyirciyi şüphede bırakmayı başarmıştır. Sonu nasıl biterse bitsin sürpriz olacaktı.