Son bölümü sanırım diziyi bağlamak için yazdılar. Olmayan karakterler uydurmak başka bir nedene bağlanamaz. Eğer finalinde bağlanan bir konu olmasa eurus üzerinden devam edecek bir 5.sezon olur derdim ama eurus muhabbeti tekrar tekrar isitilip gelecek bir konu değil kaldı ki bir bölümü bile doldurmadı.
Ayrıca Benedict abinin ayrılması ve yeni bir Sherlock ile de olmaz zira adam acayip bütünleşti.
Doctor strange izlerken bu ne dedim. Resmen başka karakteri kıskandım Aliminyum.
4. sezonda tıpkı diğer sezonlar gibi yine muhteşemdi.. ama özellikle 2 ve 3. bölümler daha güzeldi.. her ne kadar bazı yerlerde final dense de final olacağını zannetmiyorum 3. bölümün adı final olduğu için öyle bir algı oluşturulmaya çalışılıyor.. öyle bir şey olsaydı dizi başlamadan aylar önceden duyardık son sezon olacağını ama öyle bir haber gelmediğine göre 5. sezon için 2 yıl beklemeye devam.. evet.
son bölümün nesi beğenilmedi anlamadım.
Bence en efsane bölümlerden biriydi.
Sadece son dakikalardaki duygusallık bu diziye biraz fazla kaçmış o kadar.
Onun dışında resmen gerildim izlerken.
Genel olarak 4. Sezon gayet iyiydi. Diğer sezonlara göre daha duygusaldı ve duygusal olmak Sherlock'a pek oturmadı. Sürpriz kardeşli kısımlar testere serisinden bir yudum almışım gibi hissettirdi bana.* 5. Sezon için onay alan Sherlock'ta ben hikayeyi merakla bekliyorum.
kim öle kim kala 4. sezon 3 bölüm sinir bozucu geldi bana 2 yıl bekletiyosunuz bari 5-6 bölüm yapın 5. sezonuda 2 bölüm yaparlar 2023te borla çalışan tvmizin karşısında izleriz..
Mafyalar Gözlerini kapatıp babanın mekanına getirdiklerinde sherlock un her şeyin farkında olması çok süper sahneydi. Sonunda ki sözü çok manidardır.*
--spoiler--
Şimdi benim anlamadığım durum gözlerimi neden bağladınız...
--spoiler--
Bugün başladım, ilk bölümü çok iyiydi.. 2. Bölümde dizilere yerleşmiş klişelere çok fazla yer vermişler, olacakların tahmin edilebilir oluşu biraz hevesimi kaçırdı.. ya da ben çok zekiyim bilemedim şimdi.
arthur conan doyle'ın yazmış olduğu hikaye serilerinin baş kahramanı.
agatha cristie'nin romanlarındaki soğuk ve öngörülebilir karakterlerinin aksine arthur conan doyle'ın karakterleri, okuyucuya biraz daha yakınlık gösterir ve tahmin edilemez hareketleri söz konusu hikayelerde vuku bulur.
vakalardaki ince ayrıntılardan, sonuca gidebilen, tümevarım yöntemini kullanmasının yanı sıra pratik zekasını da işleyebilen sherlock'un özellikle çağımızın hastalığı olan obsesif kompülsif bozukluk olan kişilere verdiği hayranlık ve mutluluk da ayrı bir önem arz ediyor hikayelerde.
hikayelerin ülkemizde neredeyse hiç tutulmamasının sebebi ise, otobüs yolculuğu esnasında durulan mola duraklarında satılan bahçe kitabı muamelesi görmesi olduğu kanaatindeyim. ülke insanımızın fiyat/kalite anlayışıyla baktığı kitaplardan ötürü pek rağbet alamaz bu hikaye serisi. polisiye konusunda oldukça güzel konu işleyen sherlock holmes'ün televizyon ve sinema dünyasındaki yeri ise kitaplarının aksine tüm dünyada bir hayli tutuldu. sinemalara 2 film olarak çıkan ve ikinci filmi pek beğenilmeyen sherlock holmes'ün, birleşik krallık yapımı olan mark gatiss'in uyarladığı dizide sherlock karakterini canlandıran benedict cumberbatch, bu ilgiyi iki katına çıkardı. halihazırda 4 sezon olan sherlock'un sezon başına üç bölüm çekilmesi, sevenleri tarafından üzüntü ve şikayete yol açsa da amerikan dizilerinin aksine uzun metrajından ötürü bu şikayetleri biraz olsun hafifletmiştir. sherlock'un yardımcısı dr. watson'ı canlandıran martin freeman ile beraber oldukça güzel bir çıkartan ikilinin maceralarının izlenmesi tarafımdan şiddetle önerilir.
2. sezonunu az evvel bitirdiğim, senaryosu kurgusu ve oyunculuklarıyla kendine hayran bırakan dizi. neyse ki 3. sezon için bekleme gibi bir derdim yok, sanırım diziye geç başlamamın tek güzel yanı bu.
beni fazlasıyla tatmin eden bir son oldu. genel kanının aksine sherlock kalitesinde bir sezonun sherlock kalitesinde bir finalini izledik bence ve "aman bu sezon mary ile alakalıydı bla bla" diyerek beğenmeyen istisnasız herkesin diziyi kıçından anladığını düşünüyorum. bölümler, sezonlar boyunca diziyi böylesine bir sona ulaştıracak ipuçları verildi. hikayeyi mary'ye indirgemek diziyi anlamamak demek bence. anlamamak ayıp değil elbette ki bu diziyi yaklaşık üç sezondur çeviriyorum, tam olarak %100 hakim olduğumu söyleyemem. o yüzden böylesi bir yapıma dair sığ görüşler üzücü ve böyle bir yapıma da haksızlık etmemek gerek.
şimdi dikkat ettim, 3. sezon 1. bölümde önemsiz davaları oturduğu yerden peşpeşe çözdüğü bir bölüm var.
orda eve gelen kız mektuplaştığı adamın bi anda mektup atmayı kestiğini söylüyor ve sherlock'tan yardım istiyor.
sherlock da lop diye mektupları atan baban diye olayı hallediyor. 15sn lik bi sahne, halbuki kitabında sir arthur conan doyle bunu bir hikaye olarak anlatmıştı.
ayıb etmişler güzelim hikayeye.
Sonlarına doğru, bir hayli zırvalamış ve hayal kırıklığına uğratmış yapıt. ilk elime aldığım kitaplar, onlarca sir arthur serisi ve farklı yorumları olduğu için dizisinden alacağım seyir keyfini düşünmem bile yeterdi. ama pek öyle bitmedi maalesef. mantık çerçevesini aşıp, bilim/kurgu karakterine çevirmeleri, o kız kardeş zırvası falan güldürdü sadece. zaten yapımcıları da, ne yapacağımızı nasıl bağlayacağımızı bilemedik diye bir açıklaması var, kendileri de farkındalar bunun.
oyuncu seçimleri muazzam ama. benedickt ve Freeman olmasaydı kesinlikle bu kadar keyifli olacağını sanmıyorum.
ve pek dikkatinizi çekmeyen bir şey eklemek istiyorum. şöyleki, md.house sherlocktan esinlenmiş bir yapımken sherlock dizisi de; neredeyse sahne çekimleri, diyaloglar, giriş/cıkış müzikleri benzerliklerine kadar house'dan esintiler içeriyor. izlerken bir hayli dikkatimi çekti.