''brandon, patronuyla beraber kız kardeşinin sahne aldığı yere onu dinlemeye giderler.
kız kardeşinin sahneden indikten sonra patronuyla daha masada birbirlerine yavşamaya başlıyorlar.
mekandan çıktıktan sonra kız kardeşi ve patronu yanında taksinin içinde öpüşmeye başlıyorlar, sonra brandon'ın evine gidiyorlar beraber. kız kardeşi ve patronu bi odada oynaşmaya sevişmeye başlıyorlar, brandon'da eşofmanlarını giyip
koşmaya çıkıyor.''
üzerine söylenecek çok şeyi olan ama yine de "ne söylenebilir ki?" dedirten, bir seks bağımlısını konu edinen steve mcqueen filmi.
film boyunca kendinizi, en yakınlarını sorguluyorsunuz fark etmeden, rahatsız oluyorsunuz, tüyleriniz ürperiyor, düşünüyorsunuz.
film anlaşılmaz değil ama üzerine düşünme gerektiriyor ve düşündükçe anlamları içinde yüzmeye başlıyorsunuz. yönetmen açık kapılar bırakmış durumda ve filmin adı üzerine düşündürüyor.
öneri: filmi izlerken ya yalnız olun ya yanınız boş olsun ya da film izlemekten anlayan ve seks olgusunu gözünde büyük bir tabu, ayıp olarak görmeyen birileri olsun yanınızda, illa birileri olacaksa.
bir arkadaşımın ağzından çıkan cümleyi aynen aktarıyorum: "bu film türkiye'ye göre değil."
neden biliyor musunuz? çünkü hala en ufak bir sevişme sahnesinde kıkırdayan insanların yanlarından geçiyoruz her saniye.
Kendisi birçok kadını tek gecelik çerez olarak kullanan, kadını metalaştırmanın dibine vurmuş bir adamın, kız kardeşi kendisinin evli patronu tarafından aynı şekilde kullanılıp .mı götü dağıtınca geçmişinden utanç duymasını konu alan soft porn film.
Edit: yazım hatası.
brazzers ve naughty america yönetmenlerininsteve mcqueenden ders alması gerektiğini gösterir 2011 yapımı ingiliz filmi. tanım kısmını böyle dolduralım.
modern(!) dünyanın nimetlerini(!) sorgulayan bir film olarak görüyorum bunu. görünüştü brandonın başarılı olduğu bir işi, tabir-i caiz ise patronuyla da can ciğer kuzu sarması şeklinde özetleyebileceğimiz bir arkadaşlık ilişkisi, kendisine ait bir dairesi ve istediği zaman o daireye oruspu atabilecek parası var. ancak sürekli bir doyumsuzluk hayata karşı sürekli bir doyumsuzluğu var ki bunu iş arkadaşıyla yediği yemeğin ertesi gününde melez güzelimizi eve atmasına rağmen devamını getirememesi çok güzel göstermiştir. yine melez güzelimizle tamamına muvaffak olamadığı seks sahnesinden sonra sarışın afeti gayet hoş bir pozisyonda ve tam performansla...* bu sahne, mutlu olmak varken bu mutluluktan kaçması modern dünyanın dikte ettiği herhangi birine bağlanmama yüceltilen ve cinsel hazza odaklanan tek gecelik ilişkilere güzel bir göndermede bulunduğuna inanıyorum. bir de göz önünde olan, ancak benim diyen porno filmlerine taş çıkartan seks sahneleri arasında yiten bir şey yani ailevi ilişkiler. bir sahnede sissy* i̇rlandadan new yorka geldiklerini söylüyor. brandon ve sissy arasındaki ilişkiye baktığımızda ailenin bir şekilde dağıldığını görüyoruz ki günümüz ailelerinin ve aile bireylerinin arasındaki ilişkileri göz önüne aldığımızda yönetmenimizin burada da zülf-ü yare dokunmak istediğini rahatlıkla söyleyebiliriz gibime geliyor. bunların dışında müzikler filmle olağan üstü bir şekilde uyum sağlıyor. 1 yıldan fazla bir süredir her filmin müziğine neredeyse filmden daha çok özel alaka gösterdiğim dolayısıyla bu konuda bir şeyler öğrendiğimi farz ederek böylesine iddialı bir cümle kuruyorum. yalnız aria - goldberg variations; bwv 988 (j.s. bach) ve variation 15 a 1 clav. canone alla quinta. andante (1981 version) - goldberg variations, bwv 988 (j.s. bach) dışında hadi belki chicın i want your love parçalarını filmden bağımsız olarak dinleyebildiğimi söylemeliyim bu da klasik müziğin ve elbette bach gibi bir dehanın sayesindedir. çarşafların ve atkının rengini de es geçmek haksızlık olacaktır. kullanılan renk* garip bir şekilde şehveti dizginliyor gibime geldi tabii bunda filmden hemen önce izlediğim çığlık ustası alman motoru madison i̇vy imzalı kısa filmin de etkisi olabilir diye düşünmüyor değilim. bunu cevaplamak için filmi tekrar izlemem gerekecek sanırım.
unutmadan söylemek lazım never let me go ile gönlümde taht kuran gülüşüne yandığım carey mulligan bu filmde never let me go ve an educationdaki performanslarının yanında sönük kalmış, ama yine de şahane bir iş çıkardığını söylemek lazım.*michael fassbender ise zaten üstünde olan ağır yükün altından kalkmayı bilmiş, lakin sonlardaki o ağlama sahnesi var ya hayatımda öyle yapmacık bir sahne görmedim. tek eksik buydu başrol oyuncumuzun. eh yazanın da, yönetenin de, oynayanların da ellerine sağlık deyip filmi izlemeye davet ediyorum. (torrent isteyen varsa ucuza veririm.*)
bir de içimde kalmasın diye söylüyorum; basit bir sex filmi olarak görenler ayyy sex filmiymiş iğreeaanç diyenler varmış bu film için kusura bakmasınlar ama amlarına koyayım ben onların çok ayıp ediyorlar valla bak
steve mcqueen filmi. böyle bir ön notla başlayayım öncelikle. michael fassbender ise gerçekten iyi oyunculuk çıkarmıştır. filmle ilgili bir diğer nokta bana göre müzikleri. iyi seçilmiş ve farklı gitmiştir. özellikle brandon'ın koşusu ve sondaki sahne açısından gayet başarılı seçimler olmuş.
brandon ve sissy karakterleri ile aslında aile sorgulaması yaptırmıştır. ön plana çıkan her ne kadar brandon'un seks manyaklığı veya bağımlılığı ise de bunun yanı sıra sissy'in kendisinden nefret eden abisine olan anlamsız bağımlılığı. brandon herkes tarafından irdelendiği için birazda sissy üzerinden gitmek istiyorum. filmde bir sahnede aralarında geçen konuşmalarda abi ve kardeşiz ve birbirimize yardımcı olmalıyız diyor sissy. sissy'in aslında kendine yetebilmesine rağmen kişilere veya herhangi birinin her daim yanında olması isteğini bu cümle açıkça ele veriyor. üstelik film boyunca bunu sadece abisine karşı olmadığını da gözlemleyebilirsiniz. zira tek gecelik ilişkilerin ertesinde üst üste o kişileri araması da bunun göstergesi. yani anlaşılacağı üzere film bağımlılıklar üzerine güzel bir sorgulama yapıyor. brandon'un seks bağımlılığı, sissy'in birey bağımlılığı ve ikisi arasındaki anlamsız çekişme. aile üzerine gösterilen herhangi bir olgu yokken bile onları da analiz etmez şansı vermiş.