Dönemin en genç subaylarından olup rumlara karşı kazanılan başarılarda da büyük katkısı vardır. tabur önünde yürürken attığı sert adımlar yürek titretir.
yahu arkadaş dünya da başka böyle bir şey var mı? ikinci dünya savaşı sahneleriyle desteklenip, bol bol askeri ve lise gecit törenleri ile süslenmiş bir komedi.
bence bu film türk milleti ve ordusunu alaya almak için özellikle yapılmış.
Bir sahnesinde Türk direnişçi olan Turgut özatay Rum askerine tükürerek öldürmüştü.Sağ olduğum müddetçe unutamayacğım bi sahneydi, yazarken bile duygulanıyorum.Yaratcı zekanıza sokayım diyorum.
küçük yaştaki büyük kahramanımız sezerciğin rum piçlerinden yediği dayak sahnesinden ilginç bir enstantane:
sezer rum on kişilik bir rum piçi tarafından yere yatırılır tertemiz dövülür. lakin sırt üstü yere yatan çacuğun elbisesi sırt tarafından nasıl yırtılır halen anlamış değiliz. ben çocukkene bu sahneden bayağı tursmıştım. bu rum piçlerinden bayağı korkulur diye. adamlar yüze tokat atarak elbisenin sırtını sökebiliyorlar.
- o zamanlarda turk subaylarının bıyık bırakbileceklerini! anladığımız film.
- yedi yaşında bir çocuğunu teğmen rütbesine (film icabı gerçekten teğmen oluyor, hani çocuk eğlensin moral kazansın falan diye değil. anlayacağın bildiğin bölük komutanı.) yükselebildiğini gördüğümüz film.
- aynı yedi yaşında çocuğun yürüyerek iki şehir arasındaki mesafeyi alabildiğini gördüğümüz film.
- o zaman senaristlerinin nasıl bir dertlerinin olduğunu ve bu filmin konusunu nasıl ne şartlarda yazdıklarını anlamadığımız film.
Edit: bıyık bırakmak 70' lerin sonuna kadar serbestmiş orduda. Yani birinci madde iptal. kerameti kendinden menkul' e de uyarısı için teşekkürler.
tarihi " üze kadar sayazayim zıkmazsaniz evi ateşe verezeyim" repliğinin geçtiği film. sezercik er olarak girdiği orduda binbaşı rütbesine kadar çıkmıştır. ve bu durum kimsenin garibine gitmemiştir. küçük mücahit bacak kadar boyu ile koca harekatın kilit ismi olmuştur.
kendin pişir kendin ye tadında, günümüzde kıbrıs'ta yaşayan yaşıtlarının zerre ziklemeyecekleri küçük direnişçiye verilen isim.
Filmde anne baba bildiği kişilerin rumlar tarafından öldürülmesinden sonra intikam için direnişçilere yardım eden bir çocuğun hikayesi anlatılıyor.
Hikaye enteresan olmasına rağmen, senarist ve yönetmen ortak hareket ederek izleyenlerle alenen daşşak geçmişlerdir. Bir film bu kadar baştan savma, bu kadar ciddiyetsiz çekilemezdi.
Rütbelerin sebil gibi dağıtıldığı, sezercik'in bütün kıbrıs'ı koşarak katettiği bu filmde bir sahne vardır ki, geyiğin dibine dibine vurmaktadır. Sezercik adlı velet koşarken bir tank'a denk gelir ve önünde durur, tank personeli kafasını çıkarır ve kimsin diye sorar, sezercik de kendini tanıtır, ardından tankçı askerin yaran cevabı gelir : "ben de seni düşman sanmıştım".
saçmalık ve absürdlük konusunda dünya rekoru kırıyor olsa da sadece 6-7 sahneyle o zamanlar kıbrıs'ta yaşanan şartları çok güzel verebilen bir filmdir. ama onun dışında gülmekten öldürebilir. en önemlisi askeri literatüre "sancaktar ağabey" gibi bir rütbeyi hediye etmiştir. daha birçok saçmalık olsa da dönem filmleri incelendiğinde bir nebze kabul edilebilir diye düşünüyorum. ha bir kılıç sallayarak 15 kişi vurmuşsun, ha lefkoşa'dan girne'ye koşarak gitmişsin. ikisi de absürd değil mi?
köyün amcaları saklanmıştır. sezercik ise köyün meydanına yem olarak salınmıştır, amaç eoka adamlarını pusuya düşürmektir. eoka'cılar yemi yutarlar ve liderleri, kötü adamımız Turgut Özatay * sezercik'e şöyle der:
* pis kurusi! sabuk bizi amzalarinin yanina götür.
-hşş sezercik bana bi su getir yavrum
...
-aferim on başı yaptım seni ,bi de bak bakıyım içeri tülay ablan gelmiş mi?
-ı ıh gelmemiş.
-hmm sağol seni yüzbaşı yaptım. bi de bi çay söyle bana
...
-aferim seni binbaşı yaptım bi de bi..
-sus lan pezemenk senin karşında amirin duruyo
-lan ama..
-git çay getir şimdi..
gibi diyaloglara rastlayabileceğimiz yaran türk filmidir.