KÖK isimli albümünü çıkarabilmek ve onun üzerinde çalışabilmek için daha önce planlanmış tüm projeleri tekmili birden iptal eden sanatçı...
hayır sezen...
hayır...
"yarı kaldı şarkılar aman" diye haykırırken acıtandır, "çocuk uyur er uyanır" derken düşündürüp hislendiren, "ben bu yüzden hiç kimseden gidemem" derken "ben" olandır.
kraliçedir.
hangi şarkıya değdirirse sesini, şarkı tamamlanmaktadır.
londrada muhyeşem bir konser vermiştir.Ayrıca daha sonra antalya film festivalinde sahneye çıkmıştir.Kendisine dur artık be kadın demek istiyorum.Bu ne enerjidir.
Uçsuz, bucaksız bir alanın içinde yüz binlerce kişiydik.
Şarkı söyleyen kadın bendim.
Normalde olmayan bir şey oluyordu sahnede. Şarkı söylerken hiçbir şey düşünmek mümkün değildir. Oysa ben hem şarkı söylüyor hem düşünüyordum. Bir meditasyon anı gibi... düşünceler ben çağırmadan geliyordu.
Olağanüstü güvenlik önlemleri, polisler, tanklar, silahlar, telsiz konuşmaları, son derece gergin ve telaşlı görevliler, korumalar, onlarca gazeteci, kameraman...
Neredeyse hepsinin yüzünde, her an tatsız bir olay çıkabileceği endişesi...
Ve bu kadar sert bir gerçekliğin ortasında rengarenk giysileriyle ruhlarından, bedenlerinden hayatiyet fışkıran; çoluk, çocuk, genç, yaşlı bir daha aklımdan çıkması mümkün olmayan insan denizi.
Ben, yirmi sekiz yıldır sivil hareketlerin dışında, her türlü siyasi görüş ve tavıra eşit mesafede durmaya çalışan Egeli Sezen, Diyarbakır’ın orta yerinde nasıl oluyor da bütün şarkıları yüz binlerle bir ağızdan söylüyorum.
Kelimeler de ben çağırmadan geliyorlar. “Bu hüzünlü dünya macerasında hala parçalanmaya direniyorsak, bunun bir tek sebebi olmalı: Ortak duygu, ortak akıl.”
O kadar düşünmeden konuşuyorum ki, zaten unutuyorum ne dediğimi. Ta ki, Müjde ile Meral hatırlatıncaya kadar. Düşle gerçek arasındaki o bulanık çizgide seyreden herkes gibi besbelli iyice karışmışım.
Havaalanındaki karşılama curcunasından net olarak aklımda kalan tek şey, kara üzüm taneleri gibi iki çift göz... onlar hiç gitmiyor gözümün önünden. Dallı, güllü bayramlık elbiseleriyle kendi boyları kadar bir çiçek buketini elime tutuşturan iki kız çocuğu.
Öyle durup bakışıyoruz bir süre. Sonra refleks olarak eğilip öptüğümü hatırlıyorum.
Kimbilir onlar bu anı ilerde nasıl hatırlarlar.
Ben kendini başkasının yerine koyma ve anlama üzerine binlerce kez kurduğum cümlelerin anlamıyla tanışıyorum. Ete kemiğe bürünmüşler karşımda duruyorlar. iliklerime kadar hissediyorum.
Hangi şarkıydı unuttum... Korumalarla göz göze geldik. içimdeki ses “burada bulunan hiç kimse bu kutlamanın zedelenmesine izin vermeyecek” dedi. Haklı çıktım. Elimi tutmak için itişip kakışan genç çocuklara uzandım sahneden. Engel olmadılar.
Derken dönüş yolundayız. Milim milim ilerliyor minibüs. Dudaklarını, ellerini cama yapıştıran çocuklara yetişmeye çalışıyorum. Hayatın normal akışı içinde ölçüsü kaçmış bir hezeyan hali gibi, neredeyse rahatsızlık verecek kadar taşkın bir durum.
Ama burası Diyarbakır...
Görünenin arkası, sahnede yediğim ayazdan daha yakıcı...
96 yılıydı. Çok acı çektiğimiz günlerden biriydi. Kardeşimle, fizik üstüne bir şeylerden söz ediyorduk. Kara delik dediğimiz, enerjilerini tükettikten sonra kendi kütlelerinin çekim gücüyle kendi üstlerine çöken ve herşeyi yutan büyük yıldızlardan.
Acı o kadar yoğun ve keskindi ki, biraz da umursamazca sordum, “hiç ümit yok yani... ”
“Var” dedi kardeşim, “olay ufku”. Bir fizik terimi... ” Sonra anlattı.”Kara deliğin, ışığın çıkmasına izin verdiği öyle bir uzaklık noktası var ki, oradan bakınca yeniden ışığı, gelmiş geçmiş bütün zamanları, yani sonsuz bütünü görebilirsin.”
ihtiyaçtan doğan bir sohbetti ve o sırada bana iyi geldi. “Ne kadar uzak olursa olsun, ümit ümittir,” diye düşündüm muhtemelen.
Ben Diyarbakır’da şunu gördüm. Oradaki bütün insanlar çok şey öğrenmişler. Olağanüstü bir iç disiplin ve siyasi bilinci hergün biraz daha geliştirerek ağırbaşlılıkla bekliyorlar.
2007'nin son çeyreğinde birçok projede yer alarak gönülleri yeniden fethedicek, yeniden dolduracak muhteşem insan, kraliçe.
Gazete haberine göre, DVD, albümden önce çıkacak.
Daha sonra ise, albüm geliyor, 2007 Aralık, 2008 başı ve çok bekletmeden de KÖK.
Bu kadar projeden sonra artık bir üç yıl daha bekleriz yeni albümü.
Diğer projeler ve albümler;
Teoman'la düet haberi vardı ya, o belli olmuş. Sezen, Teoman'la Paramparça şarkısını seslendirecekmiş.
Tarkan'la beraber şarkılar üretmeye devam ediyorlarmış.
Sıla'ya destek vermiş, Sezen ayrıca.
Ayça Tekindor'un albümünde, Rahatı Kaçan Ağaç isimli şarkısıyla yer alacak Sezen.
10 gün sonra çıkacak ENBE Orkestrası albümünde ise, Mustafa Ceceli yorumuyla, söz müziği Sezen'e ait olan Ciğerim Yanar şarkısını dinleyeceğiz.
Hepimizin malumu olduğu üzere, çıkacak Aşkın Nur Yengi albümünde, Gözümün Bebeği, Yasak Elmam ve bazı iddialara göre Beşik şarkıları yer alacak.
Gazetede Tarkan ve Sezen'in hala birlikte çalıştığı yazıyor, fakat bir başka yazar (Cengiz Semercioğlu) Tarkan ve Sezen'in şarkı yüzünden küstüklerini söylüyorlar. Eğer gerçekten öyleyse Sezen'in bir daha ki sefere Tarkan'a "şarkım budur, ister oku, ister okuma" diyip restini çekmesi lazım. Yetmiştir Tarkan'ın şımarıklıkları.
Ayrıca şu anda piyasada Sezen Aksu Vol.1 ve Vol.2 arşivleri de bulunmakta.
Son olarak da basında yazan bilgilere göre, Celine Dion'a da bir beste veren Sezen, ingiltere konserinde Celine Dion ile düet yapacak, bu teklif de bizzat Celine Dion'dan gelmiş, fakat düet işi kesin değilmiş, olmayabilirmiş.
Ayrıca Sezen, Altın Portakal'da da sahneye çıkacak.
Sanıyorum bu kadardı, albüm ve projeler *
Birkaç aydır yeni şarkısı ortalığa çıkmayan Sezen bir anda geliyor, Sezen geliyor...
7 ekim 2007 de ingilterenin en prestijli konser alanı londra daki royal albert hall de konser verecekmiş. orada bu muhteşem mekanda olup onu izlemek vardı.
bilet fiyatları en ucuz - ki royal hall için restricted view olarak geçiyor - 80 YTL civarı, en pahalı da grand tier olarak geçen yer 220 ytl civarı. ingilteredeyim ya da paraya para demem diyorsanız aha da bilet için link
uzun yıllardır kendisinin kokain kullandığı söylenir. doğru mu bilinmez ama sarı odalar, herşeyi yak gibi şarkılarda pek ayık kafayla yazılcağa benzemiyor hani.
herkese şarkı vermesinin nedenini şarkı söylemenin insanlara iyi geldiğini söyleyerek açıklayan kraliçe. Ayrıca herkese yol verme niyetindedir. bütün şarkıların duyurulma şikanının kendisi olmayacağını söyler. ancak bazıları var ki bunlara da mı verdin sezen ya dedirtir. biraz seçici olsan nolur sanki dedirtir.
sarayköylü olduğu doğrudur. çok küçük yaşta buradan ayrılmıştır. bu yazki denizli konserinde de annesinin selamını denizli'ye getirmiştir. nitekim beyaz şov'da çocukluk arkadaşı olan bir bayan, sarayköy'den aramış ve kendisiyle programda sohbet etmiştir.
Resmi sitesinde kendi yaşamını konu alan "Bir Yudum insan" belgeselinin ilk 5 parçası izlemeye açılmış, her hafta biraz daha eklenerek en sonunda belgeselin tamamının yayınlanacağı müjdelenmiştir.
Kuruyoruz farkında mısınız
Eylül 2007
Suyun olduğu yere kuruldu tüm uygarlıklar.. Su varsa hayat oldu hep..
Ama sadece insan bedeninin biyolojik fonksiyonlarını yerine getirilmesiyle sınırlı kalmadı suyun sunduğu yaşam. Bir topluluğu, millet yapacak kadar keskin izler bırakan bir yapıştırıcı, ortak kültürün, medeniyetin, daha kolay bir yaşamın kaynağı oldu su.
Dünyanın tüm dillerinde ve kültürlerinde su için söylenmiş, sudan doğmuş, onun bolluğuna, berraklığına, kutsallığına, gücüne ve en önemlisi belirleyiciliğine atıfta bulunmuş dolu söz var. Hele içlerinde biri var ki, mecazi anlamının derinliğinden çok bugünün gerçeğini anlatır olması dokunuyor insana. Bir Çin Atasözü der ki, Sular yükselince balıklar karıncaları yer, çekilince de karıncalar balıkları. Kimse bugününe aldanmasın, çünkü kimin kimi yiyeceğine su karar verir.
Büyükçekmece gölü de kararını verdi, bu karara adeta zorlandı ve çekilmek bir yana, kurudu. Balıklar yerini karıncalara bırakırken, biz de belki de bundan böyle "sudan ucuz" olacak yaşamların tehlikesiyle karşı karşıya kaldık... Karar merciinin su olduğunu gözardı edip, bollukların yaşandığı günlere aldandık.
Farkında mısınız? Gerçekten de kuruyoruz! Büyükçekmece gölü bunun en iri kanıtı.
Daha fazla artmadan bu örnekler, en başta bireysel çabalarımızla sahiplenmeliyiz bu gerçeği ve çözüm yollarını.
Hala "suya sabuna dokunma" şansımız varken...
sertab erener konserinde, rüya'yı onunla beraber söylerken, ben bir tek sezen'in sesini duydum. haykırdı, ama başı yukarda, hadi yüreğim ha gayret diye.
eve gidip köpeğinin kaybolduğunu iddia eden şarkıcı kişisine hiçbir şey söylemeyerek gene ne kadar farklı bir yerde durduğunu göstermiştir. bir şarkısında ona da alttan alta ayarı verir.
bu sene bodrum antik tiyatro'daki tüm konserler içinde iki konser veren tek şarkıcı olması bir yana, konseri ağzına kadar dolduran 2 sanatçıdan biridir, diğeri de kenan doğulu'dur. harbiye açıkhava'da altı tane konser vermiş, hepsi dolmuştur. harbiye'de görevli olan kişilere cem yılmaz, "burası ne zaman dolar" diye sormuş espriyle karışık, aldığı cevap "sezen aksu çıktığı zaman" olmuştur.