Bana acaip bir tür olmadığımı ilk fark ettiren kadın... Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabındaki kadın psişesine uygun olduğumu ilk ondan öğrenmiştim... Tılsımları, büyüleri, öyküleri, mitleri, masalları, gelgitleri ve cinselliğiyle, vahşi kadın arketipinden, evcilleşmemiş bir soydan türediğimi fark ettiren ilk gençlik kahramanım... Haz yıllarımın başındaydım... Uslu, nazlı niyazlı, kaçan, eğilip bükülen, şımaran, para harcatan, hediyeler aldırtan, ölçülü biçili, kapristen öldüren bir kız değildim... Arzu nesnesi olmak bana göre değildi. iştahım vardı benim, kendi arzu nesnelerim vardı. E, tuhaftı tabii. Çünkü bizim memleket, sevmektense, sevilmenin konforminizmine teslim olmuş kadınları bilirdi. Uysal, örnek, küçük hanımefendi, arsız hiç değil, taşkın kesinlikle olmaz, mani yok, depresyon da, bir saksı çiçeği gibi nadide, ve ölçüsünde kırılgan, keke pastaya yatkın, ne çelişki, ne keder, hayat böyle geçip gider... Baştan çıkaran kötü kadınlar vardı bir de... Onlar zaten ayrı bir türdü. Ezik, tuzağa düşürülmüş kadınlar. Bayanlar vardı yani... Şimdi gene bayanlar var... Başka bir kategori bilmezdik, "BENi KATEGORiZE ETME" diyen kadın çıkana kadar...
Kadınlar vardı, erkeklerin anlattıkları kadınlar... Erkeklerin duyguları da vardı. Aşkları, iştahları... Kadınlar zaten yoktular. Zaten çok kadın kahramanımız da yoktu. Gerçek bir ozanımız mesela, serçe ozanımız çıkana kadar. Feministler vardı, ama onlar sözü edilen kadının konusu değil...
Sözü edilen kadın SEZEN AKSU, kadının ruhuna üfledi işte... Tensel ve ruhsal aşkın tozunu sildi... Gün ışığına çıkardı... Erkeklere bahşedilen tüm özellikleri bir kadının da yaşayabileceğini anlattı... Bütün bunları ezberleyen bir toplumun bu ezberini bozmuş, buna rağmen hem erkek, hem de kadınlar tarafından sevilmiştir...
Son otuz yılın Türk popunu kanatlarında gezdiren AKSU, başta kadınların sonra erkeklerin üstüne Anka kuşunun küllerini döktü, yeniden doğsunlar diye...Bir şarkısını duyduğumuzda aşk iklimine hemen sokulmamız boşuna değil, Popstar'lı, Televole'li yıllarda bile...
Siyah beyaz tv yıllarında, henüz 19 yaşındayken, siyah saçları, iri dolgun dudakları, minicik bedeniyle, "Ben, beni kendi içimde arasam bulurmuyum, yaşanmamış genç yıllarımı ve sebebini susuzluğumun." demiştir ve o günden başlayarak bu ülke onu sevmiştir... Yaşanmamış yılları yaşayacaktır ve bize de yaşatacaktır... "Olmaz olsun cüzdanımda milyonlar, kalbimde sevgin oldukça, zenginlik mal mülk para neye yarar, yanımda sen olmayınca" diye seslenecektir... Tabii 200li yılların Türkiye'sini hesaba katmamıştır...1978 YILINDa serçe albümü gelir... Kaybolan Yıllar der, henüz yirmili yaşlarının çok başındaki kadın...Bir tür kahinlik sezilir şarkılarında, insanın kendi yarasını ancak kendisinin sarabileceğini söyler... 1980'DE sevgilerimle albümü çıkar...
"dört günlük bir şey işte, güzeldi, yaşandı bitti diye düşündük, oysa bir duygusal yük, vurduk yüreklerimize, kırılıp döküldük... Sezilir, yasak bir şey vardır...
aynı albümde sevgiliye "sende benim hatalarımdan birisin, sen en büyük günahların bedelisin" der...
1981de ağlamak güzeldir gelir...Düşüncede GÜN GELiR iSTEKLER, iHTiRASLAR iNSANI BOĞAR der, insanın arzu duyma gücünün sınırsızlığını anlatır bize...
Ertesi yıl FiRUZE düşer raflara... iki klasik parça kalır o albümden, FiRUZE VE iKiNCi BAHAR...
Sezen AKSU dünyaya kendini tanımaya, hayatı deneyimlemeye, dispomanca sevmeye ve yaşamaya gelmiştir... Güzel bir yaz günü SEZEN AKSU 88 çıkar piyasaya, yer gök "Bu gece gel yarın, istersen yine git" diye inler...
80Li yıllara veda ederken SEZEN AKSU SÖYLÜYOR albümünde gitmeyi anlatır... Aynı albümde korku duyarız... Haksızlık bu geçen yıllar, gönlüm çok genç bedenim yaşlı... Bu teslimiyet uzun sürmez, çakraları açıktır kadının, 1991de gülümse gelir... Kedilere iadei itibar verilir albümde... Bir kedim bile yok dizesi onun ağzından duyulduğundabirçok gönlü kırık kadın evine kedi almıştır bile... Yine gülümsede her şeyi yak şarkısıyla damardan girer, bu aşk da insan tam o anda ölmek ister...
1993te farklı bir soundla DELi KIZIN TÜRKÜSÜ gelir... Burda içe dönme daha yoğun hissedilir... Masum değilizde büyümüş, kendini sorgulayabillen bir kadın vardır... Tam o sıralarda ülkede her şey hızla tükenişe akmaktadır.. Kaybolan ilişkiler, sahte dostluklar almış başını gitmektedir... Artık kimse aynada kendine bakamaz olmuştur, bu tabloya sezen kendini de katar ve küçüğüm der..
Sezen aksu batılıdan çok batılı olduğumuzu hissetmiştirki IŞIK DOĞUDAN YÜKSELiR der... aNLAYANA...!!! aRTIK SADECE KALDIRIMLAR HATIRLIYORDUR ÇOCUKLARI, ONLARI...
Toplumsal bir hafıza kaybı yaşıyoruzdur ve ne mutluki onları da hatırlamıyoruz...
1996'DA düş bahçeleri gelir... Yalnızlık senfonisinde her şeye rağmen ayakta kalan kadının sesi duyulur... 1997'DE KiMiLERiNi HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATAN AMA BENiM GiBiLERiN NADiDE BiR KOLEKSiYON ALBÜMÜ OLARAK ÜSTÜNE TiTREDiĞi DÜĞÜN VE CENAZE GELiR... bALKAN EZGiLERi AŞKLA KAYNAMAKTADIR ŞiMDi... 1998'de adı bende saklı da tutuklu der... 2000'DE DELiVEREN gelir... Kadın kendi değerini hatırlatır...
Bu albümde "unutulmayı da göze aldım evet" der, ama unutulamaz...
2002'de ŞARKI SÖYLEMEK LAZIM gelir..içini döker, ama tutkusunu bırakmaz... istanbul istanbul Olalı gibi bir şarkıyı yazar... Esmiştir yine, yine aşktan ölüyordur, bir kürek lazımdır ona... Yine aynı albümde başka türlü aşk istediğini söyler, aşkı savunmayı öğretir, yıllar su gibi akmaktadır... 2003TE yaz bitmeden de şu saniye esastır der... Yaktığı bütün gemileri sayıp döker
Kendimi büyütürken bana şarkılarıyla eşlik eden kadın o... Kendisiyle beraber, kuşakları hallerden hallere, anlardan anlara, idraklerden, idraklere şarkılarken, bu ülkede yaşayan her aşkta az ya da çok sezen aksu mührü var, ne diyelim, bize denk geldi, bizden sonrakiler de gün görse bari....
TÜRK POP MÜZiĞiNiN KRALiÇESi SEZEN AKSU'NUN CANI iSTEDiĞiNDE YENi ŞARKILARINI SÖYLEMESiNi BEKLiYORUZ, iSTEMEZSE DE OLSUN, ESKiLERi DiNLERiZ....
sanatçılığına bir lafımız yok lakin az önce bir forum sitesinde kendisinin sanatcılığı hakkında yazılan yazıların, türk insanının konuyu g.tten anlaması ile nasıl başka noktalara geldiğini görünce şok oldum doğrusu.
Türk pop müziğinin en tepesindeki bu insanı karalamak için daha elle tutulur, mantıklı, seviyeli, ikna edici olmak gerektiğinin bir kere daha altını çizmek zorunda olmama sebep olan kraliçem..
Seni sevmeyen 1 kişiyse seven 10 kişi kraliçem, hele karalamak isteyip de mantıklı sebep sunamayanlar 0 kişi..
"evet sezen!..
bazen önceden bilen.
en gerçek sözleri en yakışan melodiyle buluşturan...
aşklarını hep taze, hep şiirsel tutan... bütün sevdalarını gözümüzün önünde en güzel şarkılara bahane eyleyen...
hayatımızın bütün aşklarına eşlik eden, bazen yol gösteren, bir tür aşk arkadaşı... istediği sevdaya konan bir minik serçe...
severiz kalbimize ve tenimize aynı ateşi düşüren bir insanı, ardından el ele susar sezen' i dinleriz birlikte. budur vatanımda bir sevdanın normal rotası.
yolu sezen' in herhangi bir şarkısından geçmeyen bir sevdanın muhakkak bir bozukluk vardır akordunda.
aradan saçma yıllar saçma bir hızla geçmiş olsa da hiçbir şey değişmedi bu bahiste ve bu şahısta.
daima aynı kalitede acıtabilir bizi firuze... bundan ala yalnızlık nerede var dedirtir her dinleyene "bir kedim bile yok anlıyor musun" dizesi... söz kemal burkay' ındır... ve böyle birinin bırak şiir yazdığını, adını bilen yoktur sezen' in oturduğu semtte!.. bir tek o bilir... bir tek o sezer... çünkü minik serçe dolaşır durur istediği zaman yurdun istediği yerinde.
sezen diyorsa ki "istanbul istanbul olalo, hiç göremedi böyle keder" emin olun orada çok ciddi bir mesele var demektir!.. yoksa sezen ortalığı boş yere velveleye verecek insan değildir.
bize dedi ki, bir ayrılık yaşadım hepinizinkine bin basar!... sonra anlattı meseleyi : çok şarap içilmiş bir gecenin imzası olarak, ki içinde bir kaç şişe yakut şarabından bahseder, nicedir karşısında duran şahane boğaz manzarasına da bir nevi borç ödeme mahiyetinde bestelenmiştir bu şarkı. ve yürek koca bir kara deliktir üstelik!..
hiçbir ayrılık güzel değildir. ama sezen' in ayrılık şarkısı şahana!..
zaten ayrılığın tek iyi tarafı bazen iyi bir şarkı ya da şiire yol açmasıdır. yoksa ölümdür allah' ın emri olan, ayrılık bir insan hatası!..
sezen' in hiçbir şarkısı milli eğitim müfredatına alınmamıştır, hatta henüz tartışma konusu bile değildir (umarım bu yazıdan sonra olur) ama bütün şarkılarını herkes zebere bilir.
neredeyse yaptığı beste sayısından fazla sayıda hit'i vardır! bir ayrılığın kederinden gebermek üzereyken de şifadır şarkıları, bir düğüne gittiğinde de seni kapıda karşılar!
yüreğinin her mağlubiyetinden namağlup bir şarkı çıkarır o!.. biz ölümsüz bir şarkı kazanırız o her "kaybettiğinde"...
hepimiz üç aşağı beş yukarı biliriz hangi şarkıyı kime yazdığını.
ve hepsinde bir magazin haberi değil, soylu bir aşk çıkar karşımıza... "seni pamuklara sarmalar sararım, ne bedel isterim ne hesap sorarım..." şarkısına sebep olan kişiyi merak ettim. sezen bu sözü tuttuysa, kimse kusura bakmasın bu arkadaş eşeklik etmiş...
besbelli bu "hayal mahsulü" bir şarkı!..
tüm aşklar da, tüm şarkılar gibi "hayal mahsulü" nasılsa..
sezen' in anlattığı herşey, ya kendi hikayesi ya da o sıra dinleyenin...
evet ben de kaç kez bizzat yaşadım, yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş beklemekteydi ve o sıra böyle bir şarkının bestelenmiş olmasının çok yararını gördüm.
biz sezen' in hangi şarkıda ne diyorsa, dosdoğru yüreğinin sesi olduğuna inanmış, kaynaşmış bir milletiz. pek çok şeyine gıcık oluruz ülkemizin ya da birbirimizin ama hepimiz sezen' i severiz. sanatçı olarak da insan olarak da... sanatçı olacaksa mutlaka sezen gibi olmalıdır!..
ondan ala örnek sanatçı görmedim. hepimize çıkaracak bir ders vardır hayatında...
star adaylarının o'ndan çıkaracağı ders şudur : kendiniz gibi olun. kendiniz gibi olmak büyük avantajdır, kendiniz adamsanız!..
kadınlara mesajı bellidir : "çalışın, kuvvetli olun kimse sizi durduramaz!.. hani toplumda kadının önünde ekstra engeller var filan diyorlar ya, yok öyle bir şey... olsaydı üstünden geçerken en azından dikkatimi çekerdi. bir iki küçük tümsek gördüm tabii ama üstünden atlamam için zıplamam bile gerekmedi!.. çoğunun altından geçtim zaten!.."
uzun boylulara mesajı açıktır : "üzgünüm ama beni her gördüğünüzde eğilmek zorundasınız!.."
ve erkeklere diyor ki : "her şeye rağmen, her şart altında sevilmeye layık bir tür olarak değerlendiriyorum sizi!.."
müziğin, aşkın bu koca yürekli kraliçesi' nin mesajı şudur kalbi olan herkese : aşk için ölmeli!.. aşk, o zaman aşk!..
evet sezen!..
kalbiyle gülen, söyleyen düşünen...
türkiye' nin şarkılarını bağıra çağıra söylemek için büyük bir ses yetmiyordu maalesef. bir de kocaman yüreğe ihtiyaç vardı. çok şükür zaten, büyük bir ses, kocaman bir yürekten ibaret sezen!..
kulağında hangi türkü, hangi şarkıyla doğarsa doğsun, bu vatanın tüm çocukları sonsuza dek kraliçe' nin eteklerine tutunarak söylenecek."
Sezen Aksu, Hrant Dink için yazdığı ağıtı, Dink'in kızı Sera'ya armağan etti. Aksu taziye ziyareti sırasında yazdığı ağıtı, hiçbir zaman albümlerine koymayacak ve yalnızca kâğıt üzerinde kalacak. Aksu, Hrant Dink'in ölümünün ardından, Dink'in ailesini Bakırköy'deki evlerinde ziyaret etmişti. Sezen Aksu, ölümün ardından ailesinin acısına ortak olmuş ve burada "Güvercinin Ölümü" başlıklı ağıtı yazıp, okumuştu. Dink'in, ölümünü hissedercesine bir hafta önce "Ruh halimin güvercin tedirginliği" başlığıyla yazdığı yazı, milyonları ağlatmıştı. Şimdi de Sezen Aksu'nun taziye sırasında yazıp kızı Sera'ya okuduğu ağıt yürekleri dağlıyor.
ALBÜMÜNDEN AYRI
Konser için Hollanda'ya giden Sezen Aksu, yazdığı bu ağıtı hiçbir albümünde okumayacağını bildirdi. Aksu'nun menajeri, sanatçının sözleri Rakel Dink ve kızı için yazdığını, asla bir albüm için düşünmediğini söyledi. Agos gazetesi, o an evde bulunan herkesi gözyaşına boğan bu ağıtın tamamını bugün yayınlıyor.
Güvercinin ölümü
Bir daha açar mı karanfil
korkusuz
Bir daha uçar mı güvercin
şehirde
Yalancı güneşli bir ocak
Mübarek cuma gününde
Gitti cancağızım gitti
Bitti son istanbul
Kaldırımlar zabıt tuttu
Hepimiz şahidiz
Her yer tetikti
Bir daha yazar mı kalem
kanaya kanaya
Kağıdı da kan tutar ağaç değil
mi soyu
Ağla doyasıya ağla
Aynı denizde çoğalır yüreğin öz
suyu
Sen de çekip gitme
Dayan be umudum
Dön gel meydan okur hayat
Pabuç bırakmaz ölüme
Dön gel.
bir şekilde büyüdükçe daha çok sevilen kadın, nedeni sanırım küçükken şarkılarındaki acıların hiçbirinin insana uğramaması, aşkların en saf haliyle yaşanması, yaş ilerledikçe katlanan acılar.
pop piyasasında değerlendirilmesini, detone olmasını, kraliçe olmasını falan okumaktan artık midemin bulandığı sanatçı. Doğası gereği duygularını şiir yazarak dökmekten, sahneye çıkıp şarkı söylemekten başka çaresi yoktur. Meslektaşları ile kıyaslanmayacak bir yerde durmaktadır, çünkü aynı zamanda şair ve düşünür kimliği taşımaktadır.
alkol ile hem en iyi giden hem en kötü giden.
canını bilerek yakmak isteyenlere.
karşıda anlayan birini bulmak isteyenlere.
kendini satırlarda bulmak isteyenlere, ilaç.
herkesin bir sezen aksu şarkısı ile ilgili anısı vardır, her sezen aksu şarkısının da dokunduğu duygular vardır. Herkes gittiğinde yanlız sanırken kendini , bir toz tanesi olarak düşünürken hayatı kendi kalbine mırıldanırsın "küçüğüm daha küçüğüm bu yüzden tüm hatalarım diye" mazi geçerken gözünün önünden "ah bir devir muhteşemdik diye geçiri verirsin içinden hoşlandığını başkasına kaptırmışsan onu alma beni al diye tutturabilirsin ve daha niceleri. yeri doldurulamayacak sanatçıdır iy ki var
"ne böyle senle ne de sensiz" diyen ve dedikçe bana müslüm gürses'i hatırlatan insandır. halbuki baba "ozlerim ben seni seninle bile" demiş ve son noktayı koymuştur. velhasılı dişi müslüm gürses'tir fark yoktur.
her konserinin başlangıcında söylediği ve izmir e olan özlemini dile getirdiği izmir yanıyor şarkısını kendi albümünde söylemeyerek izmirlileri hayal kırıklığına uğratmış üstad.
yeniden kilo vermiş haliyle yine kalplerimizi yakan konserler vermeye devam edecek olan sanat kraliçemiz, sevgi ve aşk şarkılarının beyaz kanatlı meleği. kendine sanatçı diyenlerin biraz bakıp ta örnek almaları gereken yüce şahsiyet.
aşk 3 kişiliktir sevgilim. sen,ben ve sezen aksu...
ayrıca bir zamanlar vokalistliğini yapmış olan günce de kendisi için "aşkın teslim olduğu tek kadın" tanımlamasını yapmıştır. doğru da yapmıştır...