fatma sezen yıldırım saat on civarı uyandığında başında hafif bir ağrı vardı. gece dostlarıyla eğlenirken viskiyi fazla kaçırmıştı. pahalı içkiler en iyisinden mezeler çok güzel bir akşam geçirmişti... hizmetçileri kahvaltısını hazırlarken duşunu aldı ve boğaz manzaralı yalısından manzarayı izlerken kahvaltısını yaptı. bergamut aromalı çayını yudumlarken gazetesini açtı, gazete açılım haberleriyle doluydu. şöyle başlıklara bir göz attıktan sonra bir fikir sahibi olmuştu artık konu hakkında. bir şeyler yapmalıyım dedi ve başbakanı aramaya karar verdi. sonra gözüne küçücük bir haber ilişti, şehit diyordu, aile diyordu, ocağına ateş düştü diyordu... görmezden geldi, şimdi hiç de popüler değilsiniz dedi ve moldovyalı hizmetçisinden telefonu getirmesini istedi.güzel bir gün daha başlıyordu minik serçe için...
hiç açılımmış bilmemneymiş abidik gubidik bahanelerin arkasına saklanmaması gereken kişidir.
kendisi resmen pkk sempatizanıdır, munzur şenliklerinde bunu apaçık, alenen ortaya koymuştur.
samimiyetinden hiç bir zaman emin olamadığımız,ülkemizin en iyi güfte yazarlarından biri olsa da besteleri her daim bol bol özenti ve aparma kokan kadın sanatçımızın, bugünün şizoid toplum dengeleri içinde hiç şaşırtmayan yaklaşımıdır. kendi adına hayırlı olsun.
paraya para demediği, yaşam standatlarını en üst düzeylerde yasadıgı için,
onu pekte bağlamaz aslında. kadın tek basına cumhuriyet olmus destekler tabii.
kıs kıs güldüğüm destektir. bunca zamandır neredeydin demezler mi. bu halk eğer eziliyorsa bir takım haklara ihtiyacı varsa neden konuşmadın. aydınlık görevini yapmadın. şimdi bir yerlerden desteği görünce konuşmak kolay. bu uğurda ölenler varken sezen aksu nun devlet desteğiyle konuşması hoş değil. yazık.
Atatürk yaşasaydı ve Sezen'i tanısaydı, büyük ihtimal," Ey Türk milleti, hepiniz diva, süper star, megastar, süpernova filan olabilirsiniz ama bir minik serçe olamazsınız" diyebilirdi. Buna da, bestelerine veya o müthiş yorumuna değil, 'doğru bildiğini ifade etme cesaretine' bakarak söylerdi. işte Serçe'nin son cesur adımı. Diğer meslektaşları sus-pus otururken onun başbakan Erdoğan'a bizzat telefonla ulaşması ve Kürt açılımı konusunda, "Barış için elinden gelen ne olursa yapmaya hazır olduğunu" söylemesi... Okuyunca bir kez daha farkın farkını anladınız umarım. Sezen Aksu, bu ülke insanının özlemini çektiği ama yapamadığı şeyi yapıyor; tüm duygularını sereserpe bırakabiliyor. Kimi zaman Romanların yanında Sulukule'nin yıkımını protesto ediyor, kimi zaman Cumartesi annelerinin yanında onlarla tek yürek oluyor. Mehmetçiğe hazırolda selam duran da o! Hırant Dink'e 'Güvercin' şarkısını yazan, sahnede Kürtçe şarkı söyleyen pop ile arabeskin, hüzünle neşenin, cinsellikle masumiyetin, tevazu ile cesaretin bir sentezi. Onu tarif etmeye kalkınca, insanın aklına Japonca bir sözcüğün, Şibumi'nin kavramının gelmemesi mümkün mü? "O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Bilgiden cok anlayış, Zarif bir basitlik Hakimiyet peşinde olmayan otorite... Elde edilemeyen, ancak keşfedilen Bilgilerden geçip, basitliğe varış..." Kürt açılımı konusunda "Yorum yapmak istemiyorum" diyen Mahzun Kırmızıgül'e, "Etilerde yumuşaklar" vecizesinin mucidi faşist türkücünün "içimizdeki gavurlar" yumurtlamalarına bakınca, bir küçük serçe'nin kartal kanatlarına şaşmamak elde değil, ayrıca.