sezai karakoç

entry366 galeri8 video2
    287.
  1. köşe şiiri beni bambaşka dünyalara sürükleyen şair.

    (bkz: sen kaç köşeli yıldızsın)
    3 ...
  2. 286.
  3. noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun Sezai Abi!
    2 ...
  4. 285.
  5. diyarbakırlı şair. çok içlidir kendisi. siyah güller ak güller vs.
    2 ...
  6. 284.
  7. mona roza şiirini (bkz: muazzez akkaya) hanımefendiye yazmış.
    0 ...
  8. 283.
  9. Köşe
    Saçlarını kimler için bölük bölük yapmışsın ,
    Saçlarını ruhumun evliyalarınca örülen
    Tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin
    Gözlerin kac kişinin gözlerinde gezinir
    Sen kaç köşeli yıldızsın

    Fabrika dumanlarında resmin
    Kirli ve temiz haritaları doldurmuşsun
    Hatırasız ve geleceksiz bir iç deniz gibi
    Aşka veda etmiş topraklarda durmuşsun

    Benim geçmiş zaman içinde yan gelip yattığıma bakma
    Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
    Bir tek köşen bile ayrılmamışken bana
    Var olan ve olacak olan bütün köşelerinin sahibi benim
    Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
    Sen kaç köşeli yıldızsın ?
    10 ...
  10. 282.
  11. Yanlış trenden indin seni şehrin aynasından geçirdiler
    Sana baktım yıllarca hep aynı özlem penceresinden
    Yürüyen ve kaçan yalın ve çocuksu özlem penceresinden
    Denize karsı küçüle küçüle giden evleri
    ince ince karşılardın olağan karşılardın
    Şen dünya içinde sen dünya içinde bir avuç şen dünyaydın sen

    Bahar bilgisi güneş rengi at soluğu ve sen
    Seni çağırıyorum geç gel ağlayan son bakireler içinden
    Kadınlar taş heykeller gibi gelip gecer sarı kayalardan
    Hangisine baksam sen kımıldar sen seslenirsin içerlerden
    Çekil karşımdan sultanı cariyelerde aramak körlügü diyorum
    Körlük güneşe ve gözlerime doğru gelen

    Sen bir el uzanışıyla aydınlanan yeni ay mısın
    Geyik resimleriyle kabarık her köşen
    Geyik derisinde akan ilk nehir
    Bir el uzanışıyla
    ilk sokağın ağzında kaybolursan ağlayacağım
    Leylaklarla akrepler gözlerine bakıp insan olurlarsa
    Çocuk cennetinde günahların ilkini sen işliyorsun demektir Suna
    Parlayan denizler gürültüsüz şiirler kapanan kapılar sana
    gök taşlarını getiriyorlar
    Seni sayıklıyor
    Denemesi yanlış yapılmış ilk ok.
    3 ...
  12. 281.
  13. Kendinden birşeyler kattın
    Güzelleştirdin ölümü de
    Ellerinin içiyle aydınlattın
    Ölüm ne demektir anladım

    Yer değiştiren ben değildim
    Farklılaşan sendin
    Sendin bana gelen aynalarla
    Sendin bana gelen sendin

    Artık ölebilirdim
    Bütün istanbul şahidim
    Ben kandan elbiseler giydim
    Bundan senin haberin var mı

    Siir bende her daim sezai karakoc olarak kalacak.. vesselam.
    3 ...
  14. 280.
  15. Sen bana yeni yılsın her dakika
    Her dakika bir yaşıma daha giriyorum
    Sen benim üstüne titrediğim güzel ve yeni
    Saatim kadar saadetimin gözbebeği zamansın
    Ben bin parçaya bölündüm her parçasında
    Her parçasındayım kırkayak sesli boğuk arkadaşlığın
    Çalkantısız Üniversitenin yalnızlığın ve ağlamanın
    Erkek ağlar mı diyeceksin
    Hayberin kapısı ağlar mı erkek ağlar mı
    Ben yel gibi erkekler ağlar diyorum
    Bir dakika ağlar yılbaşı dakikasında
    Daha gözlerimin gerçek yaşları belirmeden
    Ağlamak diye bir şey yoktur diye bir şey
    Yüzme bilmeyen bir uyurgezer yüzer ya
    Çürük ve havada asılı tahtalar üstünde
    Hafif kedi ayaklarıyla yürür gerçekten yürür ya
    Sen benim ağlamamı erkeklığıme
    Uyanan ölmeyen yenilenen
    Azgın kışlar içinde keskin baharlar bulan
    Seni bulan yeniden bulan tekrar tekrar bulan erkekliğime say
    Bütün bir yıl bütün bir yaşama boyu
    Gizli heybelere binbir gece eşyası doldurduğuma say
    Ben otomobilleri böylesine yankısız sağır komam
    Öyle bir isyan şiiri var ki ben onu yakalayacağım
    Bu yunan şehrinin düzenini öper ve yalvarırım
    Şehrin ölümünü yanlış anlama
    Gözleri kör oldu doğrudur ama o kadar
    Ve şehrin gözlerini geri verme dakikalarıdır bu yılgın çanlar

    Senin odan günışığı en güzel müzik bana
    Farklılıklar odası
    Giden tren buharları içinde örümcek ağı
    Sen güzel örümcek ağı yaşamakla yaşamamak
    Doğduğumuz şüpheyle öldüğümüz şüphe arasına gerilmiş
    Garip bulut farklı müzik güzel örümcek ağı
    Ben bir yabancı buğunun kokusunu alıyorum
    Bu kokuyu alıyorsam onulmaz kıskançlık yaramdandır
    Benim garipliğime bakma benim kıskançlığıma bakma benim
    incilerin ilk gerçek ve yeni yorumunu bulur gibi oluyorum
    Bu inciler denizlerin en karanlık noktalarında bile yoktur
    Benim ak ve kara kayalar içinde bulduğum inciler
    Bu inciler sen olmasan bende bile yoktur
    Oldukları yerde bile.
    2 ...
  16. 279.
  17. Iyi ki bilmiyor kalabalıklar
    Yağmura bakmayı cam arkasından
    Insandan insana şükür ki fark var
    Birine cennetse birine zindan
    Iyi ki bilmiyor kalabalıklar.
    6 ...
  18. 278.
  19. Bir de bakalım Leyla köşesinden
    Aşkın kadın adlı penceresinden
    Bırakmıştı kendini yazılmış olana
    Susmak ve konuşmamak denen cana
    Evlenmişti ve görünüşte mutlu
    Şimdiden memnun ve gelecekten umutlu
    Fakat bir eksiklik ufacık bir nokta
    Kalbi kurcalıyordu hala
    Mecnun ne olmuştu neredeydi
    Nasıldı ne yapıyordu hali neydi
    Geceleri loş gölgeler arasında
    Kum tepelerinde ay yarasında
    Mecnuna benzeyen hayaller olurdu
    Bu anlarda sanki kalbi dururdu
    Bitmiş olan bir daha mı başlayacak
    Ne çare başlayan başlamamış
    Bitmiş bitmemiş olacak
    Gibi gelirdi Ona
    Ürküntü geçmiş ama erememişti huzura
    Karanlık bitmiş fakat erememişti huzura
    Ay tutulmuş tutulmuş kurtulmuştu
    Gönlu zaman zaman tutmuştu mustu
    Gün kırmıştı siyah çerçevesini
    Yarmıştı ışıkta ötesini berisini
    Baskın korkusuyla ürperen çadırların
    Bugün düzen ve güven, ama yarın!!
    Yarına bir güvence olmayan
    Neye yarar böyle bir şimdiki zaman
    Acıyla da olsa dopdolu olan hayat
    Boşalmıştı zemberegi boşalmış bir saat gibi
    Dönmüştü bomboş bir kagıda
    Agızdaki tad benzemiyor eski tada
    Irmak kurumuş rüzgar esmiyor
    Yakıcı güneşi bir parçacık bulut örtmüyor
    Arzu ve korku iki karanlık duygu
    Yüreginde birbirini kovalayıp duruyordu
    Ya bir gün geri dönerse Mecnun
    Yine altüst olursa ortalık bütün
    Daha mi iyi olur daha mi kötü bilmiyordu
    Bir umut vardı gönlünde eksilmiyordu
    Sonra kızıyordu kendine kınıyordu kendini
    Kapamak istiyordu içinde eskinin kepengini
    Eski oldu diyelim ama neydi yeni
    Ve nasıl eskitmeli eskimiyeni
    Nasıl öldürmeli ölmeyeni
    Nasıl diri sayarsın ölü olanı
    Eski bir zehirdi belki ama yeni
    Andırıyordu tatsız tuzsuz bir yemegi
    Beklemek neyi bekledigini bilmeden
    Gün günü ay ayı kovalarken
    Beklemek bir vaktin dolusunu
    Öç alan kaderin zalim oyunu
    Her şey akılla kurulu akılla düzgün
    Ama aklın içinde olmalı baharat gibi
    Bir parça delilik
    Oysa mecnun almış bütün deliligi gitmiş
    Kupkuru bir hayat kalmış ve adeta oyun bitmiş
    Arzulanan zenginlik, at kumaş ve ziyafet
    Yetmez olur insana bir gün elbet
    insan hep birşey umar bekler
    Ne oldugunu bilmez fakat
    Fakat sonradan duruldu Leyla
    Tevekkülle huzuru buldu Leyla
    Ruhta kopan fırtınalar dindi
    Gökten gönle sükunet indi
    Anladı ki acı tatlı soguk sıcak
    Geçmiş ve gelecek ayrılmak ve kavuşmak
    Hep aynı varoluşun dönüşümleri
    Aydınlanışları ve sönüşümleri
    Her şey havada döner durur
    Sonunda Tanrı varlıgında yok olur
    Ruh hürdür vücut esir
    Ruh baldır beden zehir
    Ruh hürdür Tanrı aşkıyla
    Baglı degil yer ve zaman kaydıyla
    Farketmez gelse gelmese Kays Ona
    Gitse gitmese Ona Leyla
    Tanrı katında buluşmuşlardır
    Hakikat yurduna kavuşmuşlardır.
    2 ...
  20. 277.
  21. Şairler yaşamadıklarını yazarlar. Ama o yazılacak olanı yaşarlarsa susarlar.

    Sezai Karakoç.
    4 ...
  22. 276.
  23. Silahlara veda
    Geceye rüyaya ve sana
    Yalnızlığın geyik gözlü köşesinden
    Düzenlerin çıkmazına

    Çizdiğim resmin
    Saat kulesi ağlıyor
    Ağzım o çeşit yok
    Şişe bu çeşit var

    Sen bir gece gelsen
    Güneş doğmasa
    Gitmeden yine gelsen
    Bu yeni geleni
    Bu bize bakanı
    Sana bir anlatsam
    Güneş doğmasa
    Sandıkların içini göstersem sana
    Çizdiğim resmin
    Yalnızlığın geyik gözlü köşesinde
    Bir rafa koyabilsen
    Olup biteni ve onları
    Sabaha kadar konuşsak
    O ürkek ürkek bakanı sana bir anlatsam
    Ateşi karı tüfeği çeksem
    Ocağa pencereye kapıya

    Kemana veda

    Yağmurda şeytan ve şapkası
    Silahın ölümünü kutluyorum

    Tren kaçırmış gibiyim

    Sana veda.
    3 ...
  24. 275.
  25. Mistik şiirleriyle ve hayat hikayesi ile beni benden alır. Ah mona roza.
    0 ...
  26. 274.
  27. Bir bahar günü doğdun sen
    Baharın ta kendisi oldun sen
    Şimdi her baharda doğan çocuklarla
    Sen en aşılmaz boya tenlerinde saçlarında
    Sen görünür görünmez ufuklarda
    Karlar erir erir kaçar kaçar da
    Gökler yağmur biçiminde güler ağlar ağlar da
    Güneş öğünerek yansır yansır da sularda
    Gelirsin her baharda
    Bir diriliş gibi ölü dünyaya
    Ölüler gölgenden ateş ala ala
    Ekilip biçilip yankı yapa yapa
    Yaz sıcaklığından arta arta
    Birer birer çıktılar gönlümüzün aynasına tarlasına
    Ki bir bahar günü doğdun sen.
    2 ...
  28. 273.
  29. Bütün şiirlerde söylediğim sensin;
    ...
    Boşunaydı saklamaya çalışmam,
    Öylesine aşikarsın,bellisin...
    3 ...
  30. 272.
  31. Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!
    Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi.
    Sana da Monna Rosa, taş bebeği bıraktık.
    Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi.
    Senin hatıran gibi büyük, yeni, karanlık;
    Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi...
    Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!
    4 ...
  32. 271.
  33. mezopotamyanın dicle çocuğudur.

    MONA ROSA

    Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
    Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
    Kanadı kırık kuş merhamet ister.
    Ah senin yüzünden kana batacak.
    Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

    Ulur aya karşı kirli çakallar,
    Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
    Mona Rosa bugün bende bir hal var.
    Yağmur iri iri düşer toprağa,
    Ulur aya karşı kirli çakallar.

    Açma pencereni perdeleri çek,
    Mona Rosa seni görmemeliyim.
    Bir bakışın ölmem için yetecek.
    Anla Mona Rosa ben bir deliyim.
    Açma pencereni perdeleri çek.

    Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
    Bende çıkar güneş aydınlığına.
    Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
    Seni hatırlatır her zaman bana.
    Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.

    Zambaklar en ıssız yerlerde açar
    Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
    Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
    Işıksız ruhumu sallar da durur.
    Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

    Ellerin, ellerin ve parmakların
    Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
    Ellerinden belli olur bir kadın,
    Denizin dibinde geziyor gibi.
    Ellerin, ellerin ve parmakların.

    Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
    Saat onikidir söndü lambalar
    Uyu da turnalar girsin rüyana,
    Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
    Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.

    Akşamları gelir incir kuşları,
    Konarlar bahçemin incirlerine.
    Kiminin rengi ak kiminin sarı.
    Ah beni vursalar bir kuş yerine.
    Akşamları gelir incir kuşları.

    Ki ben Mona Rosa bulurum seni
    incir kuşlarının bakışlarında.
    Hayatla doldurur bu boş yelkeni.
    O masum bakışların su kenarında.
    Ki ben Mona Rosa bulurum seni.

    Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
    Henüz dinlemedin benden türküler.
    Benim aşkım uymaz öyle her saza.
    En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
    Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

    Artık inan bana muhacir kızı,
    Dinle ve kabul et itirafımı.
    Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
    Alev alev sardı her tarafımı.
    Artık inan bana muhacir kızı.

    Yağmurdan sonra büyürmüş başak,
    Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
    Bir gün gözlerimin ta içine bak
    Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
    Yağmurdan sonra büyürmüş başak.

    Altın bilezikler o kokulu ten
    Cevap versin bu kuş tüyüne.
    Bir tüy ki can verir gülümsesen,
    Bir tüy ki kapalı geceye güne.
    Altın bilezikler o kokulu ten.

    Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
    Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
    Kanadı kırık kuş merhamet ister,
    Ah senin yüzünden kana batacak.
    Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

    Sezai KARAKOÇ
    0 ...
  34. 270.
  35. ak güller, siyah güller..
    geyvenin beyazı ve yatak..
    kanadı kırık kuş merhamet ister..

    çok büyük şairdir. ömrü uzun olsun.
    2 ...
  36. 269.
  37. "Gülümsemek, yüzün zekâtıdır."

    Sezai Karakoç
    2 ...
  38. 268.
  39. Bu dünyada olup bitenlerin
    Olup bitmemiş olması için
    Ne yapıyorsun.
    2 ...
  40. 267.
  41. Sezai karakoç büyük mütefekkir dava adamı ve şair.
    Sezai karakoç gibi nadir ve büyük bir insanı sadece şiirleriyle tanimak ve bu kadar basite indirmek o büyük insana haksızlıktır. O çok büyük bir şair olduğu kadar dava adamıdır da. Diriliş neslinin amentusu, islam adlı kitapları en az mona roza kadar muazzamdır.
    2 ...
  42. 266.
  43. tam şu anda şiirini dinlediğim güzel şair , siyasi konulara el atmış.

    http://www.youtube.com/wa...=3&list=RD0Xg-TZU55og
    2 ...
  44. 265.
  45. ''herkes gibi olmak, olmayacak bir şey
    herkes gibi olmak, olmamak gibi bir şey.''
    2 ...
  46. 264.
  47. Doğunun yedinci oğlu... Şiirin ve şiir ettiği yaşamın üstadı. Ve filozof ve mutaassıf. Büyük insan. Onurlu insan.
    Rab yaşamını uzun ve Berketli kılsın.
    Ve bize bir kez daha görmeyi nasip etsin. Amen.
    0 ...
  48. 263.
  49. Ziyaretine ( tanışma amaçlı) giden arkadaşlarımız tarafından " hocam, kürt müsünüz şeklindeki sorularına ?
    -Sezai Karakoç, haaayııır cevabını vermiştir.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük