sezai karakoç

entry366 galeri8 video2
    66.
  1. 65.
  2. Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır.
    Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır.
    Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır.
    Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır.
    4 ...
  3. 64.
  4. kırgın kırgın bakma yüzüme roza
    henüz dinlemedin benden türküler
    benim aşkım sığmaz öyle her saza
    en güzel şarkıyı bir kurşun söyler
    kırgın kırgın bakma yüzüme roza...
    1 ...
  5. 63.
  6. 62.
  7. ne mum ve ne deniz
    ne ateş üstündeki mumya
    ne aptal şairlerin turuncu heykelleri
    alıkoyabilir beni
    bir huzuru telefon ederim
    üstüninsanların hazırlayageldikleri.
    0 ...
  8. 61.
  9. Anne ölünce çocuk
    Bahçenin en yalnız köşesinde
    Elinde bir siyah çubuk
    Ağzında küçük bir leke

    Çocuk öldü mü güneş
    Simsiyah görünür gözüne
    Elinde bir ip nereye
    Bilmez bağlayacağını anne

    Kaçar herkesten
    Durmaz bir yerde
    Anne ölünce çocuk
    Çocuk ölünce anne.
    0 ...
  10. 60.
  11. erzurumda panel de şu gerçek anlaşılmış. sezai karakoç okumayı ve anlaşılmayı bekliyor
    1 ...
  12. 59.
  13. mütefekkirliği, aldığı ödüller bir yana okuyanların eksenine nötr ünlemler ekleyen insan.

    hızırla kırk saat, zamana adanmış sözler, mona rosa gibi poetik ve literer ürünlerin bireyler üzerinde pozitifliğinin ucunda, bireyin çevresindekilere nötr bir akım sağladığı gerçeği unutulmamalıdır. özellikle islami ve muhafazakar geçinenlerin idolleştirdiği karakoç'un kendisine bir takım kilit soruları yüklemek yersiz olacağından, o'nu okuyanların karakoç'dan başka bir ürün çıkaran yazar/şair yokmuş gibi davranmaları da durumun ehemmiyetini gözler önüne sermektedir...

    poetikten siyasi platformlara uzanmak ve bireylerin karakoç'un çevresinde bir komunite oluşturması da farklı bir çizgiyi karşımıza çıkarmakta. karakoç'un siyasi kimliğinin şair(?) kimliğinin gölgesinde kalmasından mıdır bilinmez lakin girişilen ve mücadele edilen sahada ne derecede kişi ve kişilere artı veya eksi getireceği de gözlerden kaçmayan kilit bir temadır...

    karakoç'u üstad olarak addeden güruhun aslında poetik alandan sofistike algıya yönlen(diril)mesi kendileri için avantaj değil dezavantajdır. eleştiri bazında teolojik, fundamentalist duruşun bireylere hiçbir zaman bir + kazandırmayacağını unutmalılar ve cephe oluştururken, karşı tarafa ünlemlerini göstermelidirler. karakoç'u tek büyük bir idealist, idol olarak görüyorlarsa; monolog veya diyalog bazında; bireyin kendi iç eylemini gerçekleştirmesi beklenemez...

    birey; fikir yıkımına önce kendinden başlamalıdır, başkalarından değil...
    5 ...
  14. 58.
  15. onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak,
    halbuki;
    biz sussak tarih susmayacak
    onlar sanıyorlar ki,
    bizden kurtulsalar mesele kalmayacak
    halbuki;
    bizden kurtulsalar, vicdan azabından kurtulamayacaklar...
    vicdan azabından kurtulsalar
    tarihin azabından kurtulamayacaklar.
    tarihin azabından kurtulsalar...
    tanrı'nın gazabından kurtulamayacaklar!

    demiş üstaddır sezai karakoç.
    3 ...
  16. 57.
  17. sezai karakoç belgeselinden sonra şiirlerinin - özellikle popüler olanlarının - dillere düşmesi beklenilendir.
    0 ...
  18. 56.
  19. ey sevgili şiiri, alkollüyken okunmamalı, okutulmamalıdır. uzak durulmalıdır. büyük şairdir. okullarda la fonten'den sıra gelse de öğretilse şu garibim selena gençlerine keşke diye iç geçirdiğimdir...
    2 ...
  20. 55.
  21. belgeselin gösterimine katılmayan büyük şair. büyüklük biraz bundan sanırım. katılmıyor adam hiçbir şeye.
    0 ...
  22. 54.
  23. hayatı (bkz: Gün Doğmadan) ismiyle belgesel olan mütefekkir, şair.
    Sezai Karakoç Hakkında:
    1933 de Diyarbakır/Ergani de doğdu. ilkokulu Ergani'de, ortaokulu Diyarbakır ve Maraş'ta, liseyi Gaziantep'te okudu. Lise sonda Necip Fazıl Kısakürek'le tanıştı. Burslu öğrenci olarak girdiği Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni 1955'de bitirdi. 1959-1965 yılları arasında Maliye Müfettiş Yardımcılığı ve Gelirler Kontrolörlüğü görevlerinde bulundu. 1967 yılında islamın Dirilişi ve Yazılar adlı kitaplarından dolayı yargılandı. Büyük Doğu, Hisar, Akpınar, Dernek, Düşünen Adam, A dergilerinde deneme ve şiirler, Yeni istanbul, Sabah ve Milli Gazetede fıkra yazıları yayımlayan Sezai Karakoç, mart-nisan 1960'ta iki, mart 1966 mart 1967'de oniki, ekim 1969 ocak 1971'de onaltı sayı olmak üzere Diriliş dergisini yayımladı. 1974'ten itibaren düzenli olarak 18 sayı yayınlanan, 1976'dan itibaren gazete biçiminde çıkan Diriliş dergisi yerli düşünce ve edebiyatın en önemli dergilerinden biri oldu. 1977-78, 1980 ve 1983 yıllarında da yayımlanan Diriliş, son olarak 1987-1993 arası altı yıl haftalık olarak yayımlanmıştır. Diriliş Dergisi, gerek edebiyatımız gerekse fikir ve kültür hayatımız için bir okul olmuş, çok sayıda aydın ve sanatçı yetiştirmiştir. 1990 Diriliş Partisini kuran Sezai Karakoç, 1997 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılışına kadar da bu partinin genel başkanlığını yürüttü.

    belgesel hakkında kapsamlı bir tahlile bu adresten ulaşabilirsiniz.
    http://www.nurdaldurmus.com/?p=838
    1 ...
  24. 53.
  25. Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
    Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.
    Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara:
    Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.
    Koyverip telli pullu saçlarımı rüzgara,
    Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
    Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...

    Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü
    Ve boğazımı sıktı parmaklar ince, uzun.
    Günahkar toprağıma saçından bir tel düştü;
    Sana ne olmuş Rosa, bir derde tutulmuşsun.
    Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti:
    Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun,
    Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü...

    Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa;
    Her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar.
    Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa,
    içine gül koyduğum tüfek ölmeğe başlar.
    Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa
    Gibi ölüm önünde öz benliğim yavaşlar.
    Öyleyse şu şapkayı fırlatayım ırmağa.

    Bu erkekler kokuyu kediler gibi alır
    Ve kediler her gece sürünür yastıklara.
    Denizleri bahtiyar eden günler kısalır;
    Satılmayan çiçekler, zehirli ve kapkara,
    Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır.
    Bir geyiğin gözleri düşer eriyen kara
    Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır.

    Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!
    Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi.
    Sana da, Monna Rosa, taş bebeği bıraktık,
    Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi.
    Senin hatıran gibi büyük, yeni, karanlık;
    Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi...
    Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!

    Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim;
    Ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura.
    Tüyüme horozdan çok itimat edeceğim,
    itimat edeceğim şu belalı yağmura.
    Ruhuma bayrak yapıp ben teslim edeceğim
    Asılmış bir adamın iki eli yağmura.
    Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim.

    Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni
    Ve bir şehir yaratmak, ruhundan Gülce diye.
    Parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni
    Katıvermek sessizce söylenen bir türküye.
    Ve sonra bir köşede öldürmek ölmeyeni
    Ve son vermek bitmeyen, bu bitmeyen şarkıya,
    Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni.

    Sana tavuskuşunun içime girdiğini
    Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
    içime girdiğini, tüyünü yolduğunu
    Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
    içimde tavusların bir bir kaybolduğunu,
    Bana da bir çift ak kanat kaldığını
    Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.

    Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
    Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.
    Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara;
    Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.
    Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara.
    Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
    Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara.
    2 ...
  26. 52.
  27. necip fazıl'a göre bir odaya konulup sadece kalem ve kağıt verilerek, devamlı fikir üretmesi gereken büyük insan. (bkz: fikir işçisi)
    3 ...
  28. 51.
  29. Balkon

    Çocuk düşerse ölür çünkü balkon
    Ölümün cesur körfezidir evlerde
    Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların
    Anneler anneler elleri balkonların demirinde

    içimde ve evlerde balkon
    Bir tabut kadar yer tutar
    Çamaşırlarınızı asarsınız hazır kefen
    Şezlongunuza uzanın ölü

    Gelecek zamanlarda
    Ölüleri balkonlara gömecekler
    insan rahat etmeyecek
    Öldükten sonra da

    Bana sormayın böyle nereye
    Koşa koşa gidiyorum
    Alnından öpmeye gidiyorum
    Evleri balkonsuz yapan mimarların.
    1 ...
  30. 50.
  31. "ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı
    ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
    gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın
    ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum
    ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum"
    1 ...
  32. 49.
  33. en güzel türküyü bir kurşun söyler.
    1 ...
  34. 48.
  35. Hakikat uygarlığının temelini Atan mütefekkir Sezai Karakoç, doğunun ve batının üstünde arşa yükselen bir mavi. Mavinin içinden doğaya; eleğimsağmadan yeryüzüne yayılan renk cümbüşünde, başkalarının da yükünü sırtına alarak yokuşlarda terleyen mütefekkirdir.

    Cahit Zarifoğlu, Sezai Karakoç'un bir kitabı hakkında yorum yaparken şunları söylüyor: "Sezai Karakoç'un bu kitabını da ilgi ve dikkatle okuyoruz. Onu derinlemesine anlamanın zorluklarına rağmen bizim için bu zorlukların önde geleni "Onun Çağdaşı Olmaktır." Bir büyüklüğe, O'na yüzü değecek kadar bakmak demek istiyorum bununla."
    0 ...
  36. 47.
  37. bir kitabını okumamla düşüncelerimde çok şey değiştirmiş sevgili şair.
    0 ...
  38. 46.
  39. şair olarak duruşunu her zaman takdir ettiğim yazardır. ortalarda değildir, sadece yazdıklarıyla vardır. bu yüzden, dünya görüşünü benimsemesem de önünde saygıyla eğilirim.
    0 ...
  40. 45.
  41. Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!
    Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi.
    Sana da, Monna Rosa, taş bebeği bıraktık,
    Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi.
    Senin hatıran gibi büyük, yeni, karanlık;
    Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi...
    Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!
    2 ...
  42. 44.
  43. Tanrım!
    Sezai karakoç için teşekkürler..
    6 ...
  44. 43.
  45. TAHTA AT

    Dostlarımız geldi hafif danslar geldi
    Şeker verdik aslan yeleleri aldık kırk kapı açtık
    Kırk kapı açtık Mavi Sakal öldü
    Kırk odanın içinde güzel aslanlar güldü
    Sen güldün Asya güldü hafif danslar geldi

    Gel kalbini saat yap odamıza
    Saatin içine kutsal sözler yaz
    Güneş yap aşka güzel ölümleri uslu ölümleri
    Gel mesut odalar içinde çözül güzel bulmaca
    Güzel ve mağrur ve katil

    iç dünyamı ikili susmalarla bölme
    Şiir günlük konuşma dilimiz
    Kıskançlığımdan örülme bir perde
    Perdeye çarpan beş deniz
    Kuvveti yok bende itham etmek hakkından önce

    II
    Dostlarımız geldi sağlam izleri var karda
    Yapacaklarının yapılabileceği iyi öğretildi onlara
    Ve sağlam kutular içine koydular gölgelerini
    Karışık bir ses teller üzerinde Londra
    Gel bu gece görülmemiş bir şey olacak

    Yanlış bir dağın altından yanlış bir su çıkarsa
    Kaybolursa taşlar içinde taşlar getiren taş bir bulut
    Eşkiya heybesinde çizgili kayığa asıl
    Merhametin bildik kaynağı eşkiyalar
    Kıldan ince çarpık bilgileri unut
    Sessiz derin sonsuz yaslı duvarlar önünde
    Türküler içinde en şen en senin olanı söyle

    III
    Aşk kadar nazlı saat kadar gerçek
    Bir bülbül bakıyor bana doğru
    Boş oda kadar tedirgin tehlike kadar güzel
    Bir bülbül içimde sedefle kaplanıyor
    Payıma korkarım eşsiz bir azap düşecek

    Dostlarımız geldi öldü büyücüler
    insanla peygamber arası basık bir gürültü içinde
    Korkunç ilgiler döner dolaplar
    Sedef gurur ve inat içinde

    Seni bana getirsin ölüm yatağımdayken
    Kırık ayaklı tahta at.
    5 ...
  46. 42.
  47. "benim gözlerim yeşildir ah onunkiler kara
    ben günah kadar beyazım o tevbe kadar kara" diyerek gönüllere yerleşen yüce insan.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük