adam gibi adam derler ya sezai ustad tam da o sozlere uyan bir insan.
kultur bakanliginin kendisine verdigi para odulunu devlete bagislayacak kadar buyukdur. son devrin en buyuk edebiyatcilarindandir kendileri. dirilis neslinin amentusu kitabi okunmali, okutulmali..
Kendisini ziyaret eden gençler tam kapıyı açıp çıkacaklarken onları
"Sakın evlenmemezlik etmeyin!"
diye uyaran şair ve düşünce adamıdır.
Sanıldığının aksine tersyüz edildiği aşktan dolayı değil maddi sorunlardan ve islam davasına hizmet edebilmek için evlenmeyen daha doğrusu evlenemeyen mübarek zattır.
Güneştir düşen turuncusunda menekşeler sunarım
Gece artık hiç dönülmeyecek yerlerdeki o sevgiliye
Çocuklara kekik toplıyan o sevgiliye
Bir kekik uzatan çocuk anne deyince
Deniz dibinden çatı çeken
Çocuk üstüne arkadaş üstüne
Güneştir düşen yeşilinde bir yüz döner
Değişmiyen o gençliğiyle sevgili
Ölümden sonraki kurtulma gibi
Döner döner de gelir karşıma
Deniz dibinden cıkan ahtapot ölüleri
Eski utanmaları çeker su yüzüne
Güneştir kırmızı ve ben en çömezi bir rengin
Altın hatıralar hükümetinin
Bitmeyen sultanı o sevgiliye adanmış
Soy utanc soy anış soy sevgi
Gel artmaz azalmaz ey sevgi.
Necip fazıl kısakürek pek begenmezmiş kendinden başka şairleri;ama bi osmancıgı bi de sezaiyi begenirim demiş. Osmancık dedigi rahmetli osman yüksel serdengecti
Ustanın Sezai dediği usta şair.
vakti ile kapısına elini öpüp feyz almaya gelen edebiyat öğrencilerini küfrederek kovalamış deli şair. kelimelere önce soyut anlamlar yükleyip sonra soyutlaştırdığı her şeyi yeniden somutlaştıran ''diriliş'' fikrinin babası. türkiye'de şiir kelimesinin anlamının karşısında duran birkaç kişiden biridir kendisi. anneannemin dediği gibi ''deli olmadan veli olunmaz'' sözü elbette sonuna kadar geçerlidir bu büyük şair için.
şair... yaşayışışından kelimesine, bakışından harfine kadar sırılsıklam şair. okumayan için büyük eksikliktir. görünmeyi sevmez, şiiriyle vardır. fotoğraf çektirmez, büten alemin fotoğrafını şiirleriyle çekmiştir. eli öpülesi yaşayan en büyük şairimizidir. sadece şairliği değil fikir adamlığı, tiyatro yazmışlığı da vardır... Aydınlatmaktadır hala ruhlarımızı...
solcu bir dünya görüşü olan cemal süreyya'nın çok yakın dostudur. o kadar ki, günlüklerinde cemal süreyya "sezo" gibi samimi ifadelerle betimlediği olmaktadır.
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Dostlarımız geldi hafif danslar geldi
Şeker verdik aslan yeleleri aldık kırk kapı açtık
Kırk kapı açtık Mavi Sakal öldü
Kırk odanın içinde güzel aslanlar güldü
Sen güldün Asya güldü hafif danslar geldi
Gel kalbini saat yap odamıza
Saatin içine kutsal sözler yaz
Güneş yap aşka güzel ölümleri uslu ölümleri
Gel mesut odalar içinde çözül güzel bulmaca
Güzel ve mağrur ve katil
iç dünyamı ikili susmalarla bölme
Şiir günlük konuşma dilimiz
Kıskançlığımdan örülme bir perde
Perdeye çarpan beş deniz
Kuvveti yok bende itham etmek hakkından önce
II
Dostlarımız geldi sağlam izleri var karda
Yapacaklarının yapılabileceği iyi öğretildi onlara
Ve sağlam kutular içine koydular gölgelerini
Karışık bir ses teller üzerinde Londra
Gel bu gece görülmemiş bir şey olacak
Yanlış bir dağın altından yanlış bir su çıkarsa
Kaybolursa taşlar içinde taşlar getiren taş bir bulut
Eşkiya heybesinde çizgili kayığa asıl
Merhametin bildik kaynağı eşkiyalar
Kıldan ince çarpık bilgileri unut
Sessiz derin sonsuz yaslı duvarlar önünde
Türküler içinde en şen en senin olanı söyle
III
Aşk kadar nazlı saat kadar gerçek
Bir bülbül bakıyor bana doğru
Boş oda kadar tedirgin tehlike kadar güzel
Bir bülbül içimde sedefle kaplanıyor
Payıma korkarım eşsiz bir azap düşecek
Dostlarımız geldi öldü büyücüler
insanla peygamber arası basık bir gürültü içinde
Korkunç ilgiler döner dolaplar
Sedef gurur ve inat içinde
Seni bana getirsin ölüm yatağımdayken
Kırık ayaklı tahta at.
şair olarak duruşunu her zaman takdir ettiğim yazardır. ortalarda değildir, sadece yazdıklarıyla vardır. bu yüzden, dünya görüşünü benimsemesem de önünde saygıyla eğilirim.
Hakikat uygarlığının temelini Atan mütefekkir Sezai Karakoç, doğunun ve batının üstünde arşa yükselen bir mavi. Mavinin içinden doğaya; eleğimsağmadan yeryüzüne yayılan renk cümbüşünde, başkalarının da yükünü sırtına alarak yokuşlarda terleyen mütefekkirdir.
Cahit Zarifoğlu, Sezai Karakoç'un bir kitabı hakkında yorum yaparken şunları söylüyor: "Sezai Karakoç'un bu kitabını da ilgi ve dikkatle okuyoruz. Onu derinlemesine anlamanın zorluklarına rağmen bizim için bu zorlukların önde geleni "Onun Çağdaşı Olmaktır." Bir büyüklüğe, O'na yüzü değecek kadar bakmak demek istiyorum bununla."
"ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı
ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın
ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum
ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum"