Sezai Karakoç. Hepimizden uzak, kirli dünyamıza yabancı, kendi evreninde huzurlu, kutsal inatları olan, yaşamayı bırakın kavrayamayacağımız devasa bir yanlızlığın adamı. Allah mekanını cennet eylesin.
Allah rahmet eylesin. Türkiye, büyük bir şair ve düşünce adamını kaybetti. Kendi ekseninde mücadele etmeye çalıştı. Gayretliydi. Kendisiyle kısa bir tanışmamız oldu ve hayal kırıklığı ile sonuçlandı. Karşımda o büyük şair ve fikir adamını bulamadım. Genellikle böyle olur zaten. Konumuz o değil tabi. Sezai Karakoç'u eleştirmekten ziyade yerden yere vuran birkaç habere istinaden bu yazıyı oluşturuyorum; şairin ideolojisi bizi ürkütmemeli; o iyi bir şair ve fikir adamıydı. En önemlisi kimseden medet ummadı. Bugün, muhalif kesim ikiye ayrılır; ya ak parti tandanslı ya da sol tandanslı... Karakoç ise, hiçbir yapıya dahil olmadan kendi çözüm önerilerini ve düşüncelerini bizimle paylaştı. onu büyük ve değerli yapan şeyde bu. Kaldı ki, akçeli ve çetrefilli hiçbir işe adını yazdırmadı, anılmasına müsaade etmedi. isteseydi çok rahat milyonlar kazanabilirdi. işte bu yüzden o büyük bir şair ve fikir adamı.
Mona roza şiiri ve bu şiirin hikayesi beni oldukça etkilemistir. Kirmadan , dökmeden, sır gibi saklanan aşklar her zaman hoşuma gitmistir. Allah rahmet eylesin.
"aşk kadar nazlı saat kadar gerçek
bir bülbül bakıyor bana doğru
boş oda kadar tedirgin tehlike kadar güzel
bir bülbül içimde sedefle kaplanıyor
payıma korkarım eşsiz bir azap düşecek."
Hadi yine iyisin. En uzun gecede en iyi mısralardan birini okuman için sana gönderiyorum.!
bu adama mütefekkir, fikir adamı, tefekkür insanı falan diyebilmek için insanın aklını peynir ekmekle yemesi lazım.
siz hiç mi nitelikli bir fikri, düşünsel esere denk gelmediniz kardeşim? hiç mi kelimeleri karşısındakini cezbederek kullanan bir mütefekkirle karşılaşmadınız.
keleş fikirler, sığ bir anlayış, basit bir dil. sezai karakoçtan bir düşünce adamı çıkmaz ne kadar zorlarsanız zorlayın.
Ulan aptal sürüsü. Bir açın da okuyun lise talebesi yazar aynılarını. Din kültürü ödevi yapar gibi kitap yazmış. Böyle beyinsizlere bu müstahak anca zaten.
üst satırlardaki bazı otoritelerce ağır eleştirilere maruz kalmış olan merhum mütefekkir, büyük şair ve dava adamı.
ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesinden sınıf arkadaşı olan şair cemal süreya ''99 yüz'' isimli eserinde sezai karakoç için ''Sıkışmış, sıkıştırılmış deha'' ifadelerini kullanmaktadır. söz konusu eserin sezai karakoç ile ilgili olan kısmına aşağıdaki linkten ulaşılabilir.
'Gül ağacı değilem
Neden sana eğilem'
Gül şüphesiz mevsimliktir,mevsimi geçince solup gider; ama, Gül ağacı devam eder. Karda,kışta,fırtınada,sıcakta,soğukta yaşar,ömrünü sürdürür ve asla rüyasını yitirmez!
Bu ağaç Gül ağacı,güller açmış gül ağacı rüya ağacı.
Rüyasını asla yitirmeyen ağaç.
Ve en güzel rüyaların ağacı.