bayramımızı kutlamış yazar sağolsun var olsun. 90 yıl önceki zaferde kovaladıklarımızı yeniden kovalayacağımız günlerin özlemi ile bayramımız kutlu olsun.
kadim dostum; patates suratlı, köfte dudaklı, karpuz dötlü, manavımsı arkadaşım seyiluk tan tam 3 gün 9 saattir haber alamıyorum. kendisi aklı -başında- bir insan olup, hafif gelgitleri vardır. en değerli organı göğüsleri, en çok sevdiği yeri parmak uçlarıdır. çevresine fütursuzca sataşmaktan ve ısrarla kot şorttan taşan popo yanaklarını göstermekten çekince duymaz. son olarak sevdiği insanlara -naber la götoğlanı- der ve istemsizce elini göbek hizasına uzatıp muccck diye tik yaratmaya çalışır.
sana sesleniyorum kasesi değerli arkadaşım; noluuurr döğğğnnn söz veriyorummm köftelerimi senlen paylaşıcam. hatta ıcetea mi bile vericem. bak çakra da çok özledi. seyiluk deyince 3 kere havlayıp kuyruğunu sallayıp ters takla atıp horon tepmeye başlıyor.
söz veriyorum her halinle kabulumsün. başıma ne gelmiş olursa olsun ben senin dostunum...
nice nice doğum günlerini görmek istediğim yazardır efenim.
mutlu olsun. kutlu olsun. zengin olsun. derdine derman olsun. huzurlu olsun. köftenin iyi pişmişi, mıhlamanın en tereyağlısı sofrasında olsun. bimdeki bütün çakma kokosıtarlar onun olsun. ltb* de ki 300 liralık kotlar kıçında olsun. çevresinde alexis teksas'lar, adriana lima'lar olsun. 18. yaşı çook çook kuul olsun.
karpuzumun yanındaki peynirim kadar kıymetli insan iyi ki doğdun.
birini fena halde kızdırmış, ama kimi niye kızdırmış anlayamayan yazar. deli gibi eksileniyor durduramıyor. etme eyleme gel bi konuşalım nedir sıkıntı ne oldu? belki çözeriz hacı.
(#18037709) ne güzel güldürdü sabah sabah.
seni eksileyenin elleri kırılsın diyorum ve bu kısacık entrymi noktalamaya çalışırken, entrymden uzun bir noktalama çabası içine girip cümlenin sonunu getiremezken cümleyi iyice batırıyorum ve nerede bitireceğimi şaşırıyorum.
ahanda bitti.
tanımam etmem. o içerdeyken ben dışardaydım. mektup arkadaşı olduk; ''ceze evine mektuplar''
yumurta topuk giymiş içerde mesela; ondan bahsetti. ''takım elbisem yelekliydi dedi''
sonra sakalı da varmış. tesbihi sarı kehribarmış, çin malı ama. çin'e bak amk, cezeevlerimize bile girdi.
daha neler anlattı, hani öyle volta atmaya çıktığında önünden kim geçerse geçsin volta bozulurmuş. kavga patlarmış tabi. adamın namazı bozuldu sanki, altı üstü volta dedim ama; ı ıh.
baya bir mektuplaştık. selam ederim. yine girersen haberim olsun. merak ediyorum oraları. gözlerinden öperim. *
mahpusluk tecrübelerini, izlenimlerini yeri geldikce sizlerle paylaşacak olan eski hükümlü.
demirparmaklıklar ardında zaman çok zor geçiyor azizim, öyle filmlerden gördüğünüz gibi değil hiçbir şey. mesela saz çalan adam yok orda herkesde mp3 çalar var amınagoyim. duşada herkes beraber girmiyo herkesin ayrı duşu var gardiyan sırtınızı keselemeye kapıyı tıklamadan kesinlikle girmez, bu konuda çok medeniler. birde her sabah yanağınızdan öperek uyandırmaları yok mu, ay çok şekerler yaa. yataklar çarşaflar felan hiç hiyenik değil. ben idareyle anlaştım evden ferrarili yatağımı götürdüm. haftada bir moral motivasyon olsun diye yapılan lahmacun-viski-seks partilerinden hiç bahsetmiyim de kafanız karışmasın. içerde yaşam zor azizim, allah düşürmesin.
bide şey var yaa.. eeee bana sıklıkla mektup adan biri vardı ismini yazmamış hiç, nasıl bi bayan olduğunu çok merak ediyom onun. mektuplarının kokusuylan morallerim düzelirdi hep. işşallah dışarda da devam eder mektuplarına. *
(bkz: #18559047) oha adam bizi bağyan sandı yazarıdır. ama, ama bir dakka.. ben ona hep gençliğimde kıllı göğsüme atılan topları nasıl yumuşattığımı anlatmışım bir mektubumda; o da becerikli olduğumdan dem vurmuştu. hala saklarım.*