Sözlüğe çok şey katacağına kesinlikle inandığım, gerçekten kaliteli, çoğu insan tarafından (özellikle sevmediği insanlar) "1" diye tanınan mülayim görünüşlü rock sever insan.
aradan 2 sene gectikten sonra bulustugum ve bana unutamıcagım bi gün geciren pantolonun kilotsuz giyilmesini savunan* muhabbetine doyum olmayan nesildasım kardesim yazar.
hafif öne çıkmış göbeği (bayağı da hafif insanın gözüne sokuyo be) ile mutlu mutlu sokakta yürüyerek etrafına neşe saçan bir sevgi kelebeği, mutluluk yumağı; galatasaray lisesini kazanmış olmasına rağmen oraya gitmeyip denlisi tercih eden ve bunun sonucu tarafımdan keriz olarak adledilmiş arkadaşım, yatakhanede yan komşum aynı zamanda aynı ilçede ikamet edip sadece okulda görüştüğüm dostum.
ıslanmadım lakin hiç, şimdilik -o çok sevdiğim kelimeyi kullanarak- 'kocaman' bir hissilik var. ölmüş olabilirim. ağzımı açtığımda söyleyecek sözlerim dökülüyor, sularda baloncuklar dolusu yukarı çıkıyorlar. nefesim azalıyor. kendimi seyrediyorum, güneş kırıkları üzerimde, sapsarı parlıyorum; parmaklarım, ellerim, bacaklarım... ben bir insanım, en sıradanlarından biriyim sanırım. suya düşmeden önce bir hayatım vardı sanki. sadece varmış gibi hissediyorum, su yüzeyine çıkmaktan daha çok önem arz ediyor zihnimde ancak çabalasam da hatırlayamıyorum. bir geçmişim olmadığına, olsa bile artık önemsiz olduğu için hatırlamadığıma ve bunu daha sonra düşünmek gerektiğine karar verip tüm varlığımla su yüzeyi olarak düşündüğüm güneşe doğru hareket ediyorum. şimdi farkına vardığım üzere burada suyun herhangi etkisi yok hareketlerime; boşlukta nefes alamayan ancak suda olduğunu bilen biriyim ve sonra her şeyi bir kenara bırakarak yüzey için çabalıyorum, hareket ediyor gibi olsam da değişen bir şey yok, nefesimi tutamıyor ve son bir umut ile nefesimi bu garip suyun içinde almaya çalışıyorum, genzime giren su yüzünden bir daha nefes almak istiyor bedenim, istemeden de olsa yapıyorum daha çok ve daha çok su giriyor içime, gözlerim kararıyor. öncesine dair anılarımın silindiği bu yerde ölmek üzereyken güneşin yaklaştığını anlıyorum, onu görüyorum, elimi uzatmaya dahi mecalim olmadığından, son bilinç dahilindeki hareketimi yapıyorum ya da sanırım yapamıyorum çünkü bana beni buzun ardından göremiyormuş gibi bakan gözlerini görüyorum; son kez. sonra...( hikaye değişmeye başlıyor, hisler yerini kelamlara bırakıyor. kulaklarımda ve ruhumda dolaşanlar neler olduğunu ve neler olacağını bildiriyor bana. başladığım an o andır. )
gözlerimin önündeler... biliyorum ki çırpınıp yukarı çıkacağım ve ölmediğimi göstereceğim herkese. bir alkış kopacak, yükseklerden inerek kulaklarımı delecek. bir kıyametle karşılayacaklar beni onlar. bense sakin olacağım her zamanki gibi. olan bitenin sıradan olduğuna inanmış olarak kıyıya, onların yanlarına gideceğim. gözün görebileceği son yerre kadar doluşmuş bu mahlukatlar, esasen insana benzemektedirler.
-ancak hayır, insanlar henüz o zamanlarda sizin bugün idrake eriştiğimiz manada bir ruha haiz olmadığından, yani; bedensel olarak tastamam olsalar dahi akli evrimlerinin henüz başında olduklarından onlara insan demek daha ikinci bir peygamber dahi görmemiş olan bu sürü için haddimizi aşan bir söylem olur.-
onlar her hareketime tepki veren, bellidir ki benim için orada bulunan, her hareketi müşterek olan milyonlarca insan görünümlü bugünün insanı için korkutucu yaratıklardır. onlar beni bekledikleri kurtarıcı sanacak ve sadece tek bir hareketimle kendilerini feda edecek, rüzgarda eğilen bir başak tarlası gibi eğilecek ve yolumu dürecekler. öylesine kalabalık olacaklar ki bana ulaşmak için istem dışı olarak yığılmaları ve üstüne üstlük kudretim karşısında eğilmelerinden mütevellit önümde ufku silen ve beni göğe götüren bir merdiven çıkacak ortaya. ben ayaklarımın altında ezilenlerin gücüyle göğe yükseleceğim. gittiğim yer çok uzak, sisli, puslu ve yine hissiz olacak. uzun yolculuğumun sonunda melekler saracak dört bir yanımı. aynı kayıtsızlık içinde yürümeye devam eden beni izleyecekler. güzelliklerini ve ihtişamlarını sergileyecekler yolumun üstünde. ancak ne fayda...ilgi çekmek için çırpınacaklar, biri asırlar sonra tanık olduğu bu mucize karşısında kendinden geçecek ve ilgiyi hak etmek adına tüm kuralları çiğneyerek başına buyruk hareket edecek. meleklerin gücü hayal edemeyeceğimiz ve uygarlıkları yok edebilecek kadar sınırsızdır. ancak onlar korkak ve çekingendirler. olağanüstü bu gibi durumlar dışında kendilerine hakimdirler ve görevleri dışına çıkmazlar. ancak benim teşrifim onların da güçlerini sergilemek isteyecekleri türden bir olay olacak ve fırtınalar estirecekler arşta. ayağımın altından uçacak tüm o varlıklar, yağmurlar yağdıracak bir diğeri, tufanlar kopartacak, yer sallanacak kıtalar ayrılırken sular çekilecek. ve ben göreceğim sular çekilince yerde yatan bedeni, ölümü. uzun uzun bakacağım ona, ölümü gördüğüm o an zamanı yutarcasına vuku bulan doğa olaylarının tezahürü malum olacak içimde. kalbimi hissedeceğim, sonsuzca çarpacak gücünü önce damarlarımda sonra beynimde idrak edeceğim. ölü bedenimi görürken ölümsüzlüğün tadına varacağım. tüm bunların meleklerin nefislerine yenik düşmesi olmadığını, her şeyin beni ölümsüzlüğe erdirmek adına olduğunu anladığım sırada tanrı çıkacak karşıma. kandırılmış olduğumu hissedeceğim yüreğimin içinde. anlamsız bir nefret doğacak içimde, göğsüme yayılacak sıcaklığı; gözlerimde kan: 'sen değilsin benim tanrım' diyeceğim. gülecek, biliyorum gülecek. isyan edince ben daha çok keyiflenecek. melekler şaşkın şahitlerimiz olacaklar. fısıldaşmalar yürüyüp gidecek, o sırada ben haykırdıkça güçlenecek güçlendikçe daha kuvvetli haykıracağım isyanımı. gücüm onunkine erişemeyecek olsa da inleteceğim dağları çığlıklarımla. tek bir hareketi yetecek onun ise beni yanından uzaklaştırmaya. huzurundan kovuldu diyen melekleri tek tek avlarken, arkamdan gelen onun inleyen hastalıklı kahkahalarına daha çok sinirleneceğim. bazı melekleri de gücümle korkutup ayartarak kendi egemenliğimi ilan ettiğimde ıssız bulduğum bir yerde, sonraları öyle duyumlar alacağım ki ne yapacağını bilmeyen arada kalmış o laf taşıyan meleklerden, gücümü toplayıp egemenliğine son vermek için adım atacağım o zamana dek nefretimin harı hep kızıl kalacak. alemlerde derlermiş ki; onun melekleri öyle huzur dolu imiş ki tanrıları, ancak bir baba oğlu için böylesine bir kavgadan sonra hala iyi düşünebilir ve keyif dolu olabilirmiş. aslında o beni çok severmiş de benim hakkımda planları olduğunda böyleymiş aramız... çok uzun düşüncelerden sonra uygulamak için hazır olduğum saldırımı yapmaya kalktığım an anlayacağım ben ise gerçeği. çünkü tüm nefretime ve düşmanlığıma karşın tek bir adım dahi atamayacağım ona karşı, tüm meleklerim bitap bir vaziyete bürünecekler bir anda, güçsüzlüğüm ondan iletilenlerle aydınlığa kavuşacak: dengenin ürünü olduğumu ve yalnızca tüm tanrı dışılığın hüküm süreceği dünyada gücümün varlığına izin verildiğini ve bunun dahi kıstlandığını bildirecekler. her şeyin bir düzmece olduğunun farkına varacak ve artık iman için çok geç olduğunu anlayacağım. yerde peygamber, melekler arasında oğul, özümde ise şeytan olarak bilineceğim.
alemler katında her şey açıklığa kavuşunca, arşta hareket hız kazanacak; tüm olup bitenler binlerce yıl sürecek, gelişimin dengesini sağlamak için bana verilen görevi kusursuzca yerine getireceğim. ben kötü için iradem dışında zihinlere girip, akılları çelerken, o hep kendi doğru yolunu gösterecek insanlara. iki keskin yol yaratılacak ve iyi ile kötü savaşacak. bu insanoğlu için muazzam bir uygarlığı yaratacak. fakat asırlar sonra, insanoğlu önce bedensel sonra da zihinsel gelişimini sağladığında bu üzerinde en çok uğraştığımız irade sahibi mahlukatın her aklına geldiğimizde seçtiği yol benimki olacak. nihayetinde benim yönettiğim ve insanın özünde iradeyle desteklenmiş kötü dünyada benim dahi çaresiz kaldığım bir kargaşaya yol açacak. tüm kötüler bir bir egemenliklerini ilan ederlerken az sayıdaki doğru yol izindekiler de katledildiğinde tanrı anlayacak ki; irade insanoğlunu kendi kendisini yok ederek mayasını bozacağı sona doğru götürüyor. tek bir kez yapılabilen ve asla tekrarlanamayan bu mayanın bozulmasından endişe eden tanrı, dünya üzerinde kimi kul bellediysek hepsinin aklını başından alacak. ben suya düşüp çıktığımda karşıma çıkacak olan kalabalık işte o aklı başından alınarak cezalandırılmış insanoğludur; yoldan çıkmış, dengeyi bozmuş olan nesildir. onlar hem son hem de ilk olacaklar. çünkü o gördüğüklerim benim sudan çıkıp göğe yükselişimle tüm uygarlıkları yok olacak olan son nesildir. onlar ancak bedenlerine tufanlar sonrası yeniden ruh verildiğinde başlangıcın da tanıkları olacaklar bilmeden.
ben tüm öz bilginin işlenişine dair aşamaları biliyor olmama ve olacakları şimdi anlatıyor olmama rağmen, suya düştüğüm o anda unutacağım tek tek hepsini. içimdeki aydınlanmalarla suda geçirdiğim o çok uzun zamanın sonunda onu gördüğüm an idrak edeceğim. neler olacağını bilerek ancak hiçbir yazılmışa karşı çıkmadan ilk kez yaşıyor gibi hissederek ve davranarak, bu bitmeyen yolculuğa biryerlerinden dahil olacağım. şimdi olduğu gibi.
insanın fikrine erişmekte başarısız olduğum o saadet dönemlerinde bilinen en doğru ismimle ben şeytanım.