Maslow'un ihtiyaçlar teoremine göre 3. Sırada olab şeydir. Yani her insan sevmehe ve sevilmeye muhtaçtır.
Diğer 4 ihtiyaç için;
Fiziksel ihtiyaçlar (yeme içme vb)
Güvenlik ihtiyacı (korunma barınma)
Statü saygınlık ihtiyacı
Kendini gerçekleştirme ihiyacı (doğallık gerçeklerin kabulü)
Biri sevgi mi dedi???Benim kisiligimi analiz etmeye bayilan bi dostuma gore "Sevgi benim en zayif noktammis.Zaafmis benim icin.Sevgisiz kaldigimda hircinlasiyormusum ben.Bu hayattaki en buyuk korkum sevgisiz kalmakmis.Bu kadar onemsememeliymisim.sevgiyi hayatimin merkezinden cikarmali ve daha kati olmaliymisim."ilginc buldugu kisim ise bu kadar "sevgi"benim icin onemliyken .herkeside sevemiyomusum.seciciymisim eh bu iyiymis en azindan.Bunada sukurmus.:)sagolsun kendileri
sevmek konusunda sıkıntım olmasa da sevilmek konusunda oldukça ihtiyaç duyduğum konu. elimden de bir şey gelmiyor ki. ah bu mesafelerin gözü kör olsun.
"evet" dedim, "çocukluktan beri budur benim kaderim. herkes yüzümde kötü duyguların belirtilerini aramıştır hep, oysa hiçbir kötülük yoktu içimde. ama onlar var olduğunu düşünüyorlardı, istedikleri de oldu sonunda. alçakgönüllüydüm, gösteriş meraklısı olmakla suçladılar beni: bu yüzden açılmaz oldum insanlara. iyiyi ve kötüyü ruhumun derinliklerinde hissediyordum. hiç kimse sevmiyordu beni, herkes gururumla oynuyordu: kin güden bir çocuk olup çıkmıştım. ama öteki çocuklar gülüp eğleniyorlardı, konuşkandılar. ben kendimi onlardan yukarıda görüyordum, onlar ise beni kendilerinden aşağıda. kıskanç bir çocuk olmuştum. bütün insanları sevmeye hazırdım, ama hiç kimse anlamıyordu beni. böylece kindar biri oldum.
renksiz gençlik yıllarım kendimle ve dünyayla savaşarak geçti. alay edilmekten korktuğum için en güzel duygularımı yüreğimin derinliklerine gömdüm. orada ölüp gittiler. gerçeği söylüyordum, inanmıyorlardı, bu kez yalan söylemeye başladım. dünyanın ve toplumun çarklarının nasıl döndüğünü iyice öğrenince yaşam biliminde usta oldum. o zaman, başkalarının böyle bir ustalıkları olmadan nasıl mutlu olduklarını, benim yılmadan ermeye çalıştığım o mutluluğa hiç çaba harcamadan nasıl erdiklerini anladım. işte o zaman bir umutsuzluk çöktü içime. ama tabancayı şakağa dayayarak son verilen umutsuzluklardan değildi benimki. sevimlilikle ve içten bir gülümseyişle gizlenmeye çalışılan soğuk, güçsüz bir umutsuzluktu. ruhsal yönden sakattım artık. ruhumun yarısı yoktu. kurumuş, buharlaşıp gitmiş, ölmüştü. kesip attım o yarısını. oysa öteki yarısı kıpırdıyordu, canlıydı, herkese hizmete hazırdı, ama kimse fark etmedi bunu, çünkü öteki yarısının yok olduğundan kimsenin haberi yoktu."
Sevilmek, sevildiğini bilmek.
Öpülürken o sevilme hissini hissetmek. Huzur duymak. Gözlerine baktığında o sevgiyi görmek. inanılmaz huzur veren bir durumdur. Mükemmeldir ve bence her insanın ihtiyacıdır.
insanın kalbinde biriken o sevgiyi artık birine verme isteğidir.birine ait olduğunu hissetme arzusudur.yeter ulan bu yanlızlık dedirtir.ayrıca insanı hep nemli bir duygusal halde tutar.
(bkz: kangroo)
edit: nemden dolayı kendi ismini bile yazamamak.
olmazsa olmazlardandır. başlıkta da anlaşılacağı üzere ihtiyaç, yaşam için gerekli olan ekmek gibi su gibi.
ama en önemlisi yani bu ikili için en önemlisi sevilmektir. bu dünyanın başına ne geldiyse sevilmeyenler tarafından gelmiştir.
insan kötüdür ama sever ve sevilirse biraz kötü seviyesine çıkabilir.