soğuk havada esip saçına değen rüzgarı bile kıskanırsın ondan bile sakınırsın. yüzündeki ufacık bir asıklık senin dünyanı yerle bir etmeye yeter, onu üzeni suratının düşmesine neden olanı bulup cezasını vermek istersin. o mutluyken dünyalar senin olsa belki bu kadar huzurlu olamazsın. sakınırsın kendinden bile, kızdığında sırf onu üzmemek için çekilirsin kabuğuna kendi kendini yersin de ona çok mutluymuş gibi görünmeye çalışırsın.
içini kemirirken dertlerin sıkıntıların unutursun onun yanında en küçük derdini bile. hayat, mutluluk, huzur herşey onunla daha güzeldir daha anlamlıdır. otobüsten inip yağmurda ıslanırken bile sevdiceğinin o güzel yüzünü göreceğin için
herşey vız gelir sana. hayatından gitmesin istersin geleceğinde görürsün onu, onsuz bir gelecek bir hayat düşünemezsin.
sen tutup hayatının merkezine koyarsan onu o da gelip sana hiç tanımadığın bir insanın bile yapamayacağı en büyük kazığı atar defolur gider sonra. kendini suçlar durursun ne yaptım da bana bunu yaptı diye, bunu neden hakettiğini düşünürsün kendini suçlarsın geceler haram olur sana.
sonra düşündükçe farkedersin ki aslında o yüzünde oluşan bir tebessüme bile değmezmiş. ondan, onunla ilgili herşeyden vazgeçersin ama sevmekten vazgeçemezsin. bu kalp atmaya devam ettiği sürece seversin sevmeye devam edersin ama değmez insanları değil seni sevenleri sevmeye devam edersin.
pes etmektir, mümkündür. kalp kırıklıkları, birkaç sevimsiz anı eşliğinde sömürülen ruh ve dinmeyen gözyaşları; sonuç feryat figan bıkkınlık eylemidir. değmeyecek insanlara verdiğin değerler sonrası ' ben insanları tanıyamıyorum , o halde sevmekten vazgeçiyorum' demektir.
bana kalırsada en kötü şeydir savaşmadan silahını bırakmak gibidir. dünyadaki en güçlü duyguya güvenmemektir. belki denense herşey daha basit olabilecektir. ama kaçıp gitmek daha kolay gelmektedir.
sevdiğiniz insanın yokluğu, imkansızlığı gözlerinizde dağ olduysa, yüreğiniz deniz gibi kalkıyorsa, gözleriniz göz yaşlarınızın yükünü taşıyamıyorsa artık yavaş yavaş kabullenmeniz gereken durumdur. sizi dahada üzecektir bu süreç, belki daha çok gözleriniz dolacaktır lakin; olması gereken budur. üzülmek kimseye iyi gelmez, hele olmayacak bir şey için kendinizi yıpratmak daha gereksiz. daha çok yakıcı. vazgeçmek herşeyden. onun sesini duyamamak, onu hissetmemek koyar elbet. ama alışır insan, nelere alışmıyor ki. gözyaşlarınız soğur gün geçtikçe, kalbiniz daha az atar belki. alışılır daha sonra. kolay değildir hiç bir şey, zordur ayrılık. imkansızlık en zor olanı ama.
herkesi sevmekten vazgeçmeyi söylemiyorum, tek kişi. zamanında güzel duygular paylaşılmış, mutlu olunmuş birisi. öyle şeyler oluyor ki değişiyor sanki karşındaki ya da o güne kadar görmediğin yüzünü görmeye başlıyorsun. duyuyorsun, görüyorsun, yaşıyorsun, şaşırıyorsun. ilk önce o kadar da önemli olmuyor ama zamanla değmediğini görüyorsun. bir insanın kendini hiçe sayıp mutsuz olma pahasına sevgisini ısrarla sürdürmesi, karşısındakini hiçleştirmekten daha mı kolay?
"ben mutlu olmak istemiyorum, seni istiyorum" diyorsanız, kendi seçiminiz tabii.
birde uzakta kaldıysa sevdiğinden ve bu yüzden zamanla birbirlerini anlayamayıp kıskançlık, özlem vs gibi nedenlerden dolayı ayrıldılarsa eyvah eyvah..gözden ırak olan gönülden de ırak oluyor ister istemez..ama ilerde ne olur bilinmez tabi uzun süreli geçici bir durum da olabilir.. bir yerden sonra üzülmemek için kader diyip geçmek lazım biraz zor olabilir ama doğrusu bu..
Zorluklarla yapılıp bir kaç gün sonra sevdiğinden geri döndüğünü belli eden mesaj alınca daha da tuhaflaşan durum. Ne yapılacağı bilinmez tekrar bağlanılmak istemiyordur insan ama geride çeviremez.
en karizmatik işkence metodundan vazgeçen mazoşisttir efendim bu edimin sahibi... iyi de yapıyordur eğer sevmek denen olgu, daimen tüketen ve mutsuz eden bir hale büründüyse...
artık neye sevgi duyup duymayacağını öğrenmeye başlamasıdır aslında. yoksa vazgeçmek gibi bir durum pek olası değildir, helede mevzu bahis sevgi ise. vazgeçmek gibi görülebilir, yaşanabilir ama değen ve anlamı olan şeylere hissedip yaşanmaya başlanmıştır -ki işte budur sevgi zaten.